Yazan: Turgut Koçak 4 Ocak 2021
Durmadan palavra dinliyoruz. Neymiş hukukta reform yapılacaklarmış. Bu da bizlere 2021 yılı hediyesiymiş.
AKP işbaşına geleli 19 yıl oluyor. 19 yıl sonra geldiğimiz noktaya baktığımız zaman görüyoruz ki yasaklar ülkesi olup çıkmışız. Sayısız yasa çıkarıldı. Bu yasaların hemen hepsi de hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı yasalar olarak kabul edilip yürürlüğe girdi. Bugün artık güçler ayrılığı diye bir şey yok. Hukuk doğrudan en tepeye bağlanmış durumda. Yargı tepeden gelecek emirlere göre hareket ediyor. Bazı dosyalar için mobil mahkemeler bile kurulmuş olduğu için o yargıçlar iktidarın istediği şekilde kararlar veriyorlar.
Yargının her kademesine yapılan atamalar sorunlu. Yargıç ya da savcı alımlarında yapılan sınavların derecesi değil de AKP iktidarına yakınlığı ile öne çıkan kimseler görevlere yerleştiriliyor. Sonra da adalet mekanizmasından adalet bekleniyor nasıl olacaksa bu iş.
Bir düşünün ki İstanbul Başsavcısı İrfan Fidan önce Yargıtay’a atanıyor. Orada tek bir dosya yüzü bile görmeden hop AYM üyeliğine getiriliyor. Konu üzerinde düşünürsek, başka bir şey aklımıza gelmiyor. AKP ve saray iktidarı öyle görünüyor ki her konuda AKP ve saray iktidarının bir dediğini iki etmeyen kimselerle her yere doldurmak istiyor ki bir pürüzle karşılaşmasın. Zaten AKP iktidarı işbaşına geldiği günden bugüne devlet mekanizmasını ele geçirmek için her şeyi yaptı. Şimdi ise iktidarı giderek sarsılmaya başladığı için iktidarda kalmak için yargı ayağına bağ olmasın düşüncesini taşıdığından yargıyı bire bir kontrol etmek istiyor ve bu nedenle de gereken her adımı atıyor.
Bu durumda AKP Genel Başkanı olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın hukukta reformdan söz etmesini nasıl okumalıyız?
AKP ve saray iktidarı reform yapacağım dese de giderek kendi dışında kalanlara karşı hukuku da sonuna kadar kullanarak iktidarını sürdürmek istiyor. Bu da AKP ve saray iktidarının reform anlayışı olarak kabul edilmeli ve iktidarın daha da sertleşip otoriterleşeceği bütün çıplaklığı ile görülmelidir.
AKP ve saray iktidarı artık günümüz koşullarında devleti parti devleti haline getirdiği tartışma götürmeyecek şekilde anlaşılmıştır. Bir düşünün ülkenin Boğaziçi Üniversitesi gibi saygın bir üniversitesinde bile orada bulunan hiç kimse söz sahibi sapılmamış, oradaki öğretim üyelerinin bile oylarına gerek duyulmaksızın hem de dışardan ömrü AKP’li olarak geçmiş olan Prof. Melih Bulu Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanıvermiştir.
Bütün bunlar tartışmaya meydan vermeyecek şekilde ortadayken, bizim ülkemizdeki üniversitelerin bilimsel çalışma yapabileceğine kim inanabilir ve güvenebilir ki? Hem öyle bazıları öylesine gemi azıya almışlar ki sosyal medyada paylaşılan bir videoda yer alan iddiaya göre, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Enver Bozkurt sınavda kamera açmak istemeyen öğrencilere “Terörist bozuntusu, adi, şerefsiz, insan değiller” diyebiliyor.
Sonuç olarak AKP ve saray iktidarının reformdan söz etmesi bizlerin gündemini bile almamalı. Bizler bilmeliyiz ki bu iktidar önümüzdeki günlerde işi daha da azıtarak kendisine muhalif her çevreye kök söktürecektir. Öyle olmasaydı, 2020 yılı biterken derneklere kayyum atama anlamına gelecek olan derneklerle ilgili bir yasayı torbaya koyup 2021 yılana yasalaştırarak girmezdi.
Bu gerçekler ışığında düşünürsek bu iktidardan onu takmamak, bunu ezip geçmek beklenir ama asla ve asla hak ve özgürlükleri gözetecek ve demokrasiye dair kırıntıyı bile getirecek bir değişiklik veya reform beklenmemelidir derim o kadar.