Yazan: Turgut Koçak 29 Mayıs 2021
Bazı insanlar vardır onların yitirdiğiniz zaman eliniz kolunuz kırılmışa dönersiniz. İçinizde birikip birikip canınıza yüklenen acıyı ne etseniz ne yapsanız dindiremezsiniz. Hele de bu insanların ailecek ismi sizinle yazgı birliği yapmışlar arasında geçiyorsa işte o zaman daha da bir dayanamaz olursunuz. Sema Gürcan Özcan bizim hepimizin küçük kardeşiydi. Onun inceliği, güler yüzlülüğü hep ama hep bizimle birlikte kalacak fakat onu her anımsadığımızda da içimizde nasıl bir dalın kırıldığını her zaman yaşayacağız.
Evet, o bizim küçük kardeşimizdi. Aynı zamanda da inatçı ve kararlı bir devrimciydi. Bu yüzden de en yakınlarıyla birlikte yokluğuna nasıl alışacağız bilemiyorum.
Ki 2017 yılında Ömer Gürcan’ı, arkasından da sema ve Ömer Gürcan’ın ablası devrimin sarı kızı Gülderen Gürcan’ı yitirdiğimizde de aynı duygularla diyebilirim ki altüst olmuştum hala da öyleyim. Ömer Gürcan’la hep birlikteydik. O iki kız kardeşinin de aksine her şeyi biraz tiye alırdı fakat ben biliyorum onun ne kadar duygulu biri olduğunu.
Hele küçük kardeşimiz Sema o daha da bambaşkaydı. Belli etmezdi fakat sanki ailenin en küçüğü olarak kimsenin fark edemeyeceği büyüklükte bir ağırlığı taşıyor gibiydi. Olmayacak şeylerin bile sorumlusu kendisiymiş gibi hüzünlüydü ama ben onu hep gülüşüyle anımsayacağım. Çünkü ben bu küçük kardeşimi ne zaman görsem aklımda gülümsemesiyle kalmıştı.
Biliyorum, eşi Celal özcan’da çok duygulu birisi.
Şu an kendisini nasıl arasam fırtınası içindeyim. Arasam ne diyeceğim bilemiyorum çünkü biz küçük kardeşimizi yitirdik o da sevgili eşi Sema’yı. Kızlarını düşünüyorum, herkesi düşünüyorum. Daha fazla yazamayacağım. İçim çok acıyor arkadaşlar içim çok acıyor. Ben öz kardeşim Tevfik’i yitirdiğimde de böyle olmuştum. Şimdi de aynı.
Köydeyim kendimi tutamıyorum 4 kardeşime de selam olsun çünkü dördü de eşleri denkleri bulunmayan kimselerdi.
Daha fazla yazamayacağım bugün yazı da şöyle dursun ben kardeşimi, kardeşlerimi yitirmişim anlıyor musunuz kardeşlerimi…