Yazan: Turgut Koçak 19 Ocak 2022
Hiç kuşku yok ki sol ve sosyalist güçler, güç ve eylem birliği yapacaklarsa ki yapmalı bunun bir ilkesi tilkesi olacaktır. Kapıyı çalanın böylesi bir işbirliği ve güç birliğinin içinde olması gerektiği yolunda bir anlayıştan önemli ölçüde uzağız. Ancak işbirliği ve güç birliği konusunu da bir partinin kendi programı ile karıştırması ve kendi programına göre bir programdan söz etmesi de gerekmez. Eğer böyle olur ise her yapı için kendi programı başat olarak görülür ki kimse de böyle bir ittifak ya da ne bileyim güç birliği içinde olmak istemez. Programdan eğer bir partinin programı kast ediliyorsa bu şu demektir; sizlere tek tek gerek yok, benim program her bir soruna yanıt veriyor, benim programımın etrafında toplanalım demektir ki bu da siz, bizim partiye katılın sözüyle aynı anlamı taşır.
HDP’nin çağrısıyla bir araya gelinen toplantıda öyle sanıyoruz ki konunun yeterince çerçevesi çizilmemiş, ya da TKP ta başından toplantıya kendi anlayışları doğrultunda “nazik daveti” geri çevirmemek için katılmış olmalı ki Kemal Okuyan yapılan bu toplantıyı değerlendirirken kendine ve partisine özgü de diyebiliriz düşüncelerini dile getirmiş. Ama en net olanı şu:
Okuyan, görüşlerini şöyle özetlemiş. “Bir ittifak çağrısı değildi. Toplantıda böyle bir görüşme yapılmadı. “Halk ittifakı yola çıktı” gibi haberler çıkıyor, böyle bir tablo yok. Zaten biz defalarca açıkladık, bizim ittifaktan anladığımız şey ilkelerde, programda anlaşan siyasi güçlerin yan yana gelip güçlerini birleştirmesi. O toplantıdaki siyasi güçlerle böyle bir ittifak olasılığı çok uzak. HDP’nin kendisi de söylüyor, onların ittifak politikası solla sınırlı değil, zaten HDP’yle temel meselelerde önemli görüş ayrılıklarımız var. Ama biz çok nazik bir davet aldık ve dedik ki “biz kendi düşüncelerimizi paylaşacağız sizinle ve dinleyeceğiz” Toplantıya da bazı önerilerle gittik. Nedir bunlar: Bir kere basın üzerinden tartışma olmasın, bunun yerine yan yana gelip görüşlerimizi doğrudan anlatacağımız mekanizmalar kuralım. İki, Türkiye’de ittifaktan daha farklı şekilde, seçim usulsüzlüğü, hukuksuzluk vs gibi güncel gelişmelerde bazı ortak tepkiler verilebilir mi? Bunların da mekanizmalarını kuralım. Yoksa solda birlik, ittifak gibi bir amaçla yapılmadı bu toplantı, biz de bu niyetlerle katılmadık. Toplantıda da somut olarak bir ittifak projesi konuşulmadı. Ama şu sorulacaksa, demokrasi ittifakı deniyor, halk ittifakı deniyor, biz böyle bir ittifakın parçası değiliz zaten.
Bizim bu konudaki fikrimiz belli, daha önce de söyledik. TKP’nin seçimleri de kapsayan ittifak politikamızın üç tane ilkesi var, sınıf eksenli bir siyaset, laiklik meselesinde net bir tavır, üçüncü de emperyalizme karşı duruş. Buralarda ortak bir doğrultumuz olmayan kimseyle ittifak yapamayız zaten.”
Buradan anlaşıldığı kadarıyla sol ve sosyalistlerin güç ve eylem birliği konusu daha çok tartışılacak gibi gözüküyor. Ancak bir o kadar da gerekli ve ilkeleri ve çerçevesi çizilmiş olarak da düşünülebilir. Bunun için faşizme karşı olanlar, neye karşı olduklarını öncelikle belirtmelidirler ki hem ‘Faşizme karşı omuz omuza’ sloganı atılırken hem de bizim işimiz şunlar, şunlar denilerek ipe un sermek de gerekmez. Ülkemizin somut sorunlarına baktığımız zaman daha pek çok konuda da birlikte davranılması gerekir. Bu birliktelik kimsenin kendi programlarından ödün vermesi anlamı da taşımaz. Bu birliktelik kimsenin daha ileri adımlar için vereceği mücadelenin önünde de bir engel olarak görülemez. Kaldı ki kuramsal olarak en komünizan sözler edebilir ve bir kısım çevreleri de buna inandırabilirsiniz fakat dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi bu kuramı önemsememek anlamına gelmez ama şunu da unutmamak gerekir ki Kuram ağacı gridir, hayat ağacı ise yeşildir. Yani sözün özü hayattan kopuk bir takım edilen sözlerle de ne işçi sınıfı, ne diğer halk kesimleri harekete geçirilemez. Kaldı ki faşizme karşı verilen mücadele işçiler, emekçiler için aynı zamanda da iyi bir okul görevi göreceği için burada olumsuzluklar arayıp uzak durmayı gerektiren bir duruşun da sosyalistlere bir yararı olmaz.
Kemal Okuyan CHP’den, TİP’e, TKH ve Devrim Hareketi’ne nasıl baktığına kadar düşünceler dile getirmiş. Getirmiş de bu görüşlerin içinde kendi yaşadıklarının hesabının da olması işin özü ile ilgili doğru davranışları ortadan kaldırmış olmaz. Yoksa hiçbir konuda birbirleriyle ters düşmeyen yapılar olsaydık iyi mi olurdu bilemem ama parti içi tartışmalarda bile görüş ayrılıkları ideolojik ve örgütsel ayrılığa ve hizipçiliğe düşmeden partiye dinamizm kazandırır. Öyle olmasaydı parti içinde azınlık çoğunluk hukukuna da gerek duyulmaz gerçek bir Leninist parti bunların hepsini es geçer olur biterdi ama bu kez de hayatla çelişilirdi ki böyle bir parti de uzun süre parti birliğini sürdüremez.
Son söz, TSİP olarak bizim de söyleyeceklerimiz vardır ama sol ve sosyalist partilerin güç birliği konusu ise sorun, işin farklı olduğunu da kabul etmek gerekir ve faşizme karşı mücadelede anlaşılırsa daha ileri amaçları da içine alırsa iyi olur ama bu faşizme karşı olan ilerici, devrimci, demokrat ve sosyalistlerle de birlikte yol yürünmesinde hiçbir engel yoktur. Eğer ilke tilke isteniyorsa bu da programlaştırılacaksa bu çerçevede yapılabilir.
Önemli Not: Bu konudaki görüşlerimizi başta HDP olmak üzere görüşeceğimiz kesimlerle netleştirdiğimizde daha açık bir bildirge kamuoyuna sunacağız elbette.