Yazan: Turgut Koçak 10 Eylül 2022
Enflasyon durdurulamıyor. TÜİK’e göre enflasyon Ağustosta 1,46. Yıllık olarak da 80,21. Ancak halkın enflasyonu nasıl hissettiğini sorarsanız durum oldukça korkunç. Yüzde 200’ün üstünde. Gerek iktidarı kollayanlar gerekse bağımsız kurum ve kuruluşlar farklı farklı rakamlar ortaya koysalar da ENAG’ın hesabında ise bu rakam yüzde 181. Elektriğe, doğalgaza ve akaryakıta son olarak bindirilen zamlar bu hesapların dışında kalmış durumda. Dolayısı ile temel gereksinimlere yapılan zamların fiyatlara genel olarak yansıyacağı da ortada.
Ama bu arada Erdoğan’ın açıklamalarına bakılırsa Merkez Bankası kasası da dostların koltuk çıkmasıyla birlikte dolar dolmuş. Ama ne derler kısa vadeli aldatıcı rakamlar bir işe yaramaz çünkü el atına binenler attan tez inerlermiş. Önümüz bildiğiniz gibi kış olduğu için bazı sorunlar halkın sırtına binecek, halk zam neymiş, yoksulluk nasıl katmerlenirmiş açıkça görecek.
TÜİK aynı gün bir de üretici enflasyonu açıklamış. Bu rakama bakıldığında ise yüzde 143, 75 rakamı ile karşılaşıyoruz. Bir önceki aya göre bu rakam durmuş gibi görünse de son yapılan enerji zamları ile birlikte bütün tahminler altüst olacak. Enerjiye yapılan zamlar tüm ürün fiyatlarına yansıyacak hem de neredeyse çarpan etkisiyle. Bu durumda halk zaten yoksul ve kuru ekmeğe muhtaç daha da yoksullaşıp muhtaç hale gelecek.
Durum bu noktadayken bir de iktidarın önünde seçim var elbette. Öyleyse iktidar bu seçim konusunu da bir şekilde aşmaya çalışacak ama bunu nasıl başaracak hep birlikte yaşayıp göreceğiz.
Ukrayna/Rusya savaşı elbette Erdoğan’ın önüne bazı fırsatlar çıkardı o da elinden geldiğince değerlendirmeye çalışıyor. Savaş olunca durum akıllara ziyan şekilde cereyan ediyor. Bir yanı ile Rusya ile iş tutuyor olarak görülen AKP ve saray iktidarı diğer yenden de Ukrayna’ya silah ve benzeri şeyler satarak karşılığında da tahıl alarak hem de uluslararası güç odaklarıyla birlikte bunu gerçekleştirerek kazanç sağlama peşinde. Bu durum bile Erdoğan ile Rusya’nın arasını bozmuyor. Çünkü aynı kazan kazan politikası Rusya ile de sürdürülüyor. Daha da önemlisi bizim de yeterince bilmediğimiz kimi ödünler var ki nasıl olsa günü geldiğinde onlar da bir bir ortaya çıkacak. Ayrıca tahıl konusu Rusya ile daha da etkili bir şekilde devam ettiriliyor. Erdoğan’ın eline geçmiş gibi görünen bu fırsat Erdoğan’a bir manevra alanı kazandırmış gibi görünüyor. Katar, BAE; Suudi Arabistan ve Rusya ile onlara verin ödün sonrası kasaya sıcak para girmesi de iktidarın seçim hesaplarına yaramış gibi görünüyor. Bir önemli noktada Türkiye yabancı topraklarda asker bulunduruyor ya kimileri için bu bir avantaj olarak görülüyor. Bu durum özellikle de milliyetçi duygulara seslendiği için MHP’yi ve milliyetçi çevreleri AKP ve saray iktidarına kalın halatlarla bağlıyor. Ayrıca Türkiye sermaye güçleri için bu yeni iş olanakları ve sömürü kapısı olarak görülüyor ki işte bunları her birisini inceden inceye ele alıp değerlendirmemizi gerektiriyor.
Son zamanlarda Erdoğan’ın manevra alanı genişlemiş gibi görünüyor. Oraya buraya cart curt çekmenin bir getirisi olduğu düşünülüyor olmalı ki (ki var) Erdoğan sözlerini süzgeçten geçirmeye bile gerek duymadan söyleyip duruyor. Seçimlere kadar kesenin ağzının açılması demek olan bu politika tabi ki de büyü vurgunlara kapı aralamış olacak. Yani Erdoğan politikasını sermaye güçlerin için sonuna kadar açtığı kapıyı daha da bir büyüterek devam etmek zorunda. Çünkü başka bir çıkış yolu onun için adeta olanaksız. Bu durumda da sermaye güçleri her bakımdan korunup kollanacak. Onlara kredi kolaylıklarından tutun da vurgun ihalelerine KKM gibi güvencelere kadar her yola tam gaz yol verilecek. Yandaşlar kasasını doldurduğu gibi hemen her işini bilen kesim de kazandıkça kazanacak.
Ha bütün bunlar Erdoğan’ın seçimleri kazanmasını getirir mi diye soruyorsanız, bize göre oldukça zor. Çünkü ortada açlık ve yoksullukla boğuşan milyonlar olduğunu unutmamak gerekiyor. Ama bu durum seçimlerin muhalefet için çantada keklik olmadığını da açıkça gösteriyor. Çünkü iktidar her türlü hesabın çalışmasını iyi yapıyor. Bir yandan millet ittifakını dağıtmaya yönelik çalışmalar sürdürürken öte yandan da HDP’ye karşı sürdürülen şeytanca politikalara da hız kesmeden devam ediliyor. Yukarıda söylediğimiz gibi Erdoğan evet, sermaye takımının tartışmasız yararına bir politika sürdürüyor sürdürmesine de diğer yandan da alım gücü iyice düşen yoksul kesimleri de gözetiyormuş gibi gözükerek “Refah kaybı yaşayan dar ve orta gelirli vatandaşlarımıza yönelik destekleyici çalışmaları artırarak devam ettireceğiz” safsatasını da atlamıyor.
Bugüne kadar bir sürü destek ve kayırıcı yollar izlenmedi değil izlendi de iş gelip öyle bir noktaya dayandı ki artık bu yolla da sorunların çözümü neredeyse olanaksız hale geldi. Bu yüzden de iş iktidar açısından kuşkusuz daha da zorlaşmış oldu.
6’lı masadan gelen çareler de yığınları ikna etmeye yetmiyor. Yetmiyor çünkü alınacağı var sayılan bir takım ekonomik tedbirler hem güven vermiyor hem de bu partilerin içinde kamulaştırma yolunda atılacak adımlara bile karışı çıkılacağı belli açıkça görülen belirtiler var. Bu durumda kredi kartıyla kuru ekmeğe talim edenler açısından söylenenler çokta tatmin edici gelmiyor.
Daha da önemlisi Cumhurbaşkanı adaylığı öne çıkan Kılıçdaroğlu’na karış kimi yakışık almaz görüntülerde umut kırıcı bir hava yaratıyor. Vereceğimiz üç örneği ciddiye almak gerekiyor.
Birincisi, Meral Akşener bir sokak çalışmasında önüne çıkan bir kadınla sarmaş dolaş bir görüntü sergilerken bütün Türkiye o kadından “ayaklarının altını öpeyim bizi kurtar, Başbakan sen ol Cumhurbaşkanı da Mansur olsun” sözlerini dinliyor ama hiç de şık kaçmayan bu görüntüye Akşener ağzını açıp da tek bir söz bile söylemiyor.
İkincisi, bayram değil, seyran değilken üstelik de bugüne kadar Kılıçdaroğlu bile İBB’de Ekrem İmamoğlu tarafından Kılıçdaroğlu bile karşılanmamışken Akşener ayaklarının altına kırmızı halı serilerek ve bando ve mızıka takımıyla karşılaşıyor niçin?
Üçüncüsü, CHP içinde ve 6’lı masayı oluşturan kimi çevrelerde hiç kimse boyuna bosuna bile bakmadan Gül dahi ne oldukları belirsiz adaylar önerip dururken nezaket kurallarını bile hatta CHP’nin oy oranını hiç hesap etmeden nasıl oluyor da bu gibi davranışlarla cadı kazanı kaynatma yollarını seçebiliyorlar.
Dördüncüsü, ağzını açan HDP’yi düşman bir parti yerine koyarak tam da AKP ve MHP’nin istediği yönde politikaların altına odun atarken nasıl oluyor da tek kişilik yönetim olan Cumhurbaşkanlığı sisteminden Parlamenter sisteme geçilmesini sağlayacak adımlar atılabileceğinin hesabını yaparak sonuç alacaklarını sanıyorlar nasıl?
Erdoğan’ı umutlandıran kimi politikalara teşne anlayış elbette işleri zorlaştırıyor. Önümüzdeki seçim öncesi iktidar memurlara, emeklilere, sözleşmelilere verilecek kadroda, EYT’lilerin sorununu çözme konusunda elbette adımlar atacak gibi görünüyor, görünüyor da bunlar bile seçim kazanmasına yetmezken, Kılıçdaroğlu’nun 6’lı masanın oluşturulmasında ve kimi sol çıkışlarda kendi önünü kendinin açtığı Kılıçdaroğlu tökezlendirilirse kime hizmet edilmiş olacak hiç düşünülüyor mu?
Bu iktidarın ajandasında seçimleri kazanmak için para basmak, savaş çıkarmak, kırıntı da olsa yoksul kesimlerin ağzına bir kaşık bal çalmak gibi politikalar söz konusuyken bazı şeyleri çantada keklik görmek gafleti tam da sermaye kesimlerinin çıkarlarını öne alan kesimlere rol olarak verilmiş olur ki işte tam da burada sosyalistlerin ve HDP’nin rolü başlıyor demektir, bu konuda da olabildiğince duyarlı olmamızı gerektiren pek çok neden önümüzde durmaktadır.
Evet, seçimleri beklerken milyonların neredeyse canı çıktı çıkacak noktaya geldi. Hele bir de bu seçimler yitirilirse var ya ortada kim kalır, kim gider hepimiz yaşayıp nasıl olsa göreceğiz.
Bilinsin de…