Yazan: Turgut Koçak 16 Nisan 2021
İnsan nasıl bencil oldu? Ya da niye bu kadar bencil oldu acaba? Bu kadar çok mu çekti ya da bu kadar çok mu çektirildi insana ki her şeyin merkezine kendisini koydu? Haklı olunca bir başkası nasıl oldu da haksız olarak anılıp tepelenip işi bitirilmesi gerekir diye düşünüldü?
İnsan için ateş neydi? Kim kimden çaldı ateşi? Çaldığı için kayalara ellerinden ve kollarından bağlanıp güneşin altında bekletilerek yüreği kartallara nasıl ve niye yedirildi? En ilkel silah insanın eline niye tutuşturuldu, onunla yetinilmeyip de bugüne nasıl gelindi? Bugün bir düğmeye dokunduğunda koskoca coğrafyada yaşamı bitirecek silahları yapanların aklında ne vardı da insan soyunun sonunu getirecek icat ve icatlara imza attılar? Matematikçiler, fizikçiler, kimyacılar özetle tüm bilim insanları bulup bulup niye nam ve şan verilenlerin birilerinin eline tutuşturdular insan soyunun sonunu getirecek silahları?
Sonra bizler nedenini ve niçin ini çok da iyi bilemediğimiz virüslerle niye tanıştırıldık? Tanıştığımızda da neden bu denli korkuya kapılarak karışık kuruşuk kuramlar ortaya atarak toplumun her kesimiyle aynı konumda olduğumuz varsayımına kendimizi inandırdık? İnandırıldık da ne oldu? Soframızda yiyeceklerimiz mi arttı, soframız mı şenlendi? İş güç sahibi olup yarınımızı güvence altına mı aldık? Ölüm hepimiz için adil hale mi geldi? Virüs çok mu adil davranarak onun bunun canını alırken farklılık gözetmeden mi yaptı işini? Hani hak ve özgürlüklerimiz daha çok artacaktı, hani eşit bir dünyada yaşamanın güzelliğini yaşayacaktık hep birlikte ne oldu?
Niye yönetimler daha da sertleşti? Neden diktatörler daha diktatör oldular? Niye faşizm belası ile kahrolup duruyoruz?
Bugün duyduklarımız, gördüklerimiz, yaşadıklarımız gün gün daha kötüye niye gidiyor? Kimdir ortalıkta egosu arşı alaya çıkmış ben ben deyip duran? Hiç kimse hiç kimsenin niye öneminin farkında değil? Neden irili ufaklı herkes bir diğerine göre daha üstün olduğu havası içinde caka satıp duruyor? Konuşurken mangalda kül bırakmayanların yüreği niçin küçüldükçe küçülüyor da yine de öyle değilmiş havası içinde kendisini satmaya çalışıyor?
Şimdi bizim içimize bu kendini beğenmişliği kim üfledi diye sorsam biliyorum çoğunuz ya beni yanlış anlayacak ya da götürüp bu işi olağanüstü güçlere dayandırarak işin içinden çıkmaya çalışacaksınız da benim anlatmak istediklerim bunların hiçbirisi değil ki?
Tapınağın kapısında yazılı bir söz var. ‘Karşındaki kişi ahmaksa bile dinle onun da bir hikayesi var’ diyen ama birilerinin hikayesi hep üstündür yine de niyeyse. Bazılarının yaptığı şey, ettiği laf ve hatta yolda yürümesi bile akıllara durgunluk verecek denli önemliyken ne çok yaşamlar var ki kaybolup gitmiştir toz zerreciklerinin arasında. Kimse onların peşinde değildir, kimse onları bulup gün yüzüne çıkarmak istemez.
Ama felsefe yapmaya gelince denir ki güneşin altında el atılmadık şey kalmamıştır. Oysa baksanız ya daha güneşin altında el atılmadık ne çok şey varmış meğer.
İnsanda baskılama yöntemi diye bir şey var. Yaşadığı onca travma vardır ama onların hiçbirisini anımsamak bile istemez. Anımsarsa rahatsız olur. Bu yüzden insan bu tür travmalarını en karanlık yerlerinde saklar. Hani denir ya Çingene’yi padişah yapmışlar gitmiş babasını asmış diye. Bunu şöyle değiştirip söyleyelim isterseniz de Çingene kardeşlerimiz incinmesin. İnsan olmayanı padişah yapmışlar gitmiş babasını asmış. Bir de tok açın halinden anlamaz diye bir şey var. Geçmişte nice zorluk yaşamış ve açlık çekmiş kimseler bilirsiniz bunların hiçbiri ne acı çekenin ne de aç olanın halinden zerrece anlamaz.
Anlamaz çünkü yaşadığı en kötü şeyleri öyle bir baskılamıştır ki o yaşadıkları artık o kişinin en karanlığında olduğu için seçilemezler bile. Bu yüzden dünyanın bütün saraylarında yaşayanların halleri de böyledir de işi asıl özü şudur?
İnsanlık sınıflı topluma geçtiği dönemden bu yana sınıflı toplum olmanın gerçeği ile öyle bir yoğrulmuştur ki yukarıda söylediklerimizin hepsi ama hepsi bu yüzden insanlığın başına beladır. İşte bu yüzden biz sosyalistler sınıflı toplumu kaldırıp komünizme ulaşmak istiyoruz ki bugüne kadar biriken ve bizde çöküntülere neden olan tüm hallerimizden kurtulalım ve insan olalım. Onca sapıtmalarla insanlığın şu ölçüsü yer değiştirebilsin.
O da komünizmdir.
Bu nedenledir ki sınıfsız, sömürüsüz, baskısız, zulümsüz, sınırsız bir toplum biçimi olan komünizm bizlerin ereğidir.