Yazan: Turgut Koçak 31 Mart 2021
Hitler’le birlikte Avrupa’yı kasıp kavuran şeyler yaşandı. Kısa bir süre önce sıradan kendi halinde biri olarak düşündüğümüz devletin orasında burasında görevli pek çok kimse birer zulüm makinesi olup ortaya çıktı. Bu kimselerin kimisi yargıçtı önüne gelene idam cezaları vererek onların ipte sallanmasını sağladı, kimisi işkencelerde görev aldı, kimisi herkesi jurnallemek için kendisini görevli saydı. Hep birlikte düşündüğümüz zaman insanların bir anda nasıl bir zulüm makinesine dönüştüğünü gördük.
Bütün bunları yapanların ise bir şey kafalarına kazınmıştı o da devlet bu şekilde istiyor bizler de devletimizin istediğini tartışmaksızın yerine getiriyoruz sözü.. Tıpkı din gibi olup bitenleri ne tartışmak söz konusu ne de karşı çıkmak. Çünkü kutsallaştırılan şeylere karşı çıkılamaz. Çıkanlarsa karşılığını görürler.
Dün, ABD’nin gladyosu olarak görev yapmış ve Kızıldere’de 10 gencimizi gözlerini kırpmadan katledenler süreç içinde nasıl bir yaşam sürmüşlerdir acaba biliyor muyuz? Belki de elde ettikleri olanaklarla lüks içinde yaşamışlar ya da hala yaşıyorlardır kim biliyor? Aynı durum Hitler Almanya’sının yıkılışı sonrasında da yaşanmıştır. Onca zalimliğin, zulmün sorumlularından olan birçok insan yargılanıp layığını bulsalar da çoğu kolaylıkla yakasını sıyırmış, ömür boyu bir güzel yaşayıp gitmişlerdir. Çünkü Hitler sonrası Almanya’da da gereken hesaplaşma bilinçli olarak yapılmamış pek çok şeyin üstü örtülüp öylece bırakılmıştır.
İnsanlar, halk düşmanlarından hesap sorulacağını beklerken her biri ellerine tutuşturulan “temiz” kağıdı ile yine her şeyin üstüne karabasan gibi çökmüş, hesap vermekten yakayı kurtarmışlardır. Savaş sonrası Görev alan Konrad Adenauer’un suçlulara nasıl yol verdiğini herkes ama herkes bilir. Bu işlerin niçin yapıldığını da elbette…
Eee yani onca suç işlemiş olanların üzerine gidilmemiş olması hepimize ilginç gelebilir fakat sistem ne yazık ki kendi cürufunu da korumak gereği duyar. Duyar çünkü insanlar bir kez sistemi sorgulamaya başlarlarsa peşini bırakmak istemezler, işi sonuna kadar götürmek için ellerinden geleni yaparlar. Dolayısıyla suç işleyenlerin çoğuna bulunacak sıfatlarsa zaten ellerinin altında hazırdır. Bizde çok söylendiği gibi emir kulu olmak bu savunmanın başında gelir. Sonra zalimleri kurtarmak için icat üstüne icat yapılır ve pek çok kimse de böylece yakayı kurtarıp ömrünce hiçbir şey olmamış gibi bir yaşam sürer.
Ancak şu gerçeği de hiçbir zaman unutmayalım ki faşizm ve zulüm düzeni de daha çok evet efendim deyicilerin sayesinde kendisine yaşam bulur. İş işten geçtikten sonra emir kulu olarak akıl almaz görevleri yerine getirenler tabi ki de kendilerini savunmak için bizler böyle yapılmasını istemezdik, bize emir verdiler, yapmasaydık bizi de yaşatmazlardı felan filan der çıkarlar işin içinden.
Bu konuda yeryüzünde yaşanmış ve hala yaşanan pek çok örnek vermek olasıdır. Hani bizler ülkemizde olmadık şeyler yaşıyoruz, bazıları da yaşadıklarımızın uygulayıcıları ya. Yarın geldiğinde bunlardan hesap sorulmaya kalkılsa onların kendilerini savunmak için ne söyleyeceklerini bilmiyor muyuz? Ülkemizde ve dünyada hemen bütün faşizan uygulamalarda rol alanlar bilseler ki günü geldiğinde yapıp ettiklerinin kendilerinden hesabı sorulacak o zaman kolayca hukuksuz şeyleri uygulayabilirler mi? Çürük bir savunma ile yakalarını kurtaracaklarını bildikleri için ve de emir kulu olmak iyi yurttaş yerine konduğundan bir halden bir hale sözünü ettiğimiz bu insancıklar kolaylıkla geçebilmektedirler. Ve hatta belki de gidenlerin arkasından ilk teneke çalacakların da başında gelecekleri kesindir.
Faşist, gerici, otoriter rejimlerin çarkında görevleri bir dişli bile olsa ki dişli deyip gelip geçmeyin o dişle olmasa çark dönmeyecektir yakalarını bu kadar kolay kurtaramayacaklarını düşünseler nasıl olacakta bu düzenek işler hiç akıl yoruyor musunuz? Hukuku guguk yerine koyup uygulayan, bir yerlerden ne denileceğini bekleyin vicdanını duvara asanlar için nasıl affettirici bir gerekçe olabilir ki? Ya da şöyle diyelim, Çok önemli bir yerde görevlisiniz, göreviniz gereği de milyarlara hükmediyorsunuz. Bir de bakmışsınız ki o milyarlardan eser yok deve yapılıp hamutuyla götürülmüş. Şimdi bizim kültürümüzde de sıkça sözü edildiği gibi “Devri Sabıklar” yaratmayalım savıyla böylesi şeylerin üstü örtülürse iş döner döner nereye gider düşünebiliyor musunuz?
Evet, kapitalist sistemin de kesinlikle bir işleyiş tarzı vardır. Bu işleyiş tarzı zaten eşitsizliği, adaletsizliği, zulmü özünde barındırır. İşler tıkırındaysa biraz açılır saçılır ve yığınlara da alın şu da sizin demokrasi hakkınız denilebilir fakat sistem sıkıştığında aynı yöneticiler kolayca ray değiştirip en sömürücü, en zalim, kan dökücü ve işkenceci olamazlar mı? Olurlar. Çünkü bizler örneklerini çok yaşadık çok. Bu yüzden de sistemi değiştireceğiz evet, üstelik bu konuda da ödünsüzüz. Ama birilerinin faşizmi egemen kılmasını da seyredecek değiliz. Demokrasi savaşımımızı da sosyalist amacımızla diyalektik bir şekilde ilişkilendirerek devam ettireceğiz.
Çünkü zulme teslim olanların, sosyalizm amaçları olmaktan çıkar…