Yazan: Turgut Koçak 4 Kasım 2015
Sol ve sosyalist sol seçimlere niye girer?
Elbette meydanı burjuva partilerine bırakmamak ve insanların genellikle seçimlerde politize oldukları bilindiği için daha yaygın propaganda yaparak sola ve sosyalizme insan kazandırmak ve gerçek kurtuluşun sosyalizmde olduğu gerçeğini yığınlara anlatabilmek ve mücadele azmi kazandırmak için.
Peki, bunlardan hiç değil bir tanesinin gerçekleştiğini gönül rahatlığı ile söylememiz olası mıdır?
Kesinlikle hayır?
Bir kez bu seçimlere Komünist Partisi ve Halkın Kurtuluş Partisi’nden başka soldan seçimlere giren parti yok. Vatan Partisi’ni saymıyoruz çünkü bu parti zaten nasyonal sosyalist yani faşist bir çizgide kendisini ifade ediyor. Dolayısı ile Vatan Partisi’nin bu seçimlerde aklımızda kalan ve dile getirdiği tek şey ise Doğu Perinçek’in “Vatan Kahramanı” payesine erişmiş olmasıdır. Çünkü Gazi Derneklerinden birinden ‘Vatan Kahramanı’ nişanı aldı.
Diğer iki partiye gelince meydanı bu seçimlerde burjuva partilerine bırakmışlar mıdır bırakmamışlar mıdırlar? Türkiye genelinde yaptıkları seçim çalışmalarına bakara söyleyebiliriz. Her ikisi de belli kentlerde ve belli kentlerin bilinen merkezlerinde bildiri dağıtmanın ötesinde bir çalışma yapmış değillerdir. Hoş bunun için de zaten seçime gerek yoktur, seçim olmadığı zamanlarda da bu tür çalışmalar zaten yapılabilmektedir. Bir diğer önemli nedense sol ve sosyalist partiler seçime girme hakkını kazanmak için çok büyük bir çaba harcamaktadırlar, bu çabaları da seçime girme hakkını elde etmenin ötesine geçememektedir.
Sol ve sosyalist partiler seçimlere girseler bile geniş halk yığınlarının zaten seçenekleri arasında yer almadıkları için kendilerini kitleler arasında yeterince tartıştıramamakta ve hatta hiç tartıştıramamaktadır. Bunun başka nedenlerine inmeden iki nedeni olduğunu söyleyebiliriz. Birisi %10 seçim barajı olduğu için sol ve sosyalist partilerin kitlelerin gündemine hiç girmemiş olması, diğeri ise sol ve sosyalist partilerin geniş halk yığınları nezdinde sosyal bir vakıa olmayı başaramamalarıdır.
Seçimlere girme gerekçesini sol ve sosyalist partiler eğer parlamentarist de değillerse salt propaganda yapacağız, meydanı burjuva partilerine bırakmayacağız gerekçesiyle girdiklerini söylüyorlarsa acaba bu durum inandırıcı olabilir mi?
Olamaz çünkü propaganda her dönem yapılabildiğine göre bu gerekçenin altı boştur. Madem seçimlere giriliyor 12 Eylül faşizminin dayattığı %10 barajına da gerekli vurgu yapılıp bu gerçek yığınların gündemine getirilemiyorsa burada bir tek gerçek öne çıkıyor, o da burjuva demokratlığını bile bir kenara koymuş olan burjuvazinin koşullarına evet denilerek bir aksesuar konumuna düşülmesidir.
Örneğin biz TSİP’liler başarabilsek de parlamentoya milletvekili gönderebilsek diye düşünüyoruz. Ama bu koşullarda da bir olanaksızlıkla karşı karşıya olduğumuzu iyi biliyoruz. Durum bu iken sol ve sosyalist yapılar seçimlere birlikte girerek bir ölçüde de olsa dayatılan koşulları zorlayabilirler. Ve hatta bazı bölgelerde bağımsız adaylar gösterip diğer yerlerde de birlikte seçimlere girerek bir işe girişilmişse hakkını verme şansı elde edebilirler. Birlikte seçime girme konusunu hangi parti gündeme getirip muhatap sayabilecekleri kesimlerle konuşma gereği duymuştur? Hiç biri. Bu yüzden de bu partilerin seçimlere girmesinin ne kendileri için ne de sol ve sosyalist güçler açısından bir getirisi yoktur.
Komünist Partisi’nin seçimlerde işlediği propaganda şekli soyut komünizm propagandasından ibarettir. Daha bir açık söylemek gerekirse emekçi yığınlar açısından ne söylendiği pek anlaşılmayan aydın seslenişlerinden ibarettir. Komünist Parti, partiyi örgütlemek için seçimlere girmez ki, seçimlere girildiğine göre zaten bir ölçüde de olsa örgütlenilmiş demek değil midir, değilse ki değil, kağıt üzerinde ayağı yere basmayan örgütlenmeyi, seçim sırasında söylenen birkaç parlak söz söylemekle mi başarabilecektir? Özet olarak söylemek gerekirse KP ne söylerse söylesin seçimlerin üzerine yıktığı artı maddi ve manevi yükün dışında bir kazancı olmayan bir sonuç elde etmiş olup konunun ciddi ciddi başka partilerle tartışılmasında yarar vardır.
Zaten TKP iken kurulması yoluna gidilen bölündükten sonra ne olduğu belirsizleşen “Sol Cephe” ye ne olmuş, buzdolabında beklemeye mi alınmış yoksa hepten mi tarih olup gitmiştir?
Seçimlerde bile biraraya gelmeyi başaramayan ‘Haziran Hareketi’ne ne buyurulur?
Gelelim Halkın Kurtuluş Partisi’ne. Bu partinin seçim propagandalarına bakıldığı zaman halk neresine bakacak da bu partinin sosyalizmi savunduğunu çıkaracak? Emperyalizm ve Amerika karşıtı tumturaklı sözlerini bir kenara koyarsak işçilerin öğretisi olan sosyalizmi anımsatacak hangi konulara işaret edilmiştir de insanların aklında hangi söyledikleri kalmıştır?
Sonuç olarak bizim bu eleştirilerimize acaba sorusunu bile sormaksızın kinleneceklerini biliyoruz. Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’ne kinlenmek ne yazık ki kimseyi içine düştüğü kuyudan çıkarmaz. Aksine bu yönde davrananlar her gün biraz daha derine batarak ya bölünerek sorunlarını çözerler ya da kastlaşıp tam bir tarikat haline gelerek. Biz isteriz ki, söylediklerimiz dikkate alınsın. Söylediklerimizden dolayı eleştirileceksek eleştirilelim. Çünkü eleştirilirsek, eğer eleştiriler de dostlarımızdan geliyorsa bu bize güç verir kuvvet verir, aynı zamanda da yanlışlıklarımızı düzeltmemiz için bir fırsat yakalamış oluruz.
TSİP olarak açıkça dedik ki, faşizme karşı CHP’yi destekleyeceğiz. Bizim bu politikamız doğrudur. Çünkü bu tehlikenin ne denli büyük olduğunu 7 Kasım seçimleri bir kez daha ilericilerin, devrimcilerin, demokratların, sosyalistlerin önüne koymuştur. Ha, bir de HDP çevresinde tespih gibi dizilen solculara sözümüz var.
7 Haziran seçimlerinde Tayyip’i “Başkan seçtirmeyeceğiz” diyen HDP sözcülerine ne oldu?
Nasıl olmaktadır da AKP ile başkanlık sistemini konuşacaklarını söylemektedirler?
Size söylüyoruz;
SDP, Emek Partisi, Halk Evleri, SYKP, Kaldıraç vs, vs örgütler yoksa siz de mi kandırıldınız?
İşte gerçekler böylesine direngendir.
Rüzgâra karşı işerseniz sidiğiniz gelir üstünüze yapışır…