SEÇİMLER VE SOKAK

Yazan: Turgut Koçak 13 Ocak 2022

Seçimler yaklaştıkça sol ve sosyalist partilerin çalışmaları da hız kazandı. Son olarak TİP ve TKH’nin de seçimlere girme hakkı kazandıklarını bu sabah haberlerden öğrendik. Partimiz Türkiye Sosyalist İşçi Partisi de parti örgütlerini tamamlamak için büyük çaba içinde. Seçimlere girme hakkını elde etmek demek bizim için sol ve sosyalist partilerin birlikte seçimlere girmesine de asla engel değildir. Bizim bu konudaki düşüncemizi defalarca dile getirdik.

Hiç kuşkusuz bizim gibi sosyalist partiler için seçimler her şey değildir ama madem 50 milyonun üstünde bir seçmen topluluğu sandıkların başına gitmekte ve irade bayında bulunmaktadır bu alanda aslan boşlanmaması gereken bir alandır.

Ayrıca sosyalistler için sokak asla terk edilemeyecek kadar da önemlidir. Çünkü biler her türlü tepkimizi sokaklarda dile getirmek ve yığınların haklarını alabilmeleri için demokratik tepkilerini sokaklarda ortaya koyarak istemlerini dile getirmeleri ve alabilmeleri için hem eğitici, hem de yığınları politik olarak harekete geçirecek bir okul işlevi olduğu için önemseriz. Bununla birlikte seçimlerin ne kadar içinde hile barındırdığını, sistem partilerinin iktidarı ele geçirmek için geniş halk yığınlarının iradelerini nasıl hiç haline getirdiklerini de iyi biliriz.

AKP ve saray iktidarı işbaşına geldikten sonra seçim konusunu da büyük ölçüde yığınların gözünde boşa düşürdü. Geniş halk yığınlarında bunlar seçimi yitirmezler, ne eder ederler seçimi bir şekilde kazanırlar düşüncesindedirler. Zaten 2017 tarihinde yapılan Anayasa oylamasında Evet oyları Hayır oylarından daha az olmasına karşın sonuç ketenpereye çevrilip kazandık diye ilan edildi. YSK’da iktidarın hık deyicisi görevini üstlendiği için anayasa reddedilmesine karşın kabul edildi denilerek Anayasa’yı da kendi çıkarlarına değiştirdikleri için Türk tipi Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildi ve tek kişinin iradesiyle her şey belirlenir oldu. Hepimizin bildiği gibi Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerinde bir saray inşa edildi. Bu saray artık başka bir dünyada yaşıyor. İstedikleri gibi her şeyi kendileri ayarlıyor. Bugün onca yaşananlara baktığımız zaman saray aracılığı ile şekillendiğini görüyoruz. Ortada demokrasinin D’sinin bile kalmadığı bir dönemi yaşıyoruz.

Özgürlükleri, insan onuruna yaraşır bir yaşam hakkını, eğitimi, devletin iş bulma zorunluluğunu, eşit eğitim hakkını, emeğin karşılığının alınması için her türlü mücadeleyi biliyoruz ki sokakta toplantı ve gösteri hakkımızı kullanarak isteyebilir ve hatta genişletilmesi izin uğraş verebiliriz. Bütün bunlar elbette konuşuluyor ve yazılıyor. Ancak sokağın herkese kapalı olması için de iktidarın nasıl canhıraş bir çaba içinde olduğunu görüyoruz. Yığınları sindirmek için açıklamalar birbirini izliyor. Bu konuda bizzat Recep Tayyip Erdoğan gösteri yapmak için sokağa dökülecekleri gittikleri yere kadar kovalarız diyerek başka başka örneklerden yola çıkarak yığınları tehdide yöneliyor.

Sokakta demokratik haklarını kullanmaktan korkanların sandık güvenliğini sağlayabileceklerini nasıl düşünebiliriz? İktidar zaten öyle bir korku iklimi yaratmak istiyor ki kimse sokağa da çıkamasın, sandıkları da sahiplenmesin. Bu yüzden sokaklar sahiplenilmelidir. Demokrasi güçleri ortak davranışlar sergileyerek iktidardan gelebilecek her türlü tehlikeyi püskürtmelidirler. Bizim duyarlılığımızı üst noktaya çıkaran şu sözleri Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için söylemiştir. “Burası Paris değil. Sen eğer Gezi olaylarındaki gibi bir şeyler yapmaya kalkarsan, o televizyon ekranında haddini bilmez birilerinin sokağa davet etmesiyle iş yapacağını zannediyorsan, bilesin ki bu millet 15 Temmuz’da FETÖ’cülere ve uşaklarına meydanları nasıl dar ettiyse, yine dar ederiz. Bunu böyle bilesin.” (R.T.Erdoğan, 16 Aralık).

“Türkiye’den bir Kazakistan çıkarmayı mı düşünüyorsunuz?” (D. Bahçeli, 8 Ocak).

2013’te Gezi için Arap Baharı ve seçim yolundaki 2022 Türkiyesi’nde Kazakistan benzetme ve sopalarını kullanan saray, Anayasa dışı yollarla özgürlükleri bastırmak suretiyle iktidarın sandık yoluyla değişmesini önlemek için bütün araçları meşru görüyor.

Görüyor da ülkemiz demokrasi güçlerinin de bu konularda deney ve birikimlerini de hesaba katmak gerekiyor.