Yazan: Turgut Koçak 12 Haziran 2015
Sessizlik ve dinginlik üzerine yazdım ama uzun sürmedi. Yumruk yiyip de sersemleyen bir boksör gibi sendeleyip kısa bir bilinç yitiminden sonra toparlanan boksör örneğinde olduğu gibi toparlanan Recep Tayyip Erdoğan durumu nasıl toparlayıp lehine çevirmenin hesaplarını yapmaya başladı bile.
Böylece ilk hamlesi Deniz Baykal’ı Dışişleri Köşküne çağırıp da ordan, burdan, çuvaldaki undan konuşması oldu. Erdoğan’ın bu çağrısı pek çok kimsede özellikle de CHP’liler arasında dalgalanmalara yol açtı. Gerçekten de bayram değildi, seyran hiç değildi ama enişte öpüp akılları karıştırmıştı bir kez. Seçimler sonrası ortaya çıkan tablonun bir sonuca ulaştırılması murat ediliyorsa elbetteki bu işin muhatabı Deniz Baykal olmamalıydı, olamazdı da. Ancak Erdoğan’ın bu çalımı zaten zafer kutlamaları yapacak durumda olmayan CHP saflarında yeni bir moralsizliğe ve yeni bir soğumaya neden oldu. Eğer CHP, bu ve buna benzer birkaç taktik hata daha yaparsa ister erken seçim olsun, isterseniz belli bir zaman diliminden sonra yapılan seçim olsun ne aradığını ne de umduğunu bulamayacaktır.
Türkiye zaten hep kapalı kapılar arkasından yönetilmiş, kumpaslara sahne olmuş, insanlara olmadık düzenler kurulup madikler atılmış, yığınlar hep susturulup, işkencelerden geçirilmiş, baskıya uğramış, adalet hep güçlüden yana tavır almış, kapalı bir rejimle yönetilmiş. Bu bile yetmemiş, faşist diktatörlük ülke yaşamının tepesinde sürekli olarak Demokles’in kılıcı gibi sallandırılmış. İşte bu yüzden ülkemizde açık rejime gereksinim varken ve de bu uygulamanın öznesi CHP olması gerekirken bir de bakıyorsunuz ki, CHP aracılığı ile büyü bozulmuş ve umudu artan toplumun düşleri filmin tam ortasında bozuluvermiş. CHP’li yöneticiler birçok nedene bağlı olarak olaya dışarıdan bakanların gördükleri şeyi göremeyebilirler.
Göremedikleri için de bu tür kapalı görüşmeleri ülke yararına gibi düşünüp yanılgıya düşebilirler. Hatta kimi çevreler CHP’ye ülke kurtarıcı rolü verip bu yönde konuşarak yıldızı sönmüş olanları bu halkın önüne yeniden parlatıp getirebilirler. Tabi bunun karşılığı da CHP’liler bilmeli ki çok ağır olacaktır çok ağır.
Halk TV’de sessiz sedasız bir bir sorun yaşandı. ‘Sol Şerit’ programını sunan Ümit Aslanbay güya programında Deniz Baykal’ın tutumunu eleştirmiş ve Halk TV’den ayrılmak zorunda kalmış. Bizler doğal olarak 13 yıldır emir komuta zinciriyle medyada neler yapıldığını iyi biliyoruz. Ancak bütün bu yöndeki uygulamaları her fırsatta eleştiren Halk TV’nin bize göre bütün izleyicilerine bu konu ile ilgili olarak bir açıklama borcu olduğunu da belirtmek isterim. Yoksa Deniz Baykal’ın tutumu eleştirildi diye bir insan televizyondan uzaklaştırılacaksa işte o zaman yandaş basın olarak nitelenen basın, bu yöntemle olumlanmış olmuyor mu?
Sessizliğini bozup ortaya çıkan Erdoğan yine dinginliğimizi bozdu. Yine toplantılara yine binbir Alicengiz oyunlarına tanık olacağız ki, artık bundan böyle bol bol vatan kurtarmaktan söz eden sözler duyacağız. Dedik ya bu tür yaklaşımları duya duya bugünlere gelen bir kuşağız biz. Bu yüzden neyin işe yarar neyin yaramaz olduğunu da iyi biliriz. Bundan çok önce Konya’da öğretmenlik yapan bir kardeşimle yazıştık. O, AKP iktidarının bir an önce gitmesini istiyordu. Ben gideceğini söyledim kendisine ama büyük bir olasalıkla da MHP tarafından kuyudan çıkarılacağına değindim. Şu an MHP’den gelen sinyallerde üç aşağı beş yukarı bu yönde. MHP’nin varlık nedenini doğru sorgulamak gerekir.
Kendisini PKK ve HDP’ye odaklamış olmasa insanların MHP’ye oy vermelerini gerektiren bir durum kesinlikle yoktur. Bu yüzden de MHP gibi partiler Türkiye’nin demokratikleşmesinde kolay kolay adım atamazlar. Yeri gelir 13 yıldır ülkenin anasını ağlatan, yurttaşlarına cehennem hayatı yaşatan AKP’yi kuyudan çıkarır da hepiniz diliniz dışarda şaşar kalırsınız.
HDP’ye gelince; MHP’ye benzer özellikleri olsa da HDP sorumlu davranırsa Türkiye’nin demokratikleşmesinde önemli bir rol oynayabilir. Ancak bu partinin de tıpkı MHP gibi görünen görünmeyen birçok yerinden zincirlerle bağlı olduğu unutulmamalıdır. Çünkü HDP gibi partiler kendilerini ister istemez sosyal devrimlerin ve gelişmelerin dışında tutmak zorundadır.
Niye mi? Etnik köken, inanç ve marjinal anlayışlar üzerinden politika yaptığı ve bu çevrelere bu yüzden ters düşecek herhangi bir adım atamakta zorluk içinde olması nedeniyle…
Sözün özeti yıkılan AKP her ne hikmetle olursa olsun yeniden ülkenin başına bela edilirse göreceksiniz bizler yeniden Recep Tayyip Erdoğan’ın hallerini yaşayacak ve dinginliğimizden de olacağız, demokratik hak ve özgürlüklerimizden de…
Sessizlik dediysem kanmayın inanmayın, daha çok tetikte olun!