Yazan: Turgut Koçak 2 Ağustos 2013
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın bu kaçıncı bize ters gelen demeci. Kalktı; “Lazkiye Kürt kentidir” dedi, eleştirdik, birileri böyle söylememiştir canım diyerek Demirtaş’ın sözlerini ’tevsir’ etmeye kalktı. Olmadı, Reyhanlı’daki patlamanın hemen arkasından bir demeç vererek bu eylemin AKP iktidarını yıkmaya yönelik bir şey olduğunu söyleyerek iktidarın yanında durmayı seçti. Bunu da birileri fazla dikkate almadı. Sonra Gezi Parkı gösterileri başladı. Bu gösterilerin içinde yer almayışlarını da “faşistler ve ulusalcılarla aynı eylemde yer almak istemiyoruz” şeklinde bir demeçle yıktı geçti. Sonradan bir yerlerden gelen bilgi üzerine eyleme katılmak gerektiği yönünde bir tutum sergilendi. Şimdi ise Gezi Parkı gösterileri ile ilgili olarak bu gösterilerle darbe amaçlandığı için Gezi Parkı gösterilerine katılmadıklarını ve desteklemediklerini söyledi.
Gezi Parkı eylemleri hiç kuşku yok ki, Türkiye tarihinde bir ilke imza atmış eylemlerdir. 50 kent ve onlarca ilçede aynı anda yapılan bir eylem olması ve kitlesel katılımlarla yapılması nedeniyle çok ama çok önemlidir. Dahası iki aya yakın zamandır sürmekte, ara ara da alevlenerek kitlesellik kazanmaktadır. Atılan sloganların da işaret ettiği gibi ‘BU BİR BAŞLANGIÇ, MÜCADELEYE DEVAM’ denilen bir eylemdir ki, Selahattin Demirtaş bu eylemi 12 Eylül faşist darbesiyle karıştıran bir kafa karışıklığı içindedir.
Bu konuda Türkiye solunun BDP Eşbaşkanı’na çok açık bir tutum alması gerekmektedir. Yoksa Türkiye çapında gerçekleştirilmiş olan bu eylemleri darbeye kapı aralamak gibi gösteren bu tutumun hiç mi hiç dikkate alınacak yanı yoktur.
Ayrıca ülkemizde yargı çok büyük yaralar almıştır. AKP iktidarı yargıyı zaptı rapt altına alarak keyfi kararlar almasını sağlamakta, öyle ki bu yaşananlar bile iktidar için yeterli gelmediği için son Gezi Parkı olayları da kastedilerek; “yargı gerektiği kadar insan tutuklamadığı için caydırıcılığını yitirmiştir” denilerek yargı, daha da AKP iktidarının istediği doğrultuda karar almaya zorlanmaktadır.
5 Ağustos günü ‘Ergenekon Davası’ adı altında bir başka hukuksuzluk sürüp gitmektedir. Kararın açıklanacağı söylenen bu davaya karşı da tepki gösterilmesi bizce çok ama çok önemlidir. Çünkü hiç kimsenin kendisine dokunulduğu zaman yargının olumsuz yanlarını görme, başkalarına dokunulduğu zaman görmezlikten gelme lüksü yoktur. Dolayısı ile AKP’nin politikalarına bir bütünlük içinde karşı çıkılması gerekir.
Biz de öteden beri yazıyoruz. Gazeteciler bu davadan tutukludur. Öğretim üyeleri tutukludur. Politikacılar tutukludur. Yalçın Küçük tutukludur. Askerler tutukludur.
Bu yüzden de yargının vereceği cezanın maddi kanıtları yoktur, bu yüzden hükmü de olmayacak, toplum da olup bitenleri sineye çekip oturmayacaktır.
O kadar.