Yazan: Turgut Koçak 29 Haziran 2015
Bütün faşist iktidarlar sıkıştıklarında ve ülkeyi yönetemez hale geldiklerinde savaşı bir çıkış olarak görürler. Çünkü savaş; yenenin de yenilenin de felaketidir ama savaştan her zaman için kazançlı çıkanlar insanları bile bile ölüme gönderen sermaye güçleri ve iktidarları olur. Ayrıca böyle ortamlarda öyle bir akıl tutulması olur ki, en aklı başında olanlar bile vatan/millet palavrasının kurbanı olurlar. Halk böyle zamanlarda yalan bombardımanına tutulur ve adeta afyonlaşmış hale getirilerek ölme sürülür.
Muktedir kükredi. Neymiş efendim? Suriye’de asla yeni bir devlet kuruluşuna izin verilmeyecekmiş. Ne büyük, ne kahramanca edilmiş sözler değil mi? Hani bu sözleri ederken tarihe geçip büyük adamlar listesine kesin adını yazdıracağını aklından geçirmiştir kesin. Ancak kazın ayağı öyle değildir. Ta Libya’dan Afganistan’a kadar yaşanan insanlık dramında uluslararası güçlerin işbirlikçisi olarak rolün olacak, bölgenin bu denli ateş topuna dönmesinde elinden geleni yapacaksın. Bölge ipten kazıktan kopma dünyanın her yanından gelen teröristlerle dolacak ve o teröristler sayenizde sınırdan geçip bölgeye yerleşecek, bütün bunlar az gelecek üstüne üstlük bir de onları giydirip, besleyip ağır silahlarla donatacaksın sonra da çıkıp bakın bakın büyük tehlikelerle karşı karşıyayız diyerek savaş çığırtkanlığı yapacaksın.
Kapılar çalıp bir emrinle emrini şak diye yerine getirecek komutanlar arayacak, tehlike boyutlarını ileri sürerek savaş çıkarma yollarının zembereğini kurcalayıp duracaksın. Ancak durum değişmiştir Sayın Başkomutan. Çünkü bekleme odasına aldığını ilan ettiğin parlamento artık senin dilinden konuşmamaktadır. Parlamentoda bir sözünle arkandan gelecek kaç milletvekili kaldığını siz bizden daha iyi bilirsiniz ama yine de bütün gücünüzü bu yönde bir şeylerin olmasına harcıyorsunuz. İstiyorsunuz ki, zatıaliniz daha büyük bir çıkmaza girmeden olağanüstü bir şeyler tertipleyesiniz ki, yıllardır kandırdığınız halkın bir kez daha feleği şaşsın ve bir kez daha sizlerin arkasından gelsin.
Tabi neden olmasın, bu ve buna benzer felaketler sonrasında halk kendi cellatlarının peşinden gitmemiş değil gitmiştir ama ne yazık ki, halkının celladı olanlarda kendi felaketlerinin önüne geçememişlerdir. Bu eşyanın doğası gereğidir.
Kimse suyun akışını yukarı çeviremez. Kimse sonsuza kadar zulmü işler hale getiremez. Kimse dinle, imanla gözlere kül üfürüp dişi deveye erkek deve dedirtecek kadar muktedir olamaz. Dolayısı ile sizler de muktedir olamayacak, tarihin çarkları arasında silinip gideceksiniz. Irak’ta milyonlarca insanın ölümü, işkence görmesi, yaralanması, büyük felaketlere uğraması bu felaketlere neden olanların yanına kalmayacaktır. Yanı başımızda sakince varlığını sürdüren Suriye’de yarım milyona yakın insanın boğazlanmasına hem de en caniyane şekilde sebep olanların ne bahtı açılacaktır ne de yıldızı parlayacak. Gerçi şimdilerde Şam’da cuma namazı kılma sözünü hiç etmiyorsunuz ama aklınızın bir köşesinde de yazılı olduğunu iyi biliyoruz.
Başbakanlık koltuğuna oturttuğunuz, sonradan memnun olmasanız da geçmişte “stratejik derinliğinden” yararlandığınız Ahmet Davutoğlu’nun ipiyle çok kuyuya inildi çok. Bugünse iktidarınız döneminde ayyuka çıkan sayısız yolsuzlukları kapatmak için öyle görünüyor ki, her şeyi denemeye hazırsınız. Yine çıkmış konuşuyorsunuz. Neymiş efendim? sizin iktidarınızdan önce İmam Hatip Okulu öğrencilerinin sayısı 60 bine düşmüşmüş, siz gelmişsiniz bu sayıyı milyonun üzerine çıkarmışsınız. Ne milyonu bütün okulları imam hatip okullarına çevirmişsiniz. En yakınınızın kurduğu vakıfla eğitime yön veriliyor. Oğlunuz okul müdürlerini toplayıp eğitimin nasıl içine edileceğini konuşuyor.
Özeti; umarınız, kaçarınız yok Sayın Recep Tayyip Erdoğan. Bu yüzden de hiç hız kesmeksizin tam gaz çıkmaz politikalarınızı devam ettiriyorsunuz. Bu yüzden de savaş çığırtkanlığına öyle bir hazırsınız ki, sonucu ne olursa olsun umurunuzda bile değil. AKP’ye koltuk değneği olacak bir koalisyon ortağı bulursanız hırçınlığınız geçer mi bilemem ama kim ya da kimler sizin iktidar etmenize ortak olursa sonucuna da katlanır. Ha sizin kurucusu olduğunuz partiniz güçlenecek ya da en azından varlığını devam ettirecek diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. AKP çoktan mevta oldu aslında. Artık sizler uzatmalarda ne kadar ölü sürüklerseniz kâr sayacaksınız. Daha ilk günden Deniz Baykal’ı çağırmanızı bu halk doğru okumadı sanmayınız. Aha buraya yazıyorum, sizi, devlet adamlığı pozlarında koşup gelerek bir çağrınızı iki etmeyen Deniz Baykal bile kurtaramayacaktır.
Halkı bu kadar aptal yerine koyanlar aslına bakarsanız kendi boylarınca kendi mezarlarını kazmaktadırlar. Ortalığa dökülüp AKP ile CHP’nin ortaklık kurarak restorasyon yapmasını dileyenler ölümü gösterip halkı sıtmaya razı etmeye çalışanlardır. Ancak işlerin rengi değişmiştir. Özellikle de sizin iktidarınız bu rengin değişmesinde çok etkili olmuştur çok.
Bu yüzden de halk artık sıtmalı ve inmeli yaşamaktansa ölmeyi tercih etmeye hazırdır işin özeti de budur sanırım…