SINIF VE KİTLE SENDİKACILIĞI

Yazan: Turgut Koçak 19 Kasım 2020

Dünyada ve ülkemizde işçi sendikaları sınıf ve kitle sendikacılığından epey uzaklaştılar. Bu yüzden de ne sınıfın güvenini kazanabildiler ne de kitleselleşme konusunda gelişip serpilmeleri mümkün oldu. Bu konuda kimi daha küçük sendikalar daha gözü pek davranıyor olsalar da bu yöndeki gelişmeleri de ele aldığımızda çok da umutlu olmanın olanağı yok.

Ama ülkemizde ve dünyada gördüğümüz bir şey var ki işçi sınıfı ve sendika önderleri artık kapitalizmin dertlerine bir çare olmayacağını daha net görür oldular. Bu yüzden de yüzünü sosyalizme dönen sınıf önderleri sosyalist partilerle de sıkı bağlar kurmanın zamanının gelip de geçtiğini anlamaya başladılar. Yine de bu sözleri söylerken sözlerimizi dikkatli seçtiğimizin bilinmesini isterim çünkü yukarıda dile getirdiğim şeyler şimdilik sadece belli belirsiz bir görüntüden ibaret.

Bir yitip bir ortaya çıkan bu parıltı bizi çok da heyecanlandırmamalıdır. Bununla birlikte Bu yönde kendisini dışa vuran sınıf ve kitle sendikacılığı yolunda yürürken salt kendi üyelerini gözeterek çaba sarf etmekten çok sınıfın bir bütün olarak çıkarlarını gözeterek hareket etmelidir. Belki de o zaman işçilerin sendikal birliğinin sağlanması, büyük ve etkili bir sendikacılığa hareketi sıçratmak için belirgin bir yol alınmış olur.

Yine işçiler salt ücretliler olarak düşünülür, mal ve hizmet üreten üreticiler olarak görülmezlerse işçilerin ve ürettikleri değere sermaye güçlerince el konulmasının bilincine de varamaz ve sadece bu alanı temsil eden örgütlermiş gibi davranılır ki bu da etkili bir sendikacılığın önünü kapattığı gibi süreç içinde de yozlaşıp çıkar.

Bizim düşündüğümüz sendikacılıkta öyle şeyler var ki olmazsa olmazdır yani haktır. İşçi sendikaları bu hak üzerinden kimseyle pazarlığa girişmemelidirler. Zaten hak olarak kaç asırdır bilinen şeylerin yeniden pazarlık masasına gelmesi gibi bir durum sınıfa sürekli olarak kaybettirir. Örneğin grev hakkı gibi. Bırakalım bizim ülkemizi dünya ölçeğinde kabul edilmiş olan haklar zaten haktır oradan geri adım atılarak pazarlık yürütülemez. Ne istenecekse istemlerimiz açısından eski kazanımlar değil yeni yeni kazanımlar elde etmek için uğraşılmalıdır.

Uzun süredir geriletilen sınıf ve kitle sendikacılığı durağan halden etkin hale geçmeli, zaten bu yönde dünyanın pek çok ülkesinde yeni yeni atılımların da gözlendiğine tanık olmaktayız. Bizim ülkemizde de aynı yönde sıçramalar yapmak için hazırlıklı olunmalıdır.

Dünyada ve ülkemizde işçilerin sınıf ve kitle sendikacılığı yapma konusunda geriletildiği bir gerçektir. Bugün işçilerin iş güvenliği olmadığı gibi ücretler konusunda da patronların dayatmalarıyla karşı karşıya kalındığı ve de en kötü koşulların sınıfa yaşatıldığı bir dönemin içinde bulunmaktayız. İşçiler bir bütün olarak her an kapının önüne konulmakla yani işsiz kalmakla karşı karşıyadırlar. Bütün bu sözünü ettiğimiz konuları yan yana getirdiğimizde işçiler ve sınıf önderleri için en etkili ortamdır. Yeter ki bu gerçeği zamanında görüp zamanında davranalım.

Ülkemizde 1980 sonrası neler yaşandığını hepimiz biliyoruz. Sonrasında ise liberal akımın sendika önderleri üzerinde yarattığı etkiyi de unutmuş değiliz. Ancak çağdaş sendikacılık adı altında yutturulmaya çalışılan liberal akımın etkisindeki sendika anlayışı 1980’lerin ortalarından 1990ların başlarına kadar ne kadar sınıfı savurduğu ve kendi gerçeğinden de uzaklaştırdığını bilmiyor değiliz.

Bugün AKP ve saray iktidarı ile süren anlayış işçileri en düşük ücrete mahkum etmiş, işçileri hak olan her türlü haklardan mahrum bırakmış, onları açlığın ve yoksulluğun pençesine itmiş, sistemin bütün yükünü ise başta işçiler olmak üzere emekçi halk yığınlarının sırtına yüklemiş ve ağır bir zorluğun içine düşürmüştür. Şu an yaşanan korona virüs salgını bahanesi de yaşadıklarımızın tuzu biberi olmuştur. İşte bu yüzden ekonomik buhrandan çıkışın yolu olarak AKP ve saray iktidarı “Acı ama doğru” reçeteleri kimin üzerine yıkacağını da açıkça dile getirmiştir.

Evet, karanlıktayız hem de koyu bir karanlıkta ama bu karanlığın şafağın sökme anından hemen önce bir karanlık olduğunu da bilmiyor değiliz.

İşte bu yüzden sınıfın önderleri sınıf ve kitle sendikacılığı anlayışıyla sosyalist partilerle bağları güçlendirerek yeni bir atılım başlatmalarının da tam zamanıdır diyor, hazırlıklarımızı ona göre yapmamız gerektiğini ifade ediyoruz.