Yazan: Turgut Koçak 9 Mayıs 2020
Yazıma bugün Tire’de sonsuzluğa uğurlayacağımız sınıf arkadaşımız Saadet Özkul’u anarak başlamak istiyorum.
Saadet’i sınıf arkadaşları olarak hepimiz sessiz, sakin ve iyi yürekli bir arkadaşımız olarak biliriz. Benim okuldan mezun olduktan sonra okul arkadaşlarımın bazıları dışında çoğu ile yolum uzun zaman kesişmedi. Aradan yıllar geçtikten sonra bizim sınıftan olanları değil de daha alt ve üst sınıftan olanların da çoğunu tanırdım ama uzun yıllar sonra karşılaşmalarımızda onların çoğunu tanımakta zorlandığım bir gerçektir. Belki karşılaşsaydık Saadeti’de tanıyamazdım o sadece okul yıllarındaki görüntüsü ile kaldı aklımda.
Dün gece yaşamını yitirdiğini işitince doğrusunu söylemek gerekirse en çok Salih’e kızdım çünkü Salih Saadet’in akrabası olduğunu hiç söylemedi.
Eğer söyleseydi, Didim’de bir araya geldiğimiz bütün arkadaşlar şimdi ona hasret gitmemiş olacak bir şekilde arayıp bulacaklardı.
Bugün uğurladığımız arkadaşımızın yaşamını yitirdiğini 1968 Mezunu Radyoloji ve Laboratuar bölümünden olan arkadaşlar ve bütün YSK’lılar da bilgilenmiş oldular. Onu hepimiz; sevgi, saygı ve hüzünle sonsuzluğa uğurluyoruz. Saadet arkadaşı kime sorduysam aynı düşüncede ortaklaştığımız bir yanıt aldım.
SAADET; sesiz, sakin ve İYİ YÜREKLİ BİR ARKADAŞIMIZDI.
Şimdi seni iyi yürekli sesiz ve sakin bir arkadaşımız olarak sonsuzluğa uğurluyoruz. Hepimiz çok üzgünüz.
Turgut Koçak, Perihan Gülleoğlu, Memduh Sayın, Üken Çağatay, Gönül Atbinek, Cennet Akyazı Gülşen Mehmetoğlu, Kamil Sucu, Ahmet Kaan, Mehmet Ercan, Şükran Erden, Abdullah Bilginer,
Biz ne söylersek söyleyelim artık ülke eski bildiğimiz Cumhuriyet falan değildir. Dipten doruğa değişmiştirilmiştir.
Bugün Recep Tayyip Erdoğan’ın partili bir cumhurbaşkanı olduğu bilinen bir şeydir ama ülke insanları onun söz ve davranışlarına bile katlanamazken, ülkenin vali ve kaymakamlarından tutun da hemen bütün görevlileri neredeyse tam anlamıyla görevlerini bir parti militanı gibi yerine getirmektedirler.
Bildiğiniz gibi Diyarbakır Valisi hem Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığını kayyum olarak yürütüyor hem de AKP’nin valisi konumunda. Diyarbakır’ın sorunları ile ilgili AKP il ve ilçe başkanlarıyla birlikte bir toplantı gerçekleştiriyor fakat muhalefet partilerinden hiçbiri bu toplantıya çağrılmıyor. Dolayısı ile açıkça bu durum gösteriyor ki bunlar vali olarak ve de Diyarbakır Belediye kayyumu olarak halkın ne valisi ne de belediye kayyumu diye bir şey olmaz da değildirler. Yeri geldiğinde başkalarını bölücülükle suçlayan bu beyefendiler işin özünü anlamak istiyorsanız hem ayrımcı o kadarla da değil bölücünün de dik alasıdırlar.
Bugüne kadar Diyarbakır’ın sorunlarını çözmek bir yana tek bir çivi çakılmadığı ve de sorunlar daha da ağırlaştığı halde, bu kimselerin tıpkı Recep Tayyip Erdoğan gibi davranıp politik bir tutum sergilemelerinde hiç ama hiçbir şaşılacak yan yoktur.
Gelelim Erzurum Valisi Okay Memiş’e; o da tıpkı Diyarbakır Valisi gibi AKP’lilerden oluşan il ve ilçe başkanları ile internet ortamında bir toplantı yapmış, bu kişi de kimin valisi olduğunu kimlerin valisi olmadığını bir güzel kanıtlamıştır. İşi bu noktaya kadar getiren ve uygulamalarıyla da ülkenin üçte birini bile temsil etmeyen bir kitle adına hareket edenler bilmelilerdir ki ne gittikleri yol yoldur ne de bu denli öteleyici, iteleyici bir anlayışla sorunlar çözülebilir.
Artık bu böyleymiş, şu şöyleymiş diye konuşup yazmaya ve de bu politik yolu seçenleri doğru bir çizgiye çekmek için çaba harcamanın bile gereği yoktur.
Yapılması gereken şey ilk seçimde bütün demokrasi güçlerinin ortak ve kararlı bir tutum sergileyerek AKP ve saray iktidarını iş başından göndermektir.
Çok söyledik yazıp çizip konuştuk. Faşizmi alt etmenin yolu geniş bir birliktelikle olasıdır. Laf olsun kabilinden devrimbazlık yapmanın da gereği de yoktur…
Bir de bu iktidar; sessiz. Sakin ve iyi yürekli milyonların sanırız gücünden habersizdir de onu da nasıl olsa ilk seçimde sandığa gömülerek anlayacaklardır.