Yazan: Turgut Koçak 7 Mart 2022
AKP ve saray iktidarı ile birlikte gelinen son tartışılamayacak kadar eğrilerle dolu kötü bir sondur. Bu gerçeği sistemi içi partiler iyi yöneticilerin olmamasına ve ülkenin iyi yönetilemediğine bağlıyor ve yaklaşımlarını da bu çerçeve içinde dile getiriyorlar. Ancak bu düzen partileri işbaşına geldiklerinde nasıl yöneteceklerini, iyi yönetici olunca bu çarkın dönüp dönmeyeceğini irdeleyen ortada bir yaklaşım yok. Kısacası kapitalist sistemden kaynaklanan hiçbir şey yokmuş gibi davranılıyor ki dertlerin neredeyse yüzde 99’uza da bu nedenle yaşanıyor.
Olacak ne? Gerilim azaltılacak, seçim tehlikeye düşürülmeyecek, kimi konularda yapısal olmayan ama rahatlatacağına inanılan adımlar atılacak böylece yumuşak bir iniş yapılarak sisteme helal getirilmeden yola devam edilecek. Yani sermaye sınıfının çıkarına uygun bir 6 parti projesi ortaya konmuş olacak. Ancak unutulan bir şey var ki ülkenin içinde bulunduğu durum, masada konuşulup çözüleceği sanılandan çok daha ağır.
6 Partiden altısı da NATO ile ilgili dişe dokunur bir şey söylemiyor. Hatta öyle ileri gidenler var ki AKP’yi bu yaklaşım ilham kaynağı bile oluyor. AKP muhalefetin de dile getirdiği gibi bir yaklaşımla muhalefetten emperyalist/kapitalist dünyanın kapısını çalma konusunda çok daha elverişli bir konuma sahip. Zaten AKP ve saray iktidarında her an ağız değiştirmeye yatkın açıklamalar işitmekteyiz ki bizim düşündüklerimizi bu yaklaşım doğruluyor.
Ukrayna savaşı yeni bir ortamın fitilini ateşledi bile. Muhalefete baktığımız zaman emperyalist dünyanın politikalarına öyle teşne açıklamalar yapılıyor ki şaşırmıyoruz ama bunlar muhalefetse muhalefete ne gerek var demekten de kendimizi alamıyoruz. Hani savaş ortamı var ya, bu bahane ile halkın yaşadıkları sonucunda sinir kat sayısının artması kolaylıkla düşürülebilir düşüncesinde olanlar var. Olabilir olmaz demiyoruz ama bizde bu biraz zor gibi görünüyor. O, bu tamam da insanların aklında kalan “güçlendirilmiş parlamenter sistem” sözü yine de kimseyi çok da sarmış gibi değil. Yaratılamayan heyecan halk katında çok başka. Çünkü halk böyle giderse yağ bulamayacağı sanısına daha çok kapılıp somut sorunları kendisi için daha yaşamsal hale geliyor.
AKP ve saray iktidarı kötü biz iyiyiz denilerek halkın önüne bir seçenek konulmuş olmuyor. Halkta heyecan yaratacak olan şeyi tam da burada yani seçenekte aramamız gerekiyor. AKP iktidarının 20 yıllık sonuçları görüldü. Şimdi bu işi muhalefet nasıl yapacak? Bizler biliyoruz ki sistem içi kalındığı sürece halkın yarasına kolay kolay merhem olunamaz. Yönetici değişikliği, devletin rolü vb. şeyler hiç etkilemez demiyoruz da kapitalist sistemin asıl sahipleri yani sermaye güçlerinin istediği nedir asıl ona bakmak gerekir. İşi getirip bu noktada kilitleyen sistem olduğuna, sistemi de muhalefetin değiştirmek diye bir derdinin olmadığına göre yığınlarda bunca birikmiş öfke nasıl olacak da düşürülecek? Düşürülemeyeceğini düşünen egemenler tabi ki de gündeme başka seçeneklerin de konuşulur olabileceğini düşündükleri için bir yandan da sosyalist solun önünün tıkanması gerektiği rolünü de bunlara vermediği düşünülemez. O zaman da halk seçeneksiz yine aynı tas aynı hamam sömürücü düzene mahkum edilmiş olur ki AKP’nin gitmesi 6’lı partinin gelmesi kimseyi heyecanlandırmış olmaz.
1980’li yıllarda da benzeri bir durum yaşandı. CHP-AKP anlaşması istendiği halde bu bir türlü oluşmadı. AKP-MHP-MSP Milliyetçi Cephe arayışları ise her şeyi daha da kötüye götürdüğü için bir çıkış yolu bulamayan egemenler faşist darbeye başvurulmasından başka bir yol bulamadılar. Sol ve sosyalistlerin dağınıklığı ise başka bir seçeneği kuvvetlice gündeme getirmediğinden halkta bir eğilim yükselmesi olmadı ve sonuçta yaşananlar yaşandı. Şimdi de benzer bir durum var fakat 6 parti anlaşmış gibi görünüyorlar ama konular biraz irdelendiğinde elde ne kalır çok da bilinmez. Aynı benzer konum sol ve sosyalist kesimlerde yine var var da bu kez sol ve sosyalist kesimler kitlesel bir güce ulaşmış değiller. Bu yüzden de halk seçeneğini bu yönden yapamıyor. Yapmadığı gibi de yine varıp varıp sistem partilerinin politikalarında bir çıkış yolu varmış gibi gidip onların yanında duruyor.
Geçmişte bu yüzden CHP’ye yönelim bile tehlikeli sayılıyor, sağ partilerin tıkayıcı tutumlarıyla sistem içi bir çıkış yolu bulmak bile zorlaştığı için 12 Eylül faşist darbesine giden yol bağıra bağıra geliyorum diyordu öyle de oldu. Şimdi de benzer bir durum söz konusu. 6 parti CHP’yi uzlaşmak için laiklik konusunda bile kitleyebiliyor, CHP cephesinden bu konuda yüksek bir ses tonlaması ile konuşulamıyor bile. Aksine ödünler birbirini izliyor.
Peki, bunca kötü bir ortam hazırlanmasında büyük pay sahibi AKP ve MHP nasıl oluyor da birbirine kopmaz bağlarla yapışmış bir anlayışla sıkılık gösteriyorlar da karşılarındaki muhalefet pamuk ipliğine bağlı bir görünümden bir türlü kurtulamıyor. İki parti kopmaz bağlarla bağlılığın şu an nimetlerinden yararlanıyorlar. Halkın durumu ne kadar kötüleşirse kötüleşsin bir iktidar yine de bir türlü paramparça olup dağılmazken muhalefet inandırıcı bir görünümden bile uzak bir izlenim bırakıyor?
Ama söylediğimiz gibi her şeyin sonuçta bir sınırı olduğunu da unutmamak gerekiyor. Bu yüzden bu 6 partiye Erdoğan, Bahçeli ve diğer politikacıların ağır suçlamalar yapması kolaylaşıyor. Yoksa bu kadar hakaretten sonra bu partilerin şu anki yandaşları hakkıyla bir tutum ortaya koymuş olsalar ortada ne AKP ne MHP ne de cumhur ittifakı kalır.
Sonuçta ne AKP ve MHP ortaklığı ne de 6’lı blok halkın istediğini gerçekleştiremez. O zaman da seçenek yok gibi gözükür. Ortaya karamsar bir ortam egemen olur. Oysa derli toplu bir sosyalist seçenek sunulduğunda hızla umudu tükenen ve karamsarlığa yuvarlanan yığınların önünde bir ışık belirir ki işte o ışık kurtuluşa giden yolda bir ışıktır.
Sosyalizm bir seçenek ve kurtuluştur ama içini doldurursak tabi…