SOSYALİST SOL BİR KEZ DAHA DÜŞÜNMELİDİR

Yazan: Turgut Koçak 6 Haziran 2013

İstanbul’da Gezi Parkı ile ilgili başlayan protestolar toplumsallaşarak bütün Türkiye’ye yayıldı. Türkiye tarihinde ilk kez bu kadar yaygın olan bu protestolar hiç kuşku yok ki, bizlere de yeni yeni şeyler öğretti. Bazı sol yapılar bu toplumsal ayağa kalkışa kulp bulmaya kalkışarak dışarıda durmak gerektiğini söylerken bazıları da o yine alışageldiğimiz tutum ve davranışlar sergileyerek toplumdan ne denli uzak olduklarını bir kez daha göstermiş oldular.

31 Mayıs tarihinden başlayarak kesintisiz süren bu eylemlere nihayet KESK ve DİSK’te destek kararı alarak iki günlük greve karar verdiler. Grev kararının arkasından da dün ilk kez alana çıktılar. Bu eylemlerden birinin merkezi Ankara Kızılay’dı. Katılımın kitleselliğinin yetersizliği bir yana verilen iletiler kuşku yok ki, manidardı. Daha da önemlisi bu eylemlere katılanların büyük çoğunluğu ta başından beri Türk ve Mustafa Kemal bayrakları taşıyan gençler ve yurttaşlardı. Eylem boyunca hiç kimse bu göstericilere karşı şiddete yönelmediği gibi en küçük bir söz saldırısında da bulunmadı. Ne yazık ki, bu durum ilk kez 5 Haziran günü Kızılay’da bozuldu. Şiddete varmadı ama verilen iletiler sonrası bu gençler ve yurttaşlarımız alanı terk etti. Sonrası gece saat üçe kadar alanda olacaklarını açıklayan KESK,ve DİSK’liler ortadan kayboluverdiler. Geriye kalanlarsa o bildiğimiz sol örgütlerdi, sayıları da bin civarında ya vardı ya yoktu. saat 18.00’e doğru ise polisin müdahalesi geldi ve orada toplananlar da kısa sürede gaz, basınçlı su ve şiddet kullanılarak dağıtıldı.

Ankara’nın başka mahallelerinde ise protestolar devam etti. Protestoları sürdürenler öyle kimilerinin söylediği gibi marjinal gruplar falan değil, yaşlı, genç, kadın, kız özetle halktı. Bunların çoğunun elinde de Türk ve Mustafa Kemal’in resminin olduğu bayraklar vardı. Bir halk hareketini bile değerlendirmekten yoksun olan bazı kimseler protesto yapan halka; “ulusalcı, faşist” gibi yaftalar yapıştırmayı ise ihmal etmediler.

Tam da bu aşamada kimin bu halk eyleminde muradı nedir davranışlarıyla ortaya çıktı. Oysa yapılan politik değerlendirmelerde kime sorsanız Gezi Parkı eyleminin artık burada kalmadığını duymanıza karşın, olayın rengi birden bire değiştirildi ve Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu, TMMOB İst. Şb. Başk. Tayfun Kahraman, Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu, KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul, DİSK Genel Başk. Yard. Celal Ovat, TMMOB İst. İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Süleyman Solmaz’dan oluşan bir kurul kuruldu ve bu kurul Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’la görüşerek sözümona halkın isteklerini içeren bir dizi isteği Arınç’a sundu. Hemen arkasından da kamuoyuna bu istekler kurulca duyuruldu. İktidarın bu isteklere tepkisi ise aynı tas aynı hamamdı. Şimdi soruyoruz, bu arkadaşlarımız iktidardan yeni bir tüyo mu aldılar da durup dururken halkın istemlerini Arınç’a sunarak halkın yığınsal protestolarına gölge düşürmeyi göze aldılar?

Gerçekler ortadadır. Rize’de AKP’li oldukları söylenen bir grup orada basın açıklaması yapan gruba polis eşliğinde saldırmış ve onlara şiddet uygulamışlardır. Daha sonra ADD binasına sıkıştırılan grup tam altı saat kuşatma altında tutulmuşlar, linçle karşı karşıya getirilmişlerdir. Telefon bağlantısında orada bulunan kişinin sözlerini duyduk. “En fazla bizi daha önce bu yolda şehit olanlar gibi şehit ederler” diyordu. Korkulanlar olmadı. Bunun nedeni Rize’nin küçük bir kent olması ve mahsur kalanlarla, kuşatanların ya tanıdık ya da akraba olmalarıydı ki, güvenlik güçlerinin basiretinden değildi daha korkunç olayların yaşanmasının nedeni.

Bu olayı yazımızda niye andık? Önemli olduğu için kuşkusuz. Ancak daha önemli bir şey var ki, o da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “evlerinde zorla tuttuğumuz bir %50 var” demesiydi. Yani açıktan açığa Başbakan; iktidarını sürdürmek için neleri göze alacağını açıkça söylemiş oluyordu. İşte sözü edilen kurul bu anlayıştan bir şey çıkacağına çok inanmış olmalıydı ki, görüşme yolunu seçmişti. Bu görüşmelerden hiçbir şey çıkmaz. Eylemler gerekirse durdurulabilir çünkü bize göre amacına ulaşmıştır. Nasıl diye soruyorsanız yanıtı çok açık. Bu eylemlerle söylenmek istenen şeyler söylenmiştir. O da şudur; “eğer keyfi davranışlarınızı sürdürürseniz bu eylemlerin daha da kitlesel olarak yapılacağını bilin.” Doğru olan budur, Bülent Arınç’a ültimatomu andıran bir dizi istekle gidip görüşmek değil.

Ha bir de AKP’lilerin açıklamaları var. Neymiş efendim bu olayda BDP ve MHP sağduyulu davranmışmış CHP ise olayları körüklemiş. Ne diyelim ki bunları Allah konuşturuyor. Gerçekten de öyledir. Artık mecliste sağduyulu partilerin yanına bir de BDP eklenmiştir. Bunun böyle olduğunu Ahmet Türk’ün açıklamalarından da açıkça anlıyoruz. Türk; bu eylemlerin arkasına saklanarak parsa toplamaktan yana olmadıklarını söylüyor.

Biz de kendisine sormadan edemiyoruz;

SİZ HANGİ EYLEMLERİN ARKASINA SAKLANARAK PARSA TOPLAMAYI DAHA UYGUN GÖRÜYORSUNUZ BAY AHMET TÜRK?

Oturun oturduğunuz yerde, daha Amerika gezisinden yeni döndünüz, hiç değil ayağınızın tozunu silmeye bir fırsatınız olsun.

Yukarıda söylediklerimizin ışığında; sol ve sosyalist örgütler bir kez daha düşünmelidir. Kim nasıl devrimcilik yaparsa yapsın yolları açık olsun. Bundan böyle ülkemizde yeni bir gençlik var ki, biz asıl o gençliğe önem veriyor, o gençliği partimizin saflarına çağırıyoruz.

Sloganik düşünmeyi değil, onların önüne bilimi ve bilimin yaratıcılığını koyuyoruz. Yine gördük ki, baylar, bayanlar bilimsel düşünme ve yaratıcılık da yeni kuşak gençliğimizde fazlasıyla var.

Bu nedenle gençlerimizin bu protestolarda gösterdikleri kararlılık ve bilinçlilik göstermelerinden dolayı da gözlerinden öpüyorum.

İstisnaları boşverin, ne demişler istisnalar kaideyi bozmaz.