Yazan: Turgut Koçak 19 Haziran 2015
Onu savundular, bunu savundular ve de öyle bir parlatıldılar ki, sonuçta da ulaşmak istedikleri oy yüzdesine ulaştılar. Şimdi kurulacak hükümet konuşuluyor ve HDP kimseyi tatmin etmeyen demeçler patlatıp duruyor. Hani sınıfsız, zümresiz, kaynaşmış bir toplumuz ya HDP de bu kaynaşmışlığın emareleri olarak TÜSİAD’la görüştü ve sermaye için ne kadar önemli olduğunu böylece anladıktan sonra usuldan usuldan koalisyon ısınmaları yapıyor. Araya sokuşturduğu kimi demeçlerle de kendisini daha çok gündemde tutmanın yollarını arıyor.
Selahattin Demirtaş bir süredir fazla öne çıkmıyordu, dün çıktı ve AKP ile CHP’nin koalisyon kurmalarını önerdi. Neymiş efendim? AKP ile CHP koalisyon kurarlarsa ve de HDP’nin ilkelerini kabul ederlerselermiş HDP’de bu koalisyonu destekleyecekmiş. Politika akıl işi, izan işi. Eğer AKP ile CHP koalisyon kurarsa ne diye HDP’nin desteğine gereksinim duyacaklar ki? Ama insanoğlu bu, kendisini dev aynasında görürken başkalarını her nedense aptal yerine koymayı çok seviyor. Oysa politika öyle midir ya? İlkelerin olur, bu ilkeleri gerçekleştirmek için iraden olur, olur oğlu olur.
Bu koalisyon konusunda daha öncede yazdım ve dedim ki, MHP ile HDP’nin tutumu birbirine çok benziyor. Kim bilir belki de genetik bir benzerlik olduğu içindir. Oysa HDP’nin en fazla dikkate alması gereken şey Türkiye’nin demokratikleştirilmesidir. Parlamentoda bulunan partiler arasında Türkiye’nin demokratikleşmesini tek dert edinen parti ise CHP’dir. Bu yüzden de HDP, politikalarını çok daha fazla olarak CHP’ye yakın bir yol izleyerek yapmanın yollarını bulmalıdır.
Hem HDP, AKP’nin de içinde bulunduğu bir koalisyonu desteklemek istiyorsa bu gibi açıklamalara hiç gerek yoktur. Eğer AKP koalisyonun büyük ortağı olarak herhangi bir parti ile hükümet kuracaksa ikinci ya da ne bileyim üçüncü partinin desteğine niye gereksinimi olsun ki? Bu yaklaşım olmayacak oğlana don biçmektir. Burada yapılmak istenen köylü kurnazlığı ise CHP’yi bir şekilde AKP ile koalisyona itmek ve CHP’nin işini bitirmekten ibarettir. Gerçekler ortadadır, AKP ile hükümet kurmak için en yakın parti MHP ve HDP’dir. Çünkü AKP’nin dili her iki tarafı da ikna etmeye yatkındır. Ancak hükümet kurmak için AKP’nin CHP’yi ikna edecek tek bir önerisi bile yoktur.
Örneğin, HDP için “Çözüm süreci” yeniden başlatılırsa, şimdiye kadar nasıl götürülmüşse öyle götürülürse birlikte hükümet kurmakta pekâlâ kolay olacaktır. MHP içinse AKP artık “çözüm süreci” diye bir şey yoktur, tıpkı seçim sürecindeki gibi milliyetçi duyguları şahlandırırım derse ortada ne sorun kalır ne de MHP’yi hükümetten uzak tutacak bir durum. MHP hükümetin küçük ortağı olarak hükümette yer alır, birçok bakanlığı da alırsa MHP için tıpkı eski yıllardaki gibi devlet içinde kadrolaşma fırsatını da ele geçirmiş olur ki, körün istediği bir göz Allah vermiş iki göz daha ne isteyebilir ki? Ha ileri sürdüğü birtakım düşüncelerinden ise kolaylıkla geçeceğini bizler zaten biliyoruz. İş bu noktaya getirildikten sonra da Recep Tayyip Erdoğan’ın eskisi gibi göze batmayacak bir Cumhurbaşkanlığı yapmasına, ülke yararına daha fazla ortalığı germeyelim hesabından da AKP’nin 13 yıllık iktidarı döneminde yolsuzluklarının, hırsızlıklarının üzerine de gidilmese ne olacaktır? MHP bu görüşlere kolaylıkla yatar ve iktidarın küçük ortağı olarak da gül gibi AKP ile geçinip gider. Malum AKP’nin konumu gereği de, MHP’yi fazladan üzeceğini düşünmek gerekmiyor.
Sonuç olarak HDP’nin kuruluş ilkeleri ve savunduğu görüşler Türkiye’nin demokratikleşmesine izin vermeyecek denli bağlayıcı özellikler taşıyor. Bu yüzden de mecliste bulunan 4 partiden üçü Türkiye’nin gericileşmesine ve ülke emekçilerinin ekonomik, demokratik sosyal ve siyasal haklarını daha fazla kullanmasına elverişli olmadığı gibi öyle görülüyor ki en azından AKP’nin 13 yıldır gerçekleştirdiği tahribatı da ortadan kaldırmaya uygun değildir. Bu durumda denilebilir ki, CHP mecliste tek başınadır ve bu tekbaşınalığı da iyi kullanmak zorundadır. Hangi parti AKP ile koalisyon kurar ya da AKP’li formüllere yatarsa o partinin işi bitmiş demektir. CHP olası benzer yakınlaşmalardan uzak durmalı, bir erken seçim sözkonusu olduğunda da CHP birinci parti olacağını hiç ama hiç unutmamalıdır. AKP’nin değirmenine su taşıyacak her çözüme halkımız kırmızı ışık göstermiştir. Kim ki, AKP’yle yakın durur o da bilmelidir ki, kımızı ışık onun için de yanacaktır.
Ha bir de Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’ni oraya buraya yamamaya çok alışkın olanlar var. Şimdi söylüyoruz, yamanmak neymiş, nasıl olurmuş anlamak istiyorsanız ortalığa şöyle bir göz atın!
TSİP’e gelince TSİP 41. yılında da rotasını sosyalizme çevirmiş bir partidir, iktidarı ele geçirip sosyalist iktidarı kuruncaya kadar da rotası değişmeyecektir.