Yazan: Turgut Koçak 12 Haziran 2014
AKP iktidarı ile ilgili pek çok yazı yazdık. Recep Tayyip Erdoğan “efsanesi"nin bittiğini AKP’nin de çözülüp tepetaklak gittiğine işaret ettik. Bizim belirlemelerimiz gerçeğin ta kendisiydi kendisi olmasına ya bazı dostlarımız sandılar ki, bu belirlemelerimiz doğru değil, Recep Tayyip Erdoğan ve iktidarı da saltanat sürmeye devam edecek. Belki, bu sözlerimizin hemen arkasından AKP iktidarı çökmedi, Erdoğan hesap verme sandalyesine oturtulmadı ama artık bu kaçınılmaz sondan Erdoğan’ın da, iktidarının da kaçışı yok.
Prof. ünvanlı bir Dışişleri Bakanımız var. Zatı muhteremin Prof diploması da şayibeli ya neyse. İşte o kişi “Stratejik Derinlik” isimli bir kitap yazdı. Daha doğrusu derinlikle, şunla bunla ilintisi olmayan kendisinin sığ düşüncelerini kitaplaştırdı desek daha doğru söylemiş oluruz. O kitapta yazılanlara uygun olarak bir politika izleyen AKP iktidarı Suriye’nin cehenneme çevrilmesinde en büyük rolü oynadı ve ülkemiz sınırlarından oraya El Kaide teröristlerini ve her türlü terörist grupun geçişini sağladı. Onlara her türlü lojistik, istihbarati bilgi ve silah yardımı yaptı. İşin daha da garip olanı AKP iktidarı bölgede her türlü terör örgütleriyle içli dışlı oldu. Abartı değil, Türkiye’de 2013 yılında toplanan vergiler 650 milyon dolar civarındadır. AKP iktidarı bu gerçeğe karşın bölgedeki terör örgütlerine yaptığı yardımın miktarı da 550 milyon doları geçmiş bulunmaktadır. Bu durumda diyebiliriz ki, iktidar bir yılda topladığı vergileri Ahmet Davutoğlu denilen kişinin stratejik körlüğü yolunda harcayıvermiştir.
Bildiğiniz gibi ABD emperyalistleri İslam devletlerinde kendilerine kölelik edecek ılımlı bir İslam formülünün peşindeydiler. Bu düşlerini gerçekleştirmek için de AKP iktidarı seçildi ve bu iktidar aracılığı ile bölgede yeni oluşumların alt yapısı hazırlandı. Ne var ki, ılımlı İslam anlayışı aşırı İslam anlayışının kolaylıkla çimleneceği bir tarla olduğu için hesaplar tutmadı ve bölgede ipten kazıktan kopma terör örgütleri pıtrak gibi bitti. Yukarıda da belittiğimiz üzere AKP iktidarı stratejik körlüğü nedeniyle bu terör örgütleriyle ilişkisini gözden geçireceği yerde daha da derinlikli ilişkiler kurarak işi bu noktaya getirdi.
Sonuç olarak bölgede harekete geçen IŞİD örgütünün Musul’u ele geçirmesiyle birlikte olaylar yeni bir noktaya taşındı. Olayların tırmanış göstermeye başladığı andan itibaren ortaya çıkabilecek olağanüstü durumu iyi okuyamayan AKP ve Dışişleri Bakanı IŞİD’e çok güvendiği için bir durumun olmadığını, gerekli tedbirlerin alındığını söyleyerek işin daha da vahimi konsoloslukta bulunan özel harekatçıların silahlarıyla birlikte teslim olmalarını da iktidar sağladı. Şimdi ise her şeyin yapılacağı, Türk Devleti’nin gücünden kimsenin şüphe duymaması gerektiği yönünde açıklamalar yapılmaktadır.
Sonuç olarak bölge kaynayan bir kazan konumundadır. Bölgenin bu noktaya gelmesinden de doğrudan işgalci Amerikalılar ve Amerika ile işbirliği yapan emperyalistler sorumludur. AKP’nin sorumluluğu ise emperyalistlere işbirlikçilik ettiği ve de bu terör gruplarına her türlü yardımı yaptığı için çok daha ağırdır. Şimdi Davutoğlu kalkmış; NATO’yu toplantıya çağırmaktadır. Stratijk körlüğü ortaya çıkan Davutoğlu derhal Dışişleri Bakanlığı koltuğunu boşaltmalıdır. Kürtlerin tepelenmesi üzerine kurulan IŞİD’la işbirliği AKP’nin Selefi görüşlere yakın olmasının da ötesinde tam anlamıyla ülkeyi ve bölgeyi ateşe atmaktır. Bu gerçekler ışığında Kürt kardeşlerimize yönelik saldırılar da dahil önlenmeli, bu bölgede konuşlanan terör örgütleriyle her türlü bağ bir an önce koparılarak doğru ve halkların kardeşliğine uygun bir politika izlenmelidir. Ancak; AKP iktidarının olaylara nasıl baktığının da ayırdındayız. Bu nedenle zaten kendisi varlık olarak bir kriz olan Recep Tayyip Erdoğan iktidarının varlığına son verilmeli ve Cumhurbaşkanı seçimlerinde umduğunu bulamayan Recep Tayyip Erdoğan ve partisinin tepetaklak gidişi sağlanarak dış politikada daha gerçekçi ve halkların kardeşliğinin gözetildiği bir politikaya bir an önce dönülmelidir.
Recep Tayyip Erdoğan ve onun AKP’sinin Kürtlerle olan ilişkide sürdürdüğü politikalar baştan sona karanlıktır.
Bu nedenle Kürt kardeşlerimizle eşit yurttaşlık ve kardeşlik temelinde bir güven inşa eden bir politika izlenmelidir. Dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi Lice’deki bayrağımızın indirilmesi de AKP’nin bir provokasyonudur, bugün Musul’da yaşanan IŞİD’in giriştiği eylemlerde aynı kapıya çıkmaktadır.
Her konuda çuvallamış bir iktidarın bir an önce iktidar koltuğundan indirilmesi bölge ve ülkemiz açısından bilinmeli ki ilk adım olacaktır.