Yazan: Turgut Koçak 8 Kasım 2022
Bu ülke ne hale getirildi? Uydurma kanıtlarla ve kumpas yöntemiyle içerde bulunan Selçuk Kozağaçlı ve diğer ÇHD’lilerin davasını Silivri Cezaevi Kampüsünde görülen son duruşması Türkiye’den yüzlerce avukat tarafından takip edildiği gibi 20 ülkeden de 60 avukat tarafından takip edildi.
18 avukat sanık sandalyesin de ve duruşma önümüzdeki cuma günü yapılacak. Öyle görünüyor ki bu duruşmada mahkemenin karar aşamasına geldiği bu yönde bir karar vereceği bekleniyor. Şimdi bu dava ile ilgili bazı bilgiler verelim.
Bu davayı başlatanların kimler olduğuna baktığımız zaman onların içerde olduklarını görüyoruz. Çünkü Fetö davasından tutuklanmışlar. Fetöcülerin avukatlar yapılanmasında itirafçı konumda olan avukat Süleyman Taşbaş, 30 Aralık 2012 tarihinde müdafi olarak bulunduğu bir sorguda, ifadelerin imzalanması sonrasında polis memuru Ferdi Taşkaya’dan zar içinde para aldığını itiraf etti.
Önce Ferdi Taşkaya’yı tanıyalım. Bu kişi başka bir Fetö davası sanığı. Polis amirleri Serdar Bayraktutan ve Ferdi Taşkaya, haklarında açılan davada sahte kanıt üretmekle suçlanan kişiler. İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın iddianamesinde, bu kişiler “algı oluşturmak” ve “Güvenlik birimleri ya da stratejik kurumlardaki uzantıları aracılığı ile yasa dışı yöntemlerle elde edilen ve üzerinde oynanmış çeşitli dijital verileri kamuoyuna sunarak kişiler ve kurumlar üzerinde yanlış algıların oluşmasını sağlamaya çalışan örgüt her türlü baskı zor vb. yöntemleri geçerli görmektedirler.”
İtirafçı avukatın sorgusunda neler yaşandığını da aynı gün ifadesi alınan Selçuk Aymaz, bu davada dile getirmiş. Dönemin Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Serdar Bayraktutan tarafından dijital verilerle ilgili bir olaya dahi edilmiş sonra da hamile kız kardeşi ile tehdit edildiğini, “Ablamın karnındaki çocuğun sağ doğmasının bana bağlı olduğunu” söylediler demiştir.
Selçuk Aymaz gözaltına alındıktan sonra Halkın Hukuk Bürosu’ndan avukat istediğini ancak polisler tarafından kandırılarak tanımadığı başka bir avukatın geldiğini, gelen avukatın sorgu sırasında bulunmadığını, kendisi ile hiç diyaloğa geçmediğini, sadece polislerle oturup zaman geçirdiğini, alınan ifadesini bile okumadan imzalayıp gittiğini söyledi.
Hani derler ya gerçeklerin bir şekilde ortaya çıkma huyu vardır diye durum tam da böyle gelişti. Polislere dava açılmıştı. Serdar Bayraktutan, ceza soruşturmasında baro müdafi listesinde bulunmayan avukat Serdar Taşbaş’ı nasıl çağrıldığı belli olmayacak şekilde savunma kanıt tespiti için sorguda bulundurmakla suçlandı. Avukatın avukatlık ücreti dışında bir parayı da elden, zarf içinde aldığı kayıtlara geçti.
Sonuç olarak bu polislerin 2012 yılında ÇHD’li ve Halkın Hukuk Bürosu avukatların aleyhine bu yöntemle düzenlenen ifade, ertesi gün 1 Kasım 2012’de savcı Adem Özcan tarafından bir kez daha tutanak altına alındı.
Adem Özcan’ı merak ediyorsanız söyleyelim. Adı geçen kişi Fetöcü ve şu an firari birisi. Bütün bunlar bir yana Halkın Hukuk Bürosu avukatları ve Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukatlar hakkında 5 gün sonra dava açıldı. Adem Özcan’ın düzenlediği soruşturma dosyası ise daha sonra kendisine açılan davalarda suçlandığı üzere kanıt niteliği olup olmadığı belirsiz dijital materyallerle bir güzel doldurulup şişirilmişti.
Bu kanıt olmayan kanıtlarla açılan davanın, üzerinden on yıl aşkın bir süre geçti. Bu kumpası kuran polisler ve savcı ise kimlermiş bir güzel anlamış olduk.
ÇHD’li avukatlar on yıldır dosyadaki “kanıtların” araştırılmasını istiyorlar. Bu yönde dilekçeler sunuldu. Soruşturmada görevli savcı ve polislerin yasadışı yollarla elde ettikleri sözde kanıtlar sahte olmalarına karşın Halkın Hukuk Bürosu avukatları hakkında 2012/2259 Numaralı soruşturmayı başlatarak avukatların tutuklanmalarını sağladıkları herkesin bilgisi içinde. Mahkemeye gelince mahkeme bu istekleri reddetmiş bulunuyor. Bu durumda anlaşılıyor ki hukuk kuralları hece sayılarak karar verilip bu dosya kapatılmak isteniyor. Önümüzdeki Cuma günü ise karar açıklanacak. Bu durumda Selçuk Kozağaçlı ve diğer avukatlara karşı hukuk hiçe sayılarak bir karar verilmiş olacak ki şimdiden hukuk çevrelerini uyarıyoruz. Eğer hukukçular bu hukuksuzluğa izin verirlerse arkası pek çok dava ile gelecek, sayısız ilerici, devrimci, demokrat ve sosyalist kimselere ağır bedeller ödetilecektir. Bu durumda ya dayanışma içinde olacak bu hukuksuz olarak verilmesi büyük olası olan anlayışı geri püskürteceğiz ya da bedel ödemeye devam edeceğiz.
Unutmayalım Selçuk Kozağaçlı ve arkadaşları daha fazla içerde tutulamaz. Derhal serbest bırakılmalı ve kumpaslarla özgürlüklerinden edilmeleri engellenmelidir.
Bunun için dayanışma içinde olmak bizim için bir görevdir…