Yazan: Turgut Koçak 22 Temmuz 2011
Bay Tayyip’i tanımasak ne oluyor diyeceğiz ya, tanıdığımız için demiyoruz. Bay Tayyip’in kendi söylediğini kendisinin yalanladığınaysa çok tanık olduk. Kendisine BOP Eşbaşkanı denildiğinde celallendi herkese kızıp esti yağdı. Oysa BOP’un Eşbaşkanı olduğunu değişik zamanlarda 30’un üstünde kendisi söyledi. Bir keresindeyse; “Kuzey Afrifaka ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye eşbaşkanlarından biridir, Türkiye’nin de bu projede görevi var… Diyarbakır bu projede yıldız kentlerden birisi olacak” dedi. Bu ve buna benzer sözleri sayısız kez söyleyen Bay Tayyip aslında görevine bağlı bir duruş sergilemektedir. Çünkü bu görevi kendisine ABD emperyalistleri vermiştir. Çok garip, AKP’lilere Amerika’da Bay Tayyip’in deliğe süpürülmesi gerektiğini söylediklerindeyse kendisinin çok güvendiği adamları bu sözü söyleyenlere; “süpürmeyin kullanın” demişlerdi. Bu olay basında o kadar çok tartışıldı ki, ne oradaki kişiler ne de Bay Tayyip ağzını açıp da bir tek söz etmediler. Çünkü biliyorlardı ki, karşılarında ABD emperyalizmi vardır, onlarda ABD emperyalizminin yüzüsuyu hürmetine Türkiye’de iktidar olmuşlardır. Artık bu konuda fazladan söz söylemeye bile gerek yoktur. Çünkü ABD emperyalistlerinin isteklerini Bay Tayyip ve partisinin geri çevirme şansı asla yoktur. Hem daha da önemlisi Çuvalcı General CIA Başkanı David Howell Petraeus Ankara’ya daha yeni gelip gitmiş, AKP iktidarının ileri gelenleri ve devlet yetkilileriyle de bir dizi görüşme gerçekleştirmiştir. Bu görüşmelerde neler yok ki neler. Emperyalizmin uşağı sözde Libya muhalefetinin tanınmasından Suriye’ye, İran’dan Füze savunma sistemlerinin Türkiye’ye kurulmasına ve teröre kadar var da var.
Ayrıca Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin de konuşulmadığını kimse söyleyemez. Çünkü Kıbrıs Barış Harekâtının Yıldönümü nedeniyle KKTC’ye giden Bay Tayyip orada öyle bir konuşma yapmıştır ki, sözde Kıbrıs Fatihi Necmettin Erbakan’ı bile solda sıfır bırakmıştır. Daha önce Kıbrıs’ın tek devlet olması için BM’nin yaptığı oylamayı sanki sonuna kadar desteklememiş, Denktaş’ı devre dışı bırakmak için Mehmet Ali Talat’la telefon konuşması yapmamış gibi şimdi kalkmış iki ayrı devletten söz ediyor ve buradan kalkarak 2012 yılında AB’nin dönem Başkanlığı’nı üstlenecek olan Güney Kıbrıs’ın bu durumunu tanımayacaklarını ve AB ile Rumların dönem başkanlığını üstlenmesi ile birlikte ilişkilerini donduracaklarını söylüyor. Eğer Bay Tayyip bu konuda bu kadar sertleşmişse öyle sanıyoruz ki, sertleşmesinin arkasındaki güç gerçek de Amerika’dan başkası değildir. Çünkü Bay Tayyip’in ABD’nin bölgede çantacılığına soyunması ve bütün pis işlerini üstlenmesi karşılığında ABD’den de siyaseten bir işe yaramayacak olan AB karşısında destek sözü aldığı bellidir.
KKTC’deki Barış Harekâtının yıldönümünün kutlanması daha öncekilere göre çok daha milliyetçi bir havada gerçekleşmiştir. İş bununla da kalmış değildir. Kutlamaya katılanlar geceden meşaleler yakmışlar ve deniz kıyısına inerek sözde sabaha kadar nöbet tutmuşlardır. Sabaha karşı ise üç beş sarıklı hoca hep bir ağızdan sabah ezanı okuyarak nöbetin mayasına kendi renklerini de katmayı unutmamışlardır. Bu, Bay Tayyip’in adım adım nereye gittiğinin ipuçları da olsa, kimsenin gerektiği kadar önemsememiş olması bizi de bir o kadar şaşırtmamıştır. Öyle ya Kıbrıs Rum Kesimi’nin papazları KKTC’den elektrik alma konusunda fetvaya soyunurlar da bizim hoca efendiler dururlar mı hiç? Onlar da sözde barış nöbeti tutanların arasında çifter çifter sabah ezanı okuyup yürekleri hoplatmazlar mı? Tarih sınıflar savaşıdır. Bu arada da sınıflar savaşı en çok da dinsel farklılıklar bahane edilerek yaşanmıştır. Oluk oluk kanların dökülmesine neden olan din olgusu dün olduğu gibi bugün de ne yazık ki, gerektiğinde aynı işlevi görebilmektedir. Yoksa Güney Kıbrıs’ın papazları KKTC’den alınacak olan elektriğe bu kadar kızmaz ve mum ya da gaz lambası yakın demez bu durumu utan verici bulduklarını açıklamak gereği duymazlardı. Tabi sahilde nöbet tutanların arasında hoca efendiler de ağızlarını yaya yaya ezan okumaya kalkmazlardı.
Dün de söyledik, AKP Türkiye ve bölge ülkeleri açısından krizin ta kendisidir. Bu yüzden de AKP tarafından yapılan ne varsa gün gelecek başta Türkiye halkı olmak üzere bölgemiz mazlum halklarına fatura edilecektir. KKTC Barış Harekâtı kutlamaları da özünde Bay Tayyip’in kurgulanmış güç gösterisinden öte bir şey değildir. Ancak bu tür uygulamalar bumerang kadar tehlikelidir. Atarsınız, attığınız şey döner sizi vurur. Kasımpaşalılık öyle sanıyoruz ki, Bay Tayyip’e yetmez olmuştur. Ününü sınırlar ötesine taşımak istediği çok bellidir. Kısa bir süre önce Arap dünyasında yaptığı sözde çıkışlar uzun erimli olmamış, hesap Bağdat’tan dönüvermiştir. Bu yüzdendir ki, Bay Tayyip şimdi de Kıbrıs efeliğine soyunmuştur. Ancak Bay Tayyip’in diğer bütün politikalarının temelsiz oluşu neyse Kıbrıs politikasının temelsizliği de odur. Temelsiz bina çöker. Kıbrıs’ta esip yağmasının da temeli yoktur dolayısıyla çökecektir. Kıbrıs Türk halkına AKP tarafından dayatılacak politikaların varacağı yer kesinlikle ama kesinlikle Kıbrıs’ın Amerikan üssüne dönüşmesidir. Bu sonuçtansa Kıbrıs’a, bölge ülkelerine ve bütün insanlığa dokunacak bir hayır yoktur.