Yazan: Turgut Koçak 8 Nisan 2013
Artık günümüzde solcu ve sosyalistim diye ortaya çıkanların sosyalistlikle bir ilişkilerinin kalmadığı açıkça görülüyor. Doğru dürüst özgürlüğü bile doğru anlamayanların solculuğundan söz edilebilir mi? Genel olarak nerede bir ezilen varsa onu yanındayız diyerek yığınları köleleştiren, onları kul yerine koyup canına ot tıkayan, çağdışı görüş ve anlayışların tutsağı haline getiren, sömürü ve zulüm sistemini savunanları; solcu ya da sosyalist olanlar savunabilirler mi? Özgürlük ve ezilen sözcüğünü kurnazca kullanıp sola ve sosyalizme savaş açmış olanları savunma noktasına kadar savrulmuş olanlar nasıl olur da solcu ya da sosyalist olabilirler? Emperyalist/kapitalist dünyanın; dünya halklarının boynuna boyunduruk geçirmek için etnik ve inanç farklılıklarını kullanarak halkların birbirlerini boğazlamalarına yol açacak politikalar nasıl olur da sol ve sosyalist görüşlerle bağdaştırılabilir?
Bugün “düşünce özgürlüğü var” denilerek, faşist görüşlerin propaganda edilmesi nasıl bir düşünce özgürlüğüne girmez ve savunulamazsa, her hangi bir inancın ya da ırkın hegomanyası da savunulamaz. Ülkemizde cemaat örgütlenmelerini özgürlükle bağdaştırıp onların bugün olduğu gibi ülke yönetiminde söz ve karar sahibi olmasını sağlarsanız ortada ne özgürlük kalır ne de demokrasi. İnsanlar birey olarak inançlarını özgürce yaşayabilir, geldikleri etnik kökenden olmanın övüncünü de duyabilirler. Ancak bu gerçeklerini başkalarına baş eğdirmek için kullanamazlar. Ne yazık ki, bugün Türkiye’de yaşananlar budur. Solcu ya da sosyalist olduklarını söyleyenlerin bu gerçeği anlayamamış olmaları düşünülemez.
12 Eylül 1980 faşist darbesinden bu yana emek eksenli politika ve örgütlenmeler yasaklanmış; cemaat, hemşehri ve etnik örgütlenmelere ise geçit verilmiştir. Bu yüzden de adeta Türkiye’nin yüzü değişmiştir. Dolayısı ile Bugün AKP’yi iktidar koltuğuna taşıyan bu anlayış olmuştur. Ülkemizde sözümona insan hakları ile ilgili öne çıkmış iki dernek vardır. Bu derneğin birisi İnsan Hakları Derneği ötekisi de Mazlum-Der’dir. Bu iki derneğin de insan haklarından anladıkları sadece ve sadece inanç ve etnik köken üzerinden yaşananlara karşı çıkmaktan ibaret olmuştur. Doğal olarak birçok sol ve sosyalist görüşlü kimse İnsan Hakları Derneği’nde bulunmuş bugün ise bu derneğin öz olarak varlık nedeni neredeyse Kürt sorunu ile sınırlı kalmıştır.
Sol ve sosyalist görüş sahibi olduklarını söyleyen kimseler süreç içerisinde başka duyarlılıklara savrulmuşlar, emek eksenli politikalar denilebilir ki, gündemlerine bile giremez olmuştur. Uluslararası sermayenin işbirlikçisi ve sözcüsü AKP iktidarı ile mücadele etmesi gereken sol ve sosyalist görüş sahibi olduklarını söyleyenlerin haritası, pusulası kalmamış, AKP ile birlikte, dış emperyalist güçlerin politik isteklerini masum bir kılıkla savunmaya kalkmışlardır.
KESK Başkanı Lami Özgen kamu emekçileri sendikal örgütlenmesinin tepesindedir ama aynı emek düşmanı AKP’nin kendisine verdiği “Akil İnsanlar” sıfatını geri çevirmek şöyle dursun oynaya güle kabul etmiştir. Oysa çok değil, daha kısa bir süre önce kendisi de içinde KESK’e yönelik operasyonların gerçekleştirilmesini sağlayan AKP iktidarıdır. Bu açıkça ilkesizliktir. İlkesiz olunarak sol ve sosyalist olunamayacağına göre kendilerini solcu ve sosyalist sayanlar yaşamın içinde karşılaştıkları her şeyi bir kez daha gözden geçirmelidir. Ama Lami Özgen’in görev almasını etkileyen şey daha çok etnik köken anlayışıdır ki, ister istemez bu anlayış emek eksenli görüş ve anlayışını karanlıkta bırakmıştır.
Evet, Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan da Recep Tayyip Erdoğan’ın “Akil İnsanlar” grubunda yer almıştır. İzzettin Doğan gibi inanç üzerinden örgütlenenlerin varacağı yer burasıdır. İzzettin Doğan’ı geçersek tek tek Alevi yurttaşlarımızın Recep Tayyip Erdoğan ve iktidarını desteklemediği ortadadır.
Sonuç olarak sosyalist öğretiyi yeniden ele almalı ve sol ve sosyalist olarak yutturulmaya çalışılan bütün görüşleri deşifre etmeliyiz. Edeceğiz de…
ÖNEMLİ NOT: Bu yazı yazıldığı sırada Silivri Mahkemesi önünde toplanan halkın üzerine basınçlı su ve biber gazı sıkılıyor. İktidarın bu tutumu karşısında özgürlük ve demokrasi adına konuşmayı çok sevenlerin gıklarının bile çıkmıyor olması çok ama çok önemlidir.
Biz AKP iktidarının demokrasiden, özgürlükten ne anladığını iyi biliyoruz.
Bütün Türkiye halkının gözleri önünde devam eden bu zorbalığı protesto ediyor hesap sorulacağının unutulmaması gerektiğini ilan ediyoruz.