SORU VAR YANIT YOK!

Yazan: Turgut Koçak 13 Kasım 2020

Ege Denizi’nde bir deprem yaşandı ve bu deprem İzmir Bayraklı İlçesi’nin yapıya uygun olmayan yerlerini vurdu. İçimizi acıtan can kayıpları yaşadık. Enkazlar kaldırıldı, hasarlı binaların tespiti sonucunda 34 bin 2 binada hasar tespit çalışmaları tamamlandı, 231 binanın hemen yıkılmasına karar verildi.

İktidarca bugüne kadar toplanan deprem vergilerinin paralarının ne olduğu, çıkarılan imar affı ile birlikte çürük binalara af getirildiği sorularına hiç yanıt verilmezken İzmir depreminin sorumlusu olarak CHP ve CHP’li yerel yönetimlerin sorumlu gösterilmiş olması da hepimize yavuz hırsız ev sahibini bastırır deyişini bir kez daha anımsatmış oldu.

İzmir depreminde zarar görenlerle dayanışma göstermek isteyen çeşitli örgüt ve yapılar çadır alanından çıkartıldı. Hasar tespit çalışmalarına gönüllü katılmak isteyen TMMOB’ye bağlı odaların katılma isteği ise iktidarca engellendi. Yani iktidar, kendi dışında kimsenin bir şeyler yapma isteğine katlanamıyor. Hele de işin içinde CHP’li belediyeler varsa onlar başarı konusunda kesinlikle engellenmeli ve önleri kesilmelidir. Tıpkı dünkü İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde yapılan toplantı sonrası depremle ilgili getirilen önerinin AKP ve MHP meclis üyelerince reddedilmesi gibi.

Yani sizin anlayacağınız iktidar işine gelmeyen şeylerin konuşulmasını istemiyor. Bu yüzden de ne sorarsanız sorun onlar karşımızda kapı/duvar olup çıkıyorlar. Ancak bizi bekleyen tehlikelerin de büyük olduğu bir gerçek. Hele 17 Ağustos 1999 depremi bu anlamda ürkütücü olduğu kadar da bizlere ne gibi tedbirleri hemen almamız gerektiği konusunda uyarıcı oluyor.

Biliyorsunuz 1999 Marmara depremi çok büyük can ve mal kaybına neden olmuş ve ekonomik yıkımı da tetiklemişti. Bu yüzden Özel İletişim Vergisi adı altında bir yasa çıkartıldı. 2003 yılında sona erecekti ama sona erdirilmediği gibi de süresiz hale getirildi. 19. Yılına giren AKP ve saray iktidarına bu deprem vergilerinin nereye harcandığı sorulduğunda yanıt vermedikleri gibi kimi zaman da yüzsüz yüzsüz bu paraların çift gelişli gidişli yollara harcandığını söyleyecek kadar da ileri gidebiliyorlar. Gitmenin de ötesinde iktidar gücüne dayanarak bir de kendilerine bu soruları soranları suçlu çıkarmak gibi bir yavuz hırsızlıkları var.

1999 Marmara depreminden sonra İstanbul başta olmak üzere diğer bütün yerleşim yerlerinde deprem sonrası toplanma alanları belirlendi. Şimdi bu alanların yerinde yeller esiyor. Bu alanlar ya imara açılıp yerine binalar ya da AVM’ler dikildi. Kentsel dönüşüm bir işe yarayacağı yerde birilerine rant kazandıran bir gelir kaynağına dönüştürüldü. Riskli yerlerden taşınma gerçekleştirilemedi. Çürük binalar ne tam olarak tespit edildi ne de doğru dürüst güçlendirme yapıldı.

Çıkarılan Yapı Denetim Yasası ile birlikte denetimler özel şirketlere havale edildi. Aslında bir kamu görevi gören TMMOB’ye bağlı tüm odalar iktidarca bu alandan uzaklaştırıldığı gibi etkileri de ortadan kaldırıldı. Yani yapı denetim hizmetlerinden dışlanıldı.

Onca gürültüyle hazırlanın Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı’nın gerekleri hiçbir zaman yerine getirilmediği gibi Başta okullar ve hastaneler olmak üzere Türkiye’deki bina envanteri es geçildi. Var olan binalar gördükleri hasar riskleri dikkate alınarak gruplandırma bile yapılmadı. Yapı stoku iyileştirilemedi. Değil konutlar, deprem sonrasında hayati olan hastaneler, okullar ve kamu binaları bile depreme dayanıklı mı değil mi üzerinde durulmadı.

Üstelik “imar barışı” gerçekleştirildi ve 10 milyonun üzerinde nasıl olduğu belirsiz çürük yapıya imar hakkı kazandırılarak kayıt altına alınması sağlandı. Buradan gelen gelirler de tıpkı diğerlerinde olduğu gibi başka alanlarda kullanıldı. Yaşadığımız afetler sonucu can ve mal kaybımızın nedeni gerçekte iktidarın adamsendeciliğidir. İktidar bu haliyle milyonlarca insanımızın canı ile oynadığı gibi mal kaybına da gözlerini kapatmış bulunmaktadır.

Bütün bunlar da gösteriyor ki daha önce de söylediğimiz gibi sistem sadece ve sadece sermaye güçlerinin koruyucu meleğidir.

Yani kapitalizm öldürücüdür o kadar…