Yazan: Turgut Koçak 15 Eylül 2021
AKP ve saray iktidarının 19 yılın sonunda geldiği noktaya baktığımız zaman neler yaşamışız neler.
Yaşadıklarımızın içinde en önemlisi “Türk tipi başkanlık sistemi” oldu. Bu sistemle birlikte hukuk devletinin bütün dayanakları kaldırıldı yerine işlemeyen fakat bir kişinin iradesinin egemen olduğu bir anlayış getirildi. Parlamento var fakat hiçbir işlevinin de olmadığını açıkça görmekteyiz. Bürokratlarından bakanlarına kadar kimsenin yasalarda belirlenen ne hakları var ne de yetkileri.
12 Eylül 2010’da yapılan Anayasa oylamasıyla yetmez ama evet diyenlerin de desteği ile Anayasa’da değişikliğe gidildi. Yargı sisteminde yapılan değişiklikle birlikte ülke hukuk devleti olmaktan çıkarıldı.
O dönemden sonra başlatılan kumpaslarla ülkeye yaşatılanlara geriye dönüp baktığımız zaman akıl dondurucu şeyler olduğunu açıkça görmekteyiz. Fetö’nün imamları ordu dahil her yere bir güzel yerleştiler.
Ordu içinde anlaşılması zor örgütlenmeler yaşandı. Karşı çıkanlar ise baskı ve zulümle susturuldu.
Erdoğan başta olmak üzere tüm devlet yetkilileri dini politikalarına alet etmekle kalmadılar. Diyaneti de yanlarına alarak laiklik karşıtı yoğun bir propagandaya giriştiler. O gün bugündür yaşanan Diyanet’in attıkları adımlara tanık olduğumuz gibi laikliğin toplum katında hiçbir anlamı kalmadı. Laiklik sadece Anayasa’da yazan fakat kağıt üstünde göstermelik bir maddeden ibaret bırakıldı.
Atatürk’ün imzaladığı kararname iptal edildi Erdoğan’ın imzaladığı kararla Ayasofya’nın alışılagelmiş yapısı değiştirilerek acayip tantanalar içinde hem de virüs salgını ortalığı kasıp kavururken gösteriler eşliğinde açılış yapıldı. İlk kez Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş burada çizmeyi aşan bir vaazla orada bulunanlara seslendi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularına dil uzattı. Artık ortalık toz dumandı. Tarikatlara, cemaatlere, dinci vakıf ve derneklere gün doğmuştu. Her fırsatta bunların günleri şeriat istekleriyle geçer oldu. Mafya gündeme bir bomba gibi düştüğü gibi devletle baktık gördük ki iç içe geçmişler.
AKP iktidarının ilk yıllarından başlayarak uzun yıllar AB şovu yaptı. Bu yaptıklarının hepsinin ne anlama geldiğini bizler zaten iliyorduk fakat AB’ciler bile atılan bu adımları ağızları bir karış açık dinlemek zorunda kaldılar. Bütün bunlar AKP’nin göstermelik şovlarından ibaretti ama kananlar da Allah için ülkede az değildi. Sonra durum değişti. Artık AKP yüzünü Ortadoğu’nun küçücük din devletlerine dönmüş, çağdışı anlayışları ilke edinerek savunmaya başlamıştı. Öncesinde şaşıranlar bir kez daha atılan bu adımlara şaşırdılar.
Hedef üniversitelerdi. AKP rektöründen yöneticilerine kadar üniversitelerde kadro değişikliklerine giderek ortada üniversite namına hiçbir şey bırakmadı. Zaten fiilen kaldırılmış olan Üniversitelerdeki bilimsellik ve özerklik yerini tam anlamıyla gerici düzenlemelere bıraktı. Ülkenin her yanına serpiştirilen üniversiteler gerçekte üniversite falan değillerdi ama üniversite muamelesi gördüklerinden gericileştirmenin yeşertildiği birer bilim dışı odağa dönüştürüldüler.
Bu iktidar eğitim sistemine el atarak 4+4+4 eğitim sistemini getirdi. Bu yöntemle imam hatiplerin alt yapısı döşendi. Okul müdür ve yöneticileri değiştirildi. Doğru dürüst eğitimin yerini dinselliğin ağır bastığı eğitim aldı ve okullarda modern laboratuarlar yerine mescitler açıldı. MEB tarikatlara, cemaatlere, dinci vakıf ve derneklere yol vererek okullarda faaliyet sürdürmeleri için anlaşmalar yaptı. Okullarda din derslerinin sayısı arttırıldı. Çocuklarımızın din derslerini seçmeleri için baskı görmelerine tanık olduk. Çocuklarımıza imam hatip liseleri adeta dayatıldı.
Eğitim ticarileştirildi. Özel okullar teşvik edildi. Bu nedenle de Devlet okullarında nitelik iyice alt sınırlara çakıldı.
Yolsuzluk, dolandırıcılık, vurgun, talan arşı âlâya çıktı. Ülkenin toprakları yabancılara satıldı. Kıyılarımız, ormanlarımız peşkeş çekildi. Tarım ürünlerini üretebileceğimiz halde devletten destek görmedi, çitçilerimiz zarar ederken dışalıma yönelindi buradan yandaşlar vurgunlar vurdular.
AKP ve saray iktidarı şeriat devleti kurmak için her yolu deniyor. Dışardaki ilişkileri bu yönde söylediklerimize işaret ediyor. İçerde laiklik karşıtı yapıp ettikleri ise zaten neye hizmet ettiği çok açık. Sonuç olarak AKP ve saray iktidarı her fırsatı iyi değerlendirdi. Fetö’cü darbe girişimini bile alıp “Allah’ın bir lütfu” diyerek başına koydu.
Bütün bunların neyi ifade ettiğini tartışmaya ile gerek duymuyoruz, duymuyoruz çünkü hepimizin aklı da yerin de zekâsı da.
Ki bu yüzden ortalama ve ortalamanın altında bir Allah vergisine sahip kurnazlara yenileceğimiz sanılıyorsa sanılmasın çünkü biz yeneceğiz, bizler halk düşmanı politikalara ve faşizme geçit vermeyeceğiz.