Yazan: Turgut Koçak 16 Ağustos 2011
AKP’nin kuruluş çalışmaları 1996’da başlatıldı. Erbakan’ı gelenekçi bulan ve kendisine güvenmeyen ABD, onun yerine daha o tarihlerde Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül ikilisini buldu. Dönemin ABD Büyükelçisi Abramowitz’in konu ile ilgili düşünceleri daha o zamanlarda basına yansıdı. Türkiye’de merkez sağ adına iktidar olan kimselerle ABD emperyalistleri, bölge siyasetini götüremeyeceklerini iyi bildikleri için bu hedefi gündemlerine aldılar. 2001 yılında ABD emperyalistleri Irak’ın işgaline karar verdikleri zaman Bülent Ecevit başbakanlık görevini yürütüyordu. Bülent Ecevit Irak’ın işgaline Türkiye’nin müdahil olmasını istemediği gibi işgaline de karşıydı. Bu yüzden de ABD emperyalistleri Ecevit’in başbakanlık görevini sürdürmesini istemiyorlardı. Dolayısı ile Ecevit’e karşı partisinin içinden başta İsmail Cem olmak üzere operasyon yapıldı ve partisi ikiye bölünerek Ecevit etkisiz hale getirildi. Bu andan başlayarak Hükümet ortağı olan MHP’nin Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli’nin Bursa konuşmasının arkasından Türkiye erken seçime sürüklendi. Erbakan’a karşı mücadele ederek partiyi ele geçiremeyeceklerini iyi bilen ve kendilerine “yenilikçi” diyen Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan Erbakan’dan ayrıldılar ve AKP’yi kurdular.
Ortalık toz dumandı. Erken seçim kararı alındı ve AKP, kuruluşunun hemen arkasından; Kasım 2002 seçimlerinde %34 oy oranıyla hükümet oldu. Bay Tayyip yasaklı olduğu için milletvekili seçilememiş, dolayısıyla da Başbakanlık görevi Abdullah Gül’e kalmıştı. Hemen bir formül bulundu. CHP’nin de katkılarıyla Siirt seçimleri iptal edildi. Böylece Bay Tayyip seçimlere girdi ve seçildikten sonra da Başbakanlık görevini üstlendi. Abdullah Gül ise Dışişleri Bakanı oldu. Onun bu göreve gelmesini de isteyen ABD emperyalistleriydi.
Artık ABD’nin Ortadoğu’daki politikalarını rahat rahat uygulamasının önü açılmış durumdaydı. Irak’ın Türkiye üzerinden işgal edilmesi için Bay Tayyip ve Abdullah Gül ikilisi büyük çabalar harcamalarına karşın meclisten teskereyi geçiremediler. Bununla birlikte işgal başlangıcından günümüze kadar ABD emperyalistlerine Türkiye üzerinden AKP hükümetince her türlü lojistik destek sunuldu. İncirlik Üssü dahil, Türkiye’nin hava sahası hava ve deniz limanları ABD ve ortaklarına açıldı. Dolayısıyla Türkiye AKP eliyle ABD’nin suç ortağı oldu.
Ayrıca Türk ordusu ABD emperyalistlerinin her istediklerini yerine getirme özelliğinden yavaş yavaş dışarı çıkmaya başladığı için bir süreç işletilerek Genelkurmay Başkanlığı’na Hilmi Özkök getirildi. Hilmi Özkök ise daha önce de dile getirdiğimiz gibi Türkiye’nin çıkarlarından çok ABD’nin çıkarlarını gözeten biri olduğu için Kuzey Irak’ta 11 Türk askerinin başına çuval geçirilmesine ses çıkarmadığı gibi, üstüne üstlük bir de; “bu bir münferit olaydır” diyerek gerçek yüzünü göstermiş biriydi.
Artık AKP tam anlamıyla emperyalist güçlerin ve küresel sermayenin güven duyduğu bir partiydi. Bu yüzden de emperyalist dünyanın desteğini hak etmişti. Bu yüzdendir ki, Bay Tayyip, emperyalistlerce Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanlığına uygun görüldü. Bu gerçeği Zaten Bay Tayyip’in de inkar ettiği yoktu. Aksine kendisine verilen bu görevle övündüğünü her fırsatta dile getiriyor; “ Türkiye’nin Kuzey Afrika ve Büyük Ortadoğu Projesi içinde bir rolü var, biz bu rolü yerine getiren eşbaşkanlardan biriyiz” diyordu. O günlerde söylediği sözleri toparlayıp alt alta yazsak karşımızda Türkiye’nin başbakanı değil de bir ABD elçisi ya da devlet görevlisinin olduğunu düşünürüz. Şimdi işin bu tarafını geçelim.
AKP ve onun başı Bay Tayyip, işgal boyunca Irak’ta yaşananlar için kılını kıpırdatmış değildir. Orada ne yüz binlerce insanın öldürülmesine, ne de kadınların işkence edilip ırzına geçilmesine gıkı çıkmadığı gibi bir kez olsun Müslümanlığını da anımsamış değildir. Aksine her olayda özenle ABD zalimlerini desteklemeyi bir görev bilmiştir. ABD’nin sözü geçen projede işi bitmiş değildir. Bu yüzden de kimilerinin Arap ülkelerinde halk hareketi sandıkları gösteriler Tunus’ta başladı ve bütün Arap ülkelerine sıçradı. Basında “Arap Baharı” olarak dile getirilen bu gösterileri planlayan ve uygulayanlar ABD ve Batılı emperyalistleriydi. Ancak konu özenle böyle sunulmuyordu. 30 yıllık Amerikancı Mübarek yine Amerika tarafından devrilmiş işbaşından uzaklaştırılmıştı. Şimdi bir aslan kafesi içinde mahkemenin karşısına çıkarılıyor. Peki, nasıl olmuştu da Amerikancı bir kişi, yine Amerikalıların marifetiyle kafes içinde mahkemeye çıkarılıyordu? Bunu da; ABD emperyalistlerinin işbirlikçilere nasıl baktıklarının mesajı olarak okumak gerekiyor. Yoksa Mübarek’in ABD tarafından kaçırılması bu yaptırımlarla karşılaşmamasının sağlanması işten bile değildir.
Tunus ve Mısır’ın işi bitirildi. Libya direniyor. Tam burada da karşımıza Bay Tayyip ve ikiyüzlülüğü çıkıyor. Libya ile ilgili olarak Bay Tayyip’in önce; “NATO’nun Libya’da ne işi var” diye karşı çıktığını daha sonra ise NATO ile birlikte Libya’nın bombalanmasında Türkiye’yi suç ortağı yaptığını görüyoruz. Şimdi de sırada Suriye var. Çünkü Suriye gerçekten de emperyalistler açısından stratejik bir bölgede bulunuyor. Hem enerji kaynakları açısından, hem İsrail’in çıkarları açısından ve de Ortadoğu’daki ABD ve emperyalist Batı’nın politikalarının yaşama geçirilmesi için Suriye’nin işinin bitirilmesi, arkasından da İran’a müdahale edilmesinin önünün açılması gerek. İşte bu yüzden Bay Tayyip savaş çığırtkanlığı yapıyor. Oysa daha dün, Suriye ile Bay Tayyip en ileri ilişkiler kurmamış mıydı? O dönemde de işbaşında Beşar Esad yok muydu? Şimdi ne değişmişti de Beşar Esad diktatör olmuş ve AKP nezdinde devrilmesi gerekiyordu?
Konu çok açık. AKP’nin başı Bay Tayyip’i bu şekilde konuşturan güç ABD emperyalistleridir. ABD emperyalistleri ve Batı ne diyorsa Bay Tayyip de onu yineliyordu. Neymiş efendim; Suriye meselesi bizim iç meselemizmiş. Adama gülerler Bay Tayyip gülerler. Türkiye’yi emperyalist güçlerin çıkarları için tehlikeli sularda kulaç atmaya itiyorsun. Bu hareketinin hesabının sorulamayacağını düşünüyorsan yanılıyorsun. Hem öyle arkanda olan güçlere de güvenme. Çünkü önce sizi satacak olanlar onlardır. Daha dün kimi deliğe süpüreceklerdi ne çabuk unuttun. Diyelim bunu unuttun, Mübarek’in sonundan da mı ders almak gereği duymuyorsun?
Bugün dünyaya iki televizyondan yayın geçiliyor. Birisi El Arabiyya Suudi sermayesiyle yayın yapıyor, diğeri de El Cezire. El Cezire de Katar sermayesiyle yayınını sürdürüyor. Bu iki kanal da dünyaya yanlış haberler geçiyor. Suriye’de yaşanan olayların yanına bin katarak anlatıyor ki, Suriye’ye müdahale koşulları oluştursun. Türkiye yönetim erki bu gerçekleri bilmiyor olabilir mi? Biliyor bilmesine ya söylüyoruz emir büyük yerden. ABD ve Batı; Suriye ve Libya’da insan haklarını ve demokrasiyi sorgulamaya kalkarken Suudi Krallığındaki, Katar’daki ve diğer Arap Emirliklerindeki yönetimin insan haklarına ve demokrasiye çok mu uygun olduğunu düşünüyor da sesini çıkarmıyor? Ya da Bahreyn’deki kalkışmayı yüzün üzerinde insan katlederek durduran Suudi ordusu değil miydi?
Bunların hepsi iyi biliniyor Bay Tayyip. Partiniz AKP ve siz de iyi biliniyorsunuz. İstiyoruz ki Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu artık sussun. Türkiye’de iktidar olabilirsiniz ama Türkiye’nin sahibi değilsiniz. Bu yüzden de Suriye ile ilgili keyfi ve işbirlikçi politikanıza bir son vermelisiniz. Suriye ile ilgili politikanızın utanç verici olduğu bütün dünyada açıkça görülüyor. Bütün bunlara karşın, Türkiye halkının gözlerinin içine baka baka ‘Suriye meselesi bizim iç meselemiz” diyorsunuz.
Öyle değil Bay Tayyip, Suriye’yi siz emperyalistlerin isteği üzerine mesele yaptınız madem yaptınız sonunuz MÜBAREK ola…