SÖZÜ BAŞKA KENDİ BAŞKA YA DA KENDİ BAŞKA SÖZÜ BAŞKA

Yazan: Turgut Koçak 4 Mart 2020

Bugüne kadar bu zattan palavra dinledik dinlemesine de bu zatın karanlığını da bilmek gerekir tabi. 12 Eylül 1980 öncesi pek çok olayın perde gerisinde Bahçeli’nin olduğu bilinmeyen bir şey değildir. Üniversitede öğretim üyesi olması hesabıyla ülkücülere arabasında silah götüren ve kullanılan ve kullanılacak silahları bir yerden bir başka yere taşıyan kişi olarak bilinir. Sizin anlayacağınız Bahçeli’nin kimsenin düşünemeyeceği kadar karanlığında gizleri saklıdır. İşte bugün aynı adamın siyaset sahnesinde zikzaklar çizerek ilerlediğini görüyor ve konuyu yakından izliyoruz.

Şu aşağıdaki hamaset dolu içi boş sözlere baktığınız zaman sözü geçen kişinin yapıp ettiklerinin birer kışkırtıcılıktan öte bir işe yaramadığının tanığıyız. Neymiş efendim; şehitler tarihimiz ve tarihimizin kilit taşlarıymış. Vatan evlatlarının kolunu bükecek ne bir güç ne de bir kudret varmış. Sonra efendim dirimiz askermiş vurulanımız da şehit. Suriye askerlerini kast ederek de şöyle sürdürüyor konuşmasını; Onların dirisi kalleş vurulanı ise leştir. Allah tekdir, ordusu Türkoğlu Türk’tür. Alçak saldırının arkasında İran ve Suriye vardır. Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacaktır.

Şu sözlerdeki ağdaya bakın bir, haydi, onu da geçtik, ilkel bir ırkçılık yapılsa yapılsa bu kadar yapılır. Başkalarına kalleş, leş tanımlamaları yaparken insan hiç değil kendilerinin siyasi karar alma konusunda ne yaptıklarını hiç mi düşünmez. Suriye Müslüman değil mi?

Üstelik sizin siyasi kararlarınız yüzünden İsrail niye kolayca Suriye’yi hedef seçebilmektedir hiç mi kafanız çalışmıyor?

Ya da sizin başkalarına ait topraklarda ne işiniz var?

Haydi, Recep Tayyip Erdoğan’ın İdlib ve çevresine yığılan İslami terör yapıları ile kan uyuşukluğu var diyelim sanki sizin yok mu?

Siz değil misiniz ırkçılığınızı Tanrı dağı kadar Türk, dinciliğinizi de Hıra Dağı kadar Müslüman olarak tanımlayan?

Siz olmadık şeyleri kendinize yakıştırabilirsiniz ancak ortada duran bir gerçek var. O da eğer bunca vatan evladı yaşamını yitirmişse ortağı mısınız nesiyseniz artık AKP ve saray iktidarının ABD emperyalizminin kuyruğuna takılmasının sonucu değil midir?

Dün çizdiğiniz Beka sorunu bugün ABD’nin sopası ile nasıl da yön değiştirmiş görünüyor, ülkemizin güzel insanlarının bunları anlamadığını mı sanıyorsunuz?

Önce halinize bir bakın ve hasır dokuyacaksanız öyle dokuyun. Durmadan düşman kazanan, çevresinde ve dünyada tek dostları bile kalmamış olan sizlerin politikalarının Türkiye’yi nereye sürüklediğini görmüyor olabilirsiniz, çünkü görmemek için nedenleriniz var. Üzerinde durmayacağım ama o büyük şeytana yani Amerika’ya yakanızı kaptırdığınız ise muhakkak.

Halka dönüp celallenerek iki de bir şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak diyorsunuz ya bir gün halk size yeter dediğinde anlayacaksınız kanı yerde kalmayacak palavrası ile ülkemizin evlatlarını niye ölüme bu palavralarla gönderdiğinizi ama iş işten geçmiş olacak.

“Alçak saldırı içinde İran vardır, Suriye vardır. Hepsi birlikte cinayet devriyesine çıkmıştır. Zalimlerin kanı kurusun, Türk milletinin ahı tutsun. Her saldırıyı lanetliyorum. Milletimize başsağlığı diliyorum. Bize bomba fırlatan devrilip gömülmeye mahkumdur. Türkiye’ye kafa tutan, yiğit evlatlarımıza pusu kuran kim varsa dökülen kanda boğulmaya mahkumdur. Aziz milletimizin her mensubu metindir, merttir, sabırlıdır.”

Ettiğiniz bu sözler eğer yerine gelebilseydi o çok övündüğünüz Osmanlı’nın sonu bu kadar hazin olur muydu? Çünkü Osmanlı padişahlarının hemen büyük bir bölümü ve diğer devlet yöneticileri de tıpkı sizler gibi hamaset ve iş bilmezlik hamuruyla yoğrulmuş olduğu için kaçınılmaz sonlarını yaşadılar. Ama unutmayın ki en zor koşullarda bile sizlerin yarattığı yıkımın molozlarını temizleyecek ülke evlatları her zaman vardır ve de sizlerin yarattığı yıkımın da bir işe yaramayacağını bizler size göstereceğiz.

“Doğu’dan Batı’ya birbirimizden güç alarak birlikte durarak bugünleri atlatacağız. Hiçbir hain emel Türk milletini pes ettiremez. Şehitlik mertebesi ulaşılacak en yüksek mertebedir. Asırlardır şehitlerimizin aileleri onların arkasından gözyaşı dökerken tereddütsüz bir cümle dökülmüştür; Vatan sağolsun. Kendi payıma konuşuyorum, ihtiyaç olsun, silahımı kuşanır, bayrağımı alır cepheye koşarım. Son ana kadar cephede vuruşur, Allah nasip ederse şehit olurum. Çünkü aklım hep Türkiye’dir.”

Yeter be! Bu kadar ağdalı sözlerinizden gına geldi. Gidebiliyorsanız kuşanın silahı gidin. Ama yok, siz hiç gider misiniz, sizler sadece lafını yapar, “şehitler tepesi bizim iktidarımızda boş kalacak” dediği için askerimizin cenaze töreninde Kemal Kılıçdaroğlu’nun elini sıkmadığınızı söyleyecek kadar densizleşir, Erdoğan bir yandan siz bir yandan tıpkı Çubuk’taki cenaze töreni öncesinde yapıldığı gibi Kılıçdaroğlu’na provokasyon hazırlayıcı konuşmalar yaparak birilerinin kulağına karsuyu kaçırmaya çalışırsınız. İşiniz, gücünüz halk düşmanlığı, şu millet bir birbirine girse de bizler de işimize baksak diyerek el ovuşturup durursunuz. Sonuçlarını hesaplayamayacak kadar da gözünüz dönmüş.

Sonuç olarak yanlış politikaların hüsrana uğraması da kaçınılmaz. Bu yüzden de ‘Cumhur İttifakı’ kendisine şimdiden manevra yapacak alan hazırlıyor. Bunun için de CHP ve CHP’nin Genel Başkanı’nın hedef seçilmesi boşuna değildir. Neden derseniz CHP’ye yönelik onca eleştirimize karşın yine de CHP AKP ve MHP ortaklığının ülkeyi sürüklemek istediği açmazların önünün kesicisi olarak görülüyor. Kızgınlığın da, saldırının da asıl nedeni budur.

Sözü başka, kendi başka ya da kendi başka, sözü başka olan Bahçeli’nin söyledikleriyle bol bol eğlenip güleceğiz de ülkenin iklimi ne yazık ki o iklim değil.

Bu yüzden de bugünkü yazımızda kısaca da olsa duruma açıklık getirmeye çalıştık.