Yazan: Turgut Koçak 19 Aralık 2021
Solculukla sosyalistlik arasında elbette fark vardır. Ancak bu farkı sık sık ortaya koyarak birilerine her fırsatta had bildirmeye kalmayı da gerektirmez bu farklılık. Yerine gelir bu farkı koyarsın, yerine gelir bu farka sığınıp ne denli gerçek solcu ya da sosyalist olduğunu kanıtlamaya da kalkıp küçük burjuva kendini beğenmişliği ile davranmazsın.
Bir kez sol kapsam alanı itibariyle geniş bir yelpazeyi ifade eder ki bu geniş yelpazede yer alanlar sık sık gündeme gelen olaylar karşısında nasıl bir tutum alınacağını da ifade eder. Diyelim ki bir anayasa hazırlanıyor. Hazırlanan anayasa da hak ve özgürlükleri budayan, geniş halk yığınlarını her anlamda önemsemeyip sömürüyü, hak ve özgürlükleri, ekonomik iyileştirmeleri, sendikal hakları vb. konuları kısıtlıyor olsun karşı çıkanların konumu sol davranıştır, savunanların ki ise sağ. Oysa sosyalist öğreti bambaşka şeydir. Bir kez üretim araçlarından tutun da toplum yaşamına kadar her bir şeyin köklü olarak değiştirilmesini gerektirir. Bir sosyalist parti elbette iktidar mücadelesini başarıya ulaştırmak için çaplı bir ideolojik mücadele yürütecektir bu eşyanın doğası gereğidir. Ancak yukarıda verdiğimiz örnekte olduğu gibi karşı çıkanların çıkışlarıyla ilgili bir şeyler söylerken ortada çok daha dikkat edilmesi gereken şeyler olduğu da unutulmamalıdır. Salt bu konularda bile gereksiz tartışmalar yüzünden sol ve sosyalistliği doğru kavramamaktan dolayı kendi çeperimizi bırakalım sağlam tutmayı ve genişletmeyi çekirdeğimizi bile koruyamamakla karşı karşıya kaldığımız sayısız örneklerimiz vardır.
Son zamanlarda bazı sol ve sosyalist partiler televizyon programlarına çağrılıp konuşturuldular. Her ne hikmetse birçok programcının ve program yapan kişilerin partimiz Türkiye Sosyalist İşçi Partisi aklına bile gelmedi. Oradaki tartışmaları izlediğimiz zaman garip hallere düşüldüğünü de görmedik değil hani. Diyelim ki AKP ve saray iktidarının gönderilmesi konuşuluyor. Birileri en iyi komünist ya diğer kendisi gibi olanlara dersini vererek onları bile sol görüp AKP iktidarının gidişi konuşulurken düzen yanlısı olarak görüp-göstererek oradaki sosyalistleri solcu olmakla sınırlı tutuyor ki kendi alanı kendine kalsın. Yani iyi tamam da devrim ne olacak devrim demeniz her şeyin önüne geçiyormuş gibi bir hava yaratılıyor. Yani AKP ve saray iktidarının gönderilmesi sanki devrim yapılmasının önünde bir engelmiş gibi gösterilerek çok kötü bir muamele çekiliyor ki bu da aslına bakarsanız devrimi çıkmaz ayın son çarşambasına ertelemekten başka bir şey değildir.
Bu yüzden bırakalım kimi sosyalistlerin sola karşı tutumunu sosyalist olanlara bile aynı muamele çekiliyor ki bu muamele bildiğimiz çocukluk hastalığından öte bir şey değildir. Dolayısıyla herhangi bir olayda ve olaylar zincirinde dinci, gerici, faşist tutum alanlarla onların karşısında yer alanları nereye koymalıdır sosyalistle diye düşünmeden ahkâm kesmeye devam ediyoruz. Bu yüzden diyoruz ki biz sosyalistler böyle bir gerçek karşısında olup bitenleri önemsemeyip seyirci konumuna düşemeyiz. Yani elimizden geldiğince olayların içine girer ve toplumsal hareketlenmeyi daha bir üst noktaya sıçratmak için gerekeni yaparız.
Bu da bizim sosyalistliğimize helal getirmez. Aksine geniş halk yığınları nezdinde bir seçeneğe dönüşürüz. Çeperimiz genişlediği gibi toplumsal devinimi de sağlayabiliriz. Ya peki küçük burjuva kibriyle davranır ve kendilerini sol olarak niteleyen fakat çeşitli nedenlerle sosyalistim diyemeyen kimselere karşı hep küçümseyici ve dışlayıcı mı davranacağız yoksa onlara solculuğun gerçek anlamda yerinin sosyalistlikle anlam kazanacağının mı gayreti içinde olacağız. Elbette ikinci yolu seçeceğiz çünkü işçi sınıfının yüce öğretmeni Lenin’in “Bana öyle bir örgüt verin ki Rusya’nın altını üstüne getireyim” sözü tam da 1917 Büyük Ekim Devrimi’ni gerçekleştirmiş partiyi ifade ediyor. Yoksa dar yuvar olmayı anlatmış olsaydı Lenin’de bunu ifade edecek söz dağarcığının hayli geniş olduğunu herkes bilir o da öyle yazar, çizer ve tartışmalara öyle katılırdı. Ve zaten “Devrim kitlelerin eseridir” sözü de solculuk içinde kalır, komünistlikle bütünleştirmek konusunda bir hayli uzağa düşmüş olurduk ki böyleleri de olmamış değildir de bugüne kadar da böylelerinin bir düşünce sistematiği olmadığı gibi kalıcı, ilkeselleşmiş bir öğretileri de olmamıştır hani…