Yazan: Turgut Koçak 19 Nisan 2015
Recep Tayyip Erdoğan’ın spor merakının olduğunu herkes bilir. Söylenceye bakılırsa Erdoğan spora Kasımpaşa sokaklarında teneke kutuları tekmeleyerek başlamış. Sonra merakı artmış futbolu topla oynar olmuş. Doğru dürüst futbol oynayacak ayakkabısı bile yokmuş ama varsın olsun ne gam, futbol dediğin heves olduktan sonra yalınayakla bile oynanır. Biz köy çocukları çayırda çimende öyle yapardık. Yoksa ayakkabımız, çorapları çıkarır başlardık topun peşinden koşmaya.
Erdoğan yine şanslı sayılır. Altı delik de olsa yine de top oynayacak bir ayakkabısı varmış. Heves bu ya, basbayağı iyi futbol oynar olmuş. Takım arkadaşlarıyla çektirdiği fotoğraflarını bile gördük. İşte bu fotoğraflar aklıma geldikçe düşünürüm. “Keşke derim, eline iyi fırsatlar geçseydi de iyi bir futbolcu olabilseydi. Demek ki eline iyi bir fırsat geçmemiş o da futbolcu olacağı yerde Erbakan’ın çırağı olarak siyasete atılmış. Daha İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olur olmaz da işi nerelere kadar vardıracağı anlaşılmış. Gerçi şimdilerde unuttuk ama o zamanlar belediyedeki yolsuzluklar o kadar çok tartışıldı ki, dosyalar mahkemelerin önüne bile gitti. Ne diyelim insanda hüner olmalı, daha o zamandan bu dosyaların hepsinden sıyrılmayı başardı da bir tek okuduğu şiir yüzünden yakayı kurtaramayıp cezaevlerine düştü. İçerden çıktıktan sonra da AKP’nin Genel Başkanı oldu ama adli sicili yüzünden milletvekili olamadı. Ancak bu engeli de bertaraf etmekte zorlanmadı. Kısa sürede Siirt seçimleri iptal edilip bu ilimizde seçimler yinelendi ve Erdoğan hop meclise.
Hani sözümün bir yerinde demiştim ya keşke olanakları olsaydı da iyi bir futbolcu olsaydı diye. Şimdi bir futbolcu emeklisi olarak bir kenarda oturur muydu, yoksa bir benzinlik mi işletirdi bilinmez ama en azından belediye başkanı, başbakan ve cumhurbaşkanı olmazdı da Türkiye de bunca çıkışsızlığı yaşamazdı. Gerçi bu kadar mal mülk sahibi olmazdı ama hiç değil muhannete muhtaç olmaksızın geçinip giderdi. Şimdi öyle mi ya? Dünyanın en zengin cumhurbaşkanı ve bir o kadar da şaşa içinde yaşıyor. Sarayının üç aylık elektrik gideri bile 4000 asgari ücretlinin aldığı ücret kadar. Varın gerisini siz düşünün gayri. İşte bu yüzden futbolcu olsaydı da ülkenin başına bunca belaları açmasaydı diye düşünüyoruz.
Dün; İstanbul’da 51’ci Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu tanıtımına katılıp kendisine özel yapılmış bisikletin üstünde spor giysileriyle 800 metre pedal salladı. Görüntüsüne bakılırsa keyfi yerindeydi. Ancak keyfi yerinde olmayanlarsa kendisini gölge gibi izleyen korumalarıydı. Korumaları resmi kıyafetleriyle Recep Tayyip Erdoğan’ı korumak için 800 metre koşmak zorunda kaldılar. Ne yapsın zavallılar 800 metre tamamlandığında hepsinin dilleri bir karış dışarda kaldı ama yine de renk vermeyip zatialilerini korumakta kusur etmediler.
Ben oldum olası bu spora meraklıyımdır. Ancak sporu birileri salt halkın içinden biriymiş gibi yapmaya kalkarsa da işte buna hiç mi hiç dayanamam. Kafam dünyanın pek çok devlet başkanı, cumhurbaşkanı, kral vs gibi yöneticilerine takıldı.
Dedim ki kendi kendime hangi tür yöneticiler spora daha düşkündürler? Valla ne yalan söyleyeyim, hangi tür yöneticilerin spora daha düşkün olduğu konusunda bir şey söyleyemeyeceğim ama içlerinde en çok diktatörler spor konusunda halkın önüne çıkmışlar ve spor yaparak ne denli alçak gönüllü olduklarını göstermeye soyunmuşlardır. Tabi; spor yaparken de yanında yöresinde halktan kim varsa temizlenir, mıntıkanın temiz olduğuna kanaat getirildikten sonra da başlar flaşlar patlamaya, kameralar görüntü almaya. Halkta böylece artık krallarının mı, başkanlarının mı, cumhurbaşkanlarının mı, diktatörlerinin mi artık ne denli spor merakı varmış görüvererek; “yahu” derler, “bu bizim şey ya.” Onun da tıpkı kendileri gibi sıradan biri olduğunu görüverirler ve artık dost sohbetlerinde de “bizim bilmem kim” diye anarlar.
Valla ne diyeyim bana göre Recep Tayyip Erdoğan her gün bir şeyler yapmalı. Yoksa unutulup gitmesi bir yana, bizlere de yazacak şey kalmaz. Her gün bir şeyler yapmalı ve konuşmalı ki, amaçladığı düzenin de ne olduğu halk tarafından doğru anlaşılsın. Şu AKP iktidarının bu ülkenin başına niye bir felaket gibi çöktüğünü bu halk anlamaz ve işin iç yüzünü öğrenmezse, ne olacak canım, bunlar gider bir başkaları gelir ki, halk da böylece yağmurdan kaçarken doluya tutulmuş olur.
Sözü uzatmayalım, Recep Tayyip Erdoğan’da yerine bıraktığı Ahmet Davutoğlu’da ömür insanlar vessalam. Dün Davutoğlu Batı’ya gözdağı veriyor. “Kimse bize yukardan bakamaz, kim bizimle konuşacaksa göz hızasından konuşacak” diyerek aman Allah bir aslan kesiliyor bir aslan kesiliyor ki, demeyin gitsin. Ne diyelim tencere derler kapak derler.
Coş Ahmet Davutoğlu coş, yalan attığınız halk ne aslanlar aslanı olduğunu görüp seni Mohaç seferine çıkarsın.
Haydi, bre pehlivanlar pehlivanı, 7 Haziran günü gelsin, yıkıl ve altın kemeri kaybet de sen o zaman gör, göz hızası konuşmak neymiş…