Yazan: Turgut Koçak 2 Ağustos 2015
Türkiye’nin sayısız sorunları vardır kesin. Ancak bu sorunları çözmek için en önemlisinden başlayarak adım adım çözerek gidilmezse her şey birbirine karışıtırılır ve sonunda da hiçbir sorunun içinden çıkılmamış olur. Peki, en önemli sorun nedir?
En önemli sorun Recep Tayyip Erdoğan’dır. Çünkü Erdoğan başbakanlığı döneminde de hiçbir kural ve yasa tanımaksızın bu ülkeyi yönetmeye kalkmıştır. İşine gelirse yasa demiştir, işine gelmezse yasaları çiğneyip geçmiştir. Ülke bir hukuk devleti olmaktan çıkarılmış, ülkemizdeki hak ve özgürlükler rafa kaldırılıp suç olmayan şeyler de yeni yeni yasalarla suç haline getirilip kim ki AKP’ye karşıdır soluğu kesilmek istenmiştir.
Ülke demokratik ilkelerle yönetileceği yerde tam anlamıyla bir polis devleti haline getirilmiş, polis böylece halkın mal ve can güvenliğini koruyacağı yerde bir korku ordusuna dönüştürülmüştür. Açıklık ortadan kaldırılmış, her türlü yolsuzluk, adam kayırma, ihaleye fesat karıştırma, yandaşlara peşkeş çekme, dinci vakıf ve derneklerin önünün açılması, örtülü ödeneğin keyfi bir şekilde kullanılması, kara para aklamalar, yandaş ve aile çevresinin Karun kadar zenginleştirilmesi hepsi ama hepsi Recep Tayyip Erdoğan’ın bilgisi ve talimatlarıyla gerçekleşmiştir. Zaten Yüce Divan’a AKP’nin oylarıyla gönderilmekten kurtarılan Erdoğan Bayraktar suçluyu itiraf ederek “ortada bir suç varsa bütün bunlar Recep Tayyip Erdoğan’ın bilgisi dahilinde yapılmıştır” demiştir.
Birçok şeyi geride bırakıp daha yakın dönemi konuşsak bile bütün oklar yine Recep Tayyip Erdoğan’ı işaret etmektedir. Beştepe’deki Kaç/ak Saray onun marifetidir. Ülkemiz insanı işsizlikten ve yoksulluktan kıvranırken o ülkenin “itibarı” artsın diye adeta para saçarak bu sarayı inşa ettirmiştir. Kendi çocuklarından başlayarak yakınları bilinen bilinmeyen vurgunlara karışmış, zenginlikleri arşı âlâya çıkmıştır. TÜRGEV ülke yönetimine soyundurulmuş, eş, dost bağışları az gelmiş devletin arazileri ve olanakları bu vakfa peşkeş çekilerek bu vakıf ve benzer dinci vakıflar palazlandırılmıştır. İstanbul gibi bir kent rant uğruna talana açılmış, su havzaları ve ormanlık bölgeler yok edilmiştir.
Bütün bunlar çok söylendi çok yazıldı. Bütün bunların üstüne Erdoğan’ın başkanlık hevesleri her şeyin üzerine tüy dikti. Cumhurbaşkanı seçilmesi arıza olmasına karşın, Türkiye demokrasi güçlerinin arızalığı yüzünden seçilmesi önlenemedi ve Recep Tayyip Erdoğan Çankaya’ya çıktı. Oradan da Beştepe Külliyesi’ne geçti. 7 Haziran parlamento seçimleri sırasında meydanlara indi ve AKP’nin 400 milletvekili çıkarması için olmadık yol ve yöntemler kullandı. Kendisine torba yasası ile birlikte örtülü ödenek çıkarttı, bu ödeneklerin şimdi nerede kullanıldığı belirsiz.
Sonuç olarak seçimlerde onca devlet olanaklarının kullanılmasına karşın AKP tek başına iktidar olamadı ama şu an AKP iktidarı gasp etmiş bir parti olarak iktidarını sürdürebiliyor. Sürdürme ne söz savaş kararı alma yetkisini bile kendisinde görerek şu an savaş ortamına ülkeyi sokmuş bulunuyor. Recep Tayyip Erdoğan kurulması olası her türlü koalisyonu bozarak seçimlerin yenilenmesine oynuyor. Seçimler yenilendiğinde de AKP’nin durumunun değişmeyeceğini bildiği için çok daha tehlikeli sularda kulaç atmaya devam ediyor.
Suruç katliamı ile başlayan karanlık olaylar dizisi bir anda ülkemizi savaş ortamına sokmuş bulunuyor. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan bu yolla ne kadar PKK düşmanı olduğunu gösterecek ve milliyetçi oyların AKP’ye dönüşünü sağlayarak AKP’yi yeniden tek başına iktidara taşıyabileceğini umuyor. Bu yüzden de harita pusula şaşırılmış durumda. Bir yandan savaş körüklenir ülkenin yangın yerine dönmesi sağlanırken bir yandan da HDP’ye yönelik yaptırımlar planlanıyor. Böylece sonuç alınacağı düşünülüyor.
Sanki bu güne kadar uygulanan politikaların sorumlusu ne Recep Tayyip Erdoğan ne de AKP iktidarıymış gibi kamuoyunun gözü boyanmak isteniyor. İşte bu yüzden demokrasi güçlerinin ve sosyalistlerin ilk adımda çözmeleri gereken sorun Recep Tayyip Erdoğan’ı külliyesinde yalnızlaştırmak ve politik varlığını demokratik bir şekilde ortadan kaldırmaktır.
Yoksa ülkemizin başı daha çok ağrıyacak ve anaların gözyaşı sel olup akmaya devam edecektir.