ŞOV VE KORKU

Yazan: Turgut Koçak 7 Eylül 2015

13 yıldır bunlar Türkiye’nin sesini soluğunu kestiler. Ekonomi bitti. Toplum öyle bir noktaya getirildi ki, insanlar birbirlerine ha girdi ha girecek. Ortada 13 yıldır başarı namına övünç duyulacak tek bir örnek bile göstermenin olanağı yok. Bu yüzden de bütün halk düşmanı iktidarlar gibi AKP iktidarı da topluma durmadan “kuşa bak kuşa!” numarasını yapıyor.

Neymiş efendim?

Konya’da Milli Takımımız Hollanda ile futbol maçına çıkacakmış. Takımın başında kim var? Ne olduğunu iyi bildiğimiz Fatih Terim. Türkiye son günlerde öyle derin acılar içine itildi ki, bir futbol başarısı bile toplumun bir ölçüde de olsa gazını alabilir, iktidarın da rahatlaması için ara bir süre sağlayabilir. İşte bu anlayışla Başbakan Ahmet Davutoğlu düştü yollara, Konya’ya milli maça gitti. Amacı bir başarının arkasından şov yapmak. Herkesin tanık olduğu gibi şova iyi başladı. Bir şehit ailesinin evine gidip 3 yaşındaki çocuğunu alıp maça götürdü. Evde çocuğa söyledikleri ise komiğin de komiğiydi ama dedik ki, burası Türkiye her şey olabilir.

Başbakan çocuğa diyor ki, “Milli maça gidelim mi?” Çocuk bütün o saf ve temiz haliyle, “formam yok ki” diyor. Ne bilsin çocukcağız daha 3 yaşında. Belki de sanıyor ki, kendisi top oynayacak.

Oturup düşündüm. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar aymazlık yapılamaz. Çocuklarımızın babası, sen iktidar olduğun halde hiçbir tedbir alma, üstelik de salt bir muktedirin hırsları için otur savaşa karar ver ve yaşamlarını yitirsinler, sende kalk acılarının üstünden ay bile geçmemişken şehit babanın çocuğunu maça götürerek şov yapma işine soyun. Yeminle söylüyorum bir başbakan belli aralıklarla halkla dalga geçme seansları düzenlese ancak bu kadar olur.

Maç başlıyor. Başbakan tribünde. Goller geldikçe yüzünde güller açıyor, ayağa kalkıp çocuğa dediği gibi “Türkiye, Türkiye” diye bağırtıları diğer izleyicilerin seslerine karışıyor. Ve Dağlıca’dan acı haber geliyor. Hem bu haber öyle bir iki polis ve askerin canını yitirdiği bir haber gibi de değil. Genelkurmay kaç şehidimiz olduğunun bile haberini verecek konumdan çıkmış. Anlayacağınız bu iktidarla birlikte bütün kurumların işi bitirilmiş olmalı.

Başbakan Ankara’ya dönüyor. Ankara’da Milli Güvenlik Kurulu’nu toplayıp saatlerce konuşuyorlar ne konuşuyorlarsa. Genelkurmay Başkanı, Hulusi Akar, MİT Başkanı Hakan Fidan ve Emniyet Genel Müdürü’de var toplantıda. Toplantı bitiyor. Bir açıklama bile yapılamıyor.

Aynı saatlerde Recep Tayyip Erdoğan, ATV’nin A Haber kanalında televizyonda. Sözde mevcut durum üzerine konuşup topluma nasıl davranmaları ne yapmaları gerektiği ile ilgili mesajlar verecek. Veriyor da. Söylediği sözler, Cumhurbaşkanı koltuğunda oturan bir kişinin söyleyecekleri sözler değil. Kalkıp doğrudan Aydın Doğan’ı hedef alarak tehdit ediyor. Bütün bu sözleri onun firen yapmasına yetmiyor, bu kez de “eğer bir partiye 400 milletvekili verseydiniz bütün bunlar yaşanmazdı” diyebiliyor. Bunun üzerine Hürriyet Gazetesi Twitter’dan bu bilgiyi geçiyor ve o da ne? AKP’nin ağzı salyalı şerefsizleri konvoy eşliğinde tekbir getirerek Hürriyet’in Bağcılar’daki yerine gidiyor. Saldırı başlıyor, kapılar kırılıp bazı bilgisayarlar tahrip ediliyor. Özel güvenlik müdahale ediyor, bir polis ekibi de engelleme yapınca saldırganlar daha fazla tahribat yapmadan bina önünde gösterilerine devam ediyor. Ek polis isteğine ise yanıt bile verilmiyor.

Değerli yurttaşlar, AKP iktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan artık geriye dönülmez bir yoldadır. Onların bu politikaları hiç kimseye hayır getirmeyeceği gibi kendilerine de getirmeyecektir. Nasıl olmaktadır da Cumhurbaşkanı’nın konuşması ile birlikte konvoy halinde tekbir getirerek bir güruh bir yeri basmaya ve mala ve cana zarar vermeye kalkabilir? Demek ki, bu yaşananlar belli ki, önceden hazırlıklı. Daha önce örgütlenmiş, hazır olarak bekletilmeseler bunlar yaşanır mı?

Sizler bu kafada olanlara daha ne kadar katlanıp onların kumpaslarına kanarak bunlara oy vereceksiniz? Bunların ne yapmak istediklerini göremiyor musunuz? Görüyorsanız yine de aynı yönde davranmaya devam ediyorsanız bilmelisiniz ki, sizler de suç ortakları konumundasınız.

Yıllarca AKP’nin izlediği politikanın ne işe yaradığını gelinen son noktada anlamış ve öğrenmiş bulunuyoruz. Bugün PKK bu noktalara kadar olayları tırmandıracak bir konum elde etmişse bilinmeli ki, bu AKP’nin izlediği yanlış politikalar sonucudur. PKK, AKP’nin izlediği politikayı iyi değerlendirmiş, tamı tamına insan gücü ve silah gücü olarak 13 yıldır önemli bir hazırlık yapmıştır. Daha da önemlisi PKK; Batı ve ABD’nin desteğini de arkasına alarak modern silahlara da sahip olmuş bugün şehirde ve kırsal alanda savaşacak bir güce ulaşmıştır.

Hiç kuşku yok ki, Bu son Dağlıca saldırısı ilk olmadığı gibi bu kafa ile gidilirse son da olmayacaktır. Kaç askerini bile yitirdiğini açıklamaktan bile korku duyan, doğru dürüst gelişmelere bile egemen olamayan bir yönetimle karşı karşıya isek; TBMM derhal olağanüstü toplanmalı ve AKP’nin seçim hükümeti olarak lanse ettiği Öz AKP’li hükümet derhal işbaşından uzaklaştırılarak yeni bir hükümet kurulup akan kan bir an önce durdurulmalıdır. Aslına bakarsanız PKK ile AKP arasında bir fark da kalmış değildir. Gelinen noktada denilebilir ki, AL BİRİN VUR ÖTEKİNE!

Ülkeyi şov yapıp yönetmeye olmadı korku yöntemi ile teslim almaya kalkıyorlar. Recep Tayyip Erdoğan bulunduğu makamı unutup bu yüzden Aydın Doğan’a doğrudan saldırabiliyorsa ve de herkes bu şekilde hedef olacaksa daha ne kadar bu olup bitenlere katlanılabilir ki? Gelinen nokta dananın kuyruğunun koptuğu noktadır.

Ya insan demokratik bir ülkenin yöneticisi olduğunu, yasaların kimseye ayrıcalık tanımaması gerektiğini anımsar ona göre kendine bir çekidüzen verir ve davranır ya da rüzgâr eken fırtına biçer.

Ve de en önemlisi bu dünyadan daha çok Mursilerin gelip geçeceğini asla unutmaz asla…