SEÇİME NE KALDI?

Yazan: Turgut Koçak 5 Eylül 2022

Seçimler ister zamanında ister erken yapılsın, seçimlere doğru iktidar partileri bugüne kadar ne yapmışlarsa benzerlerini yapacaklar. AKP ve saray iktidarı da yığınların sorunlarına eğiliyor gözükmek için pansuman tedbirlere yönelip kesenin ağzını açmasına açacak da bunlar ortada ne kese bıraktılar ne de kasada para. Çalmaktan, çırpmaktan, vurgundan kasa tamtakır kuru bakır haline getirildi. Bütün bunlara karşın yine de Alicengiz oyunlarına elbette başvurulacak. Ama söylediğimiz gibi AKP döke saça bir seçime gitmeyi ve bir kez daha seçimleri kazanmayı çok ister ister de ne yazık ki ambar boşaldı. Ambarın içinde fareler cirit atıyor.

Bugün sayısız dönek ve sosyalizmin düşmanları Sovyetler Birliği’ni ve Sosyalist Sistemi eleştirseler de SSCB’nin nasıl kapitalist dünyanın elini kolunu bağladığını herkes yakından yaşadı ve biliyor. Sosyalizmin yığınlar içinde yaygınlık kazanacağını gören dünyanın bütün ileri kapitalist ülkeleri ve sayısız ülke isteseler de istemeseler de yığınların istemlerine kapılarını daha fazla açmak zorundaydılar. İşçi sınıfı partilerinin zayıf olduğu ülkelerde bile iktidarlar ekonomik, demokratik, sosyal haklar konusunda daha Ödünkârdı.

Şimdi dünya değişti. Kapitalist emperyalist dünyayı ve bu ülkelerin yörüngelerindeki ülkelerin iktidarları baskılayacak ortada pek bir şey kalmadığı için geniş emekçi yığınlar bizim gibi ülkelerde soyulup soğana çevrilirken ileri kapitalist ülkelerde de her geçen gün ellerinden kazanımları bir bir alınarak yaşam onlara dar edilmeye çalışılıyor.

AKP ve saray iktidarı geniş emekçi yığınlara yabancılaştıkça yabancılaştı. Halk gerçekten aç fakat iktidar bu konuda düşünce belirtenleri vicdansızlıkla suçluyor. Sermaye kesimi dünyanın sonunun geldiğine kendisini öyle inandırmış öyle inandırmış olmalı ki kapitalizmi sonsuz bir yönetim biçimi olarak içselleştirmiş bile. Bütün bunlara karşın sermaye iktidarları sıkışmıyorlar mı? Elbette sıkışıyorlar, bu yüzden de öteden beri kendileri için yüz yuduğuna inandıkları dinsel ve etnisite üzerinden politika yapmayı başa alarak yığınların ayranını kabartmak yolunda hiç ara vermeksizin politikaların devam ettiriyorlar. Bu yönde sürekli olarak düşmanlıkları körükledikleri için toplumun önemli sayacağımız bir bölümü bile kendi çıkarlarına kör bakar hale getirilmiş bulunuyor. Bu arada yığınların çeşitli duyguları da okşandığı gibi onlara sahip çıkılıyormuş izlenimi vermeyi de unutmuyorlar. AKP’nin vereceği bir şey kalmamış kalmasına da esip gürlediği politikalarına baktığımız zaman bunları görüyoruz.

Türkiye işbirlikçi büyük sermaye kesimine baktığımız zaman gözlerinin iyice döndüğünü görüyoruz. AKP ve saray iktidarına baktığımız zamansa her ikisi de hık demiş birbirlerinin burnundan düşmüşler. Bunlar tıpkı işgal güçleri gibi davranıp ülkeyi ha babam soyun soğana çeviriyorlar. Bu yüzden onlar için seçim kazanılacaksa bunlara olabildiğince alan açmaktan geçen bir anlayışla hareket ediliyor.

Bununla birlikte sermaye kesiminin hepsinin memnun edilmesi olası olmadığına göre, sermaye kesimleri arasında aslan payını alanla almayanlar arasında elbette sorunlar yaşanacaktır. Birileri iktidar tarafından korunur ve kollanırken diğerlerine ister istemez daha az pay düşecektir. Ayrıca kazançlı alanlarda iş yapması da işin cabasıdır. Yani konunun özeti sermaye kesimleri arasında sömürüden pay alma oranları da eşit olamayacağı için sorunlar yaşanacağı açıktır.

Sermaye kesimlerine AKP ve saray iktidarı sürekli olarak sermaye kesimlerine kazanç yolları açan ya da açmaya çalışan bir iktidar görünümündedir. Sürekli olarak dışarıdan elde edilecek kazanç düşleri görülmekte, sermaye kesimlerine bu yüzde AKP sizi bizden daha iyi gözetecek başka bir seçenek var mı savıyla yaklaşarak bu kesimleri arkasına dizmektedir. Aynı durum dış ülkelerle sürdürülen ilişkilerde de benzerlikler taşımaktadır. Bu bakımdan birçok ülke AKP ile iş tutarken AKP’den daha çok işine gelebilecek bir iktidarın olup olmayacağını da sorgular durumdadır. AKP şimdilik bu cambazlık ipinde yürür konumdadır.

Durum bu olunca halkın istemleri nasıl karşılanacaktır. Hemen örneklere bakalım, hangi meslek kesiminden olursa olsun kim ki hak isteminde bulunmak için sokağa çıkmıştır, tıpkı öğretmenler gibi sopalanmaktadır. Hemen her kesimin gıkı bile çıkarılmamakta, baskılar, yasaklar, özellikle kadınlara yönelik saldırılar ve çizmeyi aşan imamlar ortalıkta fır dönmektedir. Laiklik rafa kaldırılmış, dini söyleme hız verilmiştir. Yasaklanan onca festivaller boşuna değildir.

Evet, kasa tamtakır kuru bakırdır. Bununla birlikte yapılabilecek ne varsa yapılmaya çalışılacak. Seçimler kazanıldığında da ki kazanılırsa verilen ne varsa misli misline halkın eline vurulup yeniden alınacak. Halkın bam teline de dokunulup hiçbir kıymeti harbiyesi olmayan adımlar bile atılacaktır. Ancak ne yapılırsa yapılsın bu seçimleri kazanmak hiç de AKP ve saray iktidarının sandığı kadar kolay olmayacaktır. Deyim yerindeyse artık AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’ın MHP’de dahil oyları haziranda eriyen kar gibidir eriyecek ve eriyen kar suları ise akıp gidecektir. Burada dikkat edilecek şeyse sol ve sosyalist yapıların tayin edici bir noktada olmadıklarıdır. Zaten İktidar ve sistem de hesabını bu minval üzerine yapmaktadır.

Sosyalist sol olarak nesnelliğimizi asla bozmamalıyız. Seçimlerde dahil verdiğimiz mücadelenin bir parçası olarak görülmeli yaptığımız işi önemseyerek yapmalıyız. Alacağımız sonuçlara şimdiden kılıf bulup hem seçimlere girerek hem de yarışmanın bir parçasıymış gibi davranarak devrimbazlık taslayıp bizim işimiz buradan bir iş çıkmaz biz örgütlenmemize devam edelim asıl o zaman daha başarılı olacağımız gibi sistemin karşısına çıkacak bir güç olmayı da başarırız dersek sadece mevcut konumumuza gerekçe uydurmuş oluruz.

Çünkü örgütlenmek, daha çok örgütlenmek ve yenilmez, bileği bükülmez bir sınıf partisi olmak sadece seçim dönemlerinin işi değil, her daim özenle çaba harcamamız gereken bir görevdir.