Yazan: Turgut Koçak 20 Temmuz 2020
AKP işini biliyor desek; bilmesine biliyor da ülkeyi bugün yarın ne hale getireceğini aklının köşesinden bile geçirdiğini sanmıyoruz. Bir iktidar düşünün ki yurttaşlarının sorununu onların emeklerinin karşılığını vererek çözeceği yerde yurttaşları sürekli borçlandırarak ve de bu yolla kendisine bağlayacağını düşünerek tam anlamıyla batak bir politika izliyor.
Koronavirüs salgını nedeniyle yurttaşların hiçbir sorununa merhem olamayan iktidar, üstelik de işssizler ordusuna yeni yeni yüzbinler katarak işi içinden çıkılmaz hale getirdi. Durumu iyice kötüleşen yurttaşlar ise ne yapacaklarını bilememenin kaygısı ile önlerine ne gelirse saldırdılar desek yeri. AKP ve saray iktidarının yurttaşlara kredi verileceğini duyurması ile birlikte insanlar da günlük yaşamlarını sürdürmek için kredi almaya bankalara koştular. Çoğu yurttaşın kredi istemleri yerine getirilmediyse ellerine üç beş kuruş haçlık verilmesi de esirgenmedi. Bazıları ise iş güç bahanesi ile daha fazla kredi çekme olanağını buldu.
Buraya kadar iyi de bir de bu kredilerin ödenmesi söz konusu olmayacak mıydı? Zaten evine ekmek götürecek konumunu yitirmiş olan insanlar kredi ödenmesinin günü geldiğinde nasıl ödeyecekti? Bu bağlamda çekilen kredilerin miktarı belki de varıp 100 milyar liranın üstüne bile çıkmıştır. Ancak ödenip ödenmemesi iktidarın çok da derdi değildir. Durumu batağa düşen insanlar öyle hesap edilmiştir ki işlerin daha da kötüye gitmemesi için AKP ve saray iktidarına bir kez daha sarılacağı hesap edildiğinden olacaklar göze alınmıştır zaten.
İnsanların gelir beli, gideri de. Bütün bu gerçeklere karşın çeşitli nedenlere bağlı olarak yurttaşlar ödeyemeyecekleri kredinin peşine düşmüş durumdalar. Bu işe bir de öteden beri biriken ve satılmayan konutlar eklenmiş, çoğu yandaş müteahhitlerin elinde kalan evlerin satılması için konut kredisi iktidar tarafından faizi de aşağı çekilerek çekici hale getirilmiştir. Ancak durumdan yararlanmak isteyen iş çevreleri hemen ellerindeki konutların fiyatlarını neredeyse birbuçuk kat arttırarak yurttaşları adeta soymaya kalkışmışlardır, şu anda da yaşanan durum budur.
Bütün bunlara karşın, 40 gün içinde çekilen konut kredilerinin miktarının 35 milyara ulaşması ise ayrıca düşündürücüdür. Bu durumda öyle görünüyor ki AKP ve saray iktidarı MHP ile birlikte bu kredilerden kısa bir süre sonra seçimlere gidip seçimleri kazanamazsa zaman biraz daha ilerlediğinde ortalık allak bullak olacağı, ekonomi tam bir yıkım içine gireceği, icralar kapılara dayanacağı için işleri daha da zorlaşacağından iktidar önümüzdeki günlerde benzer birkaç konuda daha kesenin ağzını açıyormuş görünerek işi bitireceğini ummaktadır.
AKP ve MHP ortaklığına Suriye, Libya hatta Azerbaycan/Ermenistan çatışması sonrası verdiği ve vereceği mesajlar ve milliyetçi dalgada bir şey kazandırmamış bundan sonra da kazandırmayacağı iktidar çevrelerince de bilindiğinden en çıkar yolun paradan, puldan geçtiği düşünülerek yukarıda sözünü ettiğimiz politikaların uygulanmasına geçilmiştir.
Hatta bu konu iktidar tarafından öyle zorlanmış öyle zorlanmış ki milliyetçilikten geleceği umulan oyların yapılan anketler sonucu durumu değiştirmediği görüldüğü için en geçerli konuya yani yurttaşların yarın ödemek zorunda da olsalar ceplerine üç-beş kuruş vermekten geçtiği bilindiği için bu yola başvurulmuş. Bazı yandaş televizyonlarda konuşan AKP’li pek çok kimse lafı neredeyse “elhamdülillah biz de emperyalist olduk” noktasına getirdikleri ve bu sözleri de açık açık söyledikleri halde yurttaşların yüzde 90’ında neredeyse bu konu en küçük bir kıpırtı bile yaratmamıştır. Bu yüzden de yarın ne olacağı çok belli olan kredi meselesinin puvan kazandırdığı düşünülmüş ve uygulanmıştır. AKP ve saray iktidarına getirisinin de olacağı kesindir.
Ancak bu getiri yine de bıçak sırtı bir getiridir. AKP’nin krediye ekleyeceği birkaç yeni politikası da durumu kurtarmayabilir. Her ne kadar Ayasofya’nın cami yapılması AKP ve saray iktidarını destekleyen basın tarafından gece gündüz pohpolanıp durulsa da yine de geniş halk yığınları arasında öyle dile getirildiği gibi bir sevinç dalgası da yaratmamıştır. Böyle bir dalga varmış gibi televizyon ve gazetelerde görüş belirtenlerin ne kadar zorlandıkları daha ilk cümlelerinde anlaşılmaktadır.
Peki, seçim olursa ne olur?
Dedik ya iktidarın ne yaparsa yapsın durumu kritiktir. Bıçak sırtı bir konuma getirebilirse öpüp başına koymalıdır. Ancak bunların karşısında daha derli toplu ve geniş bir halk muhalefetini içine alacak bir politika ile karşılarına çıkıldığında “Cumhur ittifakı”nın hiç mi hiç şanşı yoktur, yok olmasına da muhalefetin de sonucu telafisi olanaksız hata yapmaması ile olanaklıdır.