SEÇİM BİTİ KEL GÖRÜNDÜ

Yazan: Turgut Koçak 7 Kasım 2015

Ülkenin insanlarının AKP iktidarından bir beklediği var mıydı? Bence kime sorarsanız sorun alacağınız yanıt AKP iktidarının kendileri ve ülke ile ilgili iyi şeyler yapacağına inanmadığı söyleyecektir. Peki, bütün bunlara karşın, nasıl olmuştur da AKP’nin bunca kötü şeylere imza atmış olması bile oylarını aşağı çekeceği yerde %49,5 oranlarına taşımıştır?

Birçok çevre ve kişi oturup şaşkınlık değerlendirmeleri yapıyor ve bu sorunu sosyologların incelemesi gerektiğin söylüyor. Bu sözleri söyleyenler böylelikle hem halkın bu anlaşılmaz tutumunu eleştirmiş oluyorlar, hem de kendilerinde olabilecek eksikliğin şu ya da bu şekilde konuşulmasından kurtulmak istiyorlar.

Bu değerlendirmede kuşkusuz sosyologlar da bir şeyler söyleyebilir, onların bilimsel çıkarımları, tabi ki de bizim için yol gösterici olur. Fakat bize göre burada asıl işin politikacılara düştüğü; daha doğrusu sosyalistlere düştüğü bir kez daha açıkça ortada duruyor. Şöyle ki:

12 Eylül 1980 Faşist darbesini yaşamış ve faşizm ve siyasi gericiliğin tırmanış dönemini iyi analiz edenler kuşku yok ki, daha net açıklamalar getireceklerdir. Ben bu yazımda bir iki şeye değinmek, AKP ve Recep Tayyip Erdoğan rejiminin ne menem bir şey olduğunu da açıkça dile getirmek istiyorum.

Bir düşünelim; 12 Eylül 1982 Anayasası nasıl olmuştur da %95’lere varan bir oy oranıyla kabul edilebilmiştir? Yığınlar nasıl olmuştur da 35 yıl sonra bile yaşamlarını olumsuz bir yönde etkileyecek bir Anayasa’ya sürü sepken sandığa gidip oy vermişlerdir? Toplumun hemen neredeyse tamamına yakını mı Kenan Evren yönetimini ve faşist darbeyi bekliyordu? Bu yüzde içinde; hiç değil, hayır diyecek üçte bir oranında bir kitle de mi yoktu?

Demek ki neymiş, yokmuş. Yoktur çünkü siyasi gericilik döneminde yığınlar birden bire kitlesel olarak saf değiştirebilirler. Hele de faşizme ve gericiliğe karşı olan güçlerin bir seçenek olarak ortaya çıkmadığı durumlarda ise bu gerçek çok daha belirgindir. Bir yandan yığınlar sorunu ideolojik olarak özümsemeye çalışırlarken diğer yandan da güç onların başını döndürür ve güçlünün yanında yer almak gayreti yığınları bir hastalık gibi sarar. Ayrıca ortalığı kasıp kavuran korkuyu da yanına eklersek yığınların büyük bir bölümü celladına teslim olur, olur biter. Böylesi dönemlerde kitlelerin içinde en uç noktada pompalanan iki şey vardır. Birisi dindir, ötekisi de şovenizmdir.

7 Haziran 2015 seçimlerinde kuyruğu düşen AKP iktidarı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yeni duruma yeniden dizayn edilmiş ve 5 aylık kısa bir süre içinde toplum %9 civarında oy tercihini iktidardan yana yaparak sonuçları belirlemiştir. İşte bugün göbek hoplata hoplata sevinç çığlıkları atan AKP iktidarının ve Recep Tayyip Erdoğan’ın başarısı bundan ibarettir.

Recep Tayyip Erdoğan 7 Haziran seçim sonuçlarına uygun bir hükümet kurulmasını bir sürü manevralarla engellemiş, arkasından da birden bire şiddete yönelerek PKK’ya karşı operasyon başlatıp yüzlerce insanın ölümüne varan bir şiddet ortamı hazırlamıştır. Bu operasyonlar yapılırken de siyaseten nasıl milliyetçilik yapılacağı sözüm ona milliyetçi MHP tosuncuklarına bir güzel gösterildikten sonra MHP’den %4,5 oranında bir oyu çantada keklik olarak kapmıştır. Ayrıca din kullanılarak da Kürtlerden yani HDP’den ve Saadet ve diğer dinci çevrelerden de %4,5 oranında bir oy alarak bugünkü oy seviyesini bulmuştur.

Dinci eğilimin sonuçlara ne denli etkili olduğunu anlamak istiyorsak Akit Gazetesi’nin 1 Kasım günü attığı manşete bakmamız yeter de artar bile. Çünkü Akit, 1 Kasım seçimlerinin Kafirlerle Müslümanlar arasında olacağı manşetini atmıştı. Tosuncuklara gelince onların eğilimini belirleyen şey AKP’nin başlattığı operasyonlar ve MHP’de bir türlü bulamadıkları iktidarın nimetlerinden yararlanma durumunun belirgin bir şekilde AKP iktidarından yana tutum alırlarsa faydalanabileceklerini ummalarıdır. Yani sizin anlayacağınız yağma Hasan’ın böreğine üşüşecek bol miktarda bok sinekleri vardır ortada.

Durum bu kadar açık ve ortadadır. Bu yüzden de sonuçları analiz etmek için bin dereden su getirmeye gerçekten gerek yoktur.

Seçim bitmiş kel görünmüştür. Bundan böyle AKP iktidarı çok daha büyük zorbalıklara başvuracak ve amaçları için toplumu sindirmeye çalışacaktır. Ha bir de AKP iktidarından yumuşama bekleyen ve yumuşama ortamında kazançlarına kazanç katmayı uman patron cephesi vardır ki, bunlar ne kadar yalakalaşırlarsa yalakalaşsınlar AKP kendi patronlarına yol vermeye devam edecek, kendi dışında kalan kesimlerin de barış çubuğunu kırıp dürüp en uygun yerlerine sokacaktır.

Ve zaten faşizm böyle bir şeydir.

Faşist diktatörlüklerde patronların tamamının gülleri açacak değildir.

Bunların içinden ancak bir kesiminin borusu ötecek, onlar da en sömürücü, en baskıcı, en şoven olanları olacaktır ki, AKP’nin şu 13 yıl içinde böylesi bayağı patronu olmuştur.