SANKİ SEÇİM VAR…

Yazan: Turgut Koçak 1 Eylül 2020

Allah nasip etti ve Recep Tayyip Erdoğan sel vuran Giresun’un ilçelerine gitti.

Aman Allahım, ortalık mahşer yerine dönmüş. Kimsenin ne virüs taktığı var ne de daha dün yaşadıkları sel felaketini. Konuşmalar, mitingler öyle rahat bir şekilde gerçekleştiriliyor ki sanki İçişleri Bakanlığı genelgesi ile kutlanılması yasaklanan 30 Ağustos sonrasında korona virüs tehlikesi bıçak gibi kesilip bitivermiş. Miting alanına koşturanların birkaç gün önceki perişan halleri de yok.

Kimsenin menfez çökmesi ile toprak ve suyun altında kalarak yaşamlarını yitiren jandarmalarımızı, bir ailenin otomobilleriyle sulara kapılıp yok oluşunu da, ölen diğer yurttaşları da aklına bile getirdiği söylenemez.

Bütün bu kaygılardan uzak Recep Tayyip Erdoğan’ın söyleyeceklerine kilitlenmiş bir kalabalık var. Herkes iç içe, herkes dip dibe sokulmuş. Erdoğan şöyle diyor, “Felakette işyerlerini kaybetmiş olanlara 50 bin TL. hibe yardım yapılacak.” Kalabalık hep birlikte dalgalanıyor, Recep Tayyip Erdoğan’a memnuniyetlerini hep bir ağızdan hurra haykırıyorlar. Yetmemiş, ihtiyacı olanlar 100 liraya kadar şu kadar süre ile ödemesiz kredi alacakmış… Yine bir dalgalanma bir dalgalanma ki demeyin gitsin.

Dere kenarına ev yapılırdı yapılmazdı muhabbeti uzun sürmüyor. “Devlet yıkıldığı gibi de yapar” denilerek halkın ayranı bir kabartılıyor ki şaşırıp kalıyorsunuz. Kalabalığın devinimine baktıkça daha iki gün önce her şeyden şikayetlenenler bunlar mıydı diyerek soru sormaktan kendinizi alamıyorsunuz.

Efendim neymiş, yüceler yücesi reis emir vermişmiş. En kısa zamanda buralara doğalgaz bağlatılması için çalışmalara başlanacakmış. Halkta yine bir dalgalanma. Alkış, bağırtı gırıla… Kimsenin aklına taşkına neden olan ne HESLER geliyor ne köprülerin ve yolların çürüklüğü. Kimse de demiyor ki baskınla yıkılıp giden evler, apartmanlar buraya neden yapıldı acaba? Kimsenin toprak kaymasının her an olası olduğu yere niye ev yaptığı ve bu yapılara kim ya da kimlerin olur verdiğini bile düşünecek aklı kalmamış kafalarında.

Hem imar affı işi ne olmuş, devlet bu yolla ne kadar para kazanmış kimsenin soracak yürekliliği de yok derdi de değil. Nasıl olsa devlet yıkıldığı gibi yapacak ya niye düşünsün ki gerisini de ağrımaz başını ağrıtsın.

Özetle yaşanan sel felaketinin Allahtan geldiğine herkes kanaat getirdiğine ve de AKP ve saray iktidarına karşı yönelecek olan kızgınlıklar da bertaraf edildiğine göre işler rayına konmuş sayılır. Şimdi asıl konuya dönülebilir. Otobüsün üzerine çuvallar içinde çaylar çıkarılmış. Birileri alıp alıp çayları Erdoğan’a veriyor, o da çayları kaptığı gibi kalabalıkların arasına savuruveriyor. Kalabalık bir sağa bir sola eğilip eğilip kalkıyor. Çay kapanın elinde kalıyor. Kapamayanlar fırlatılacak yeni çay paketinin yerini kestirmeye çalışarak hazır tetikte bekliyor. Çay paketleri arka arkaya atıldıkça devinim arttıkça artıyor. Allahı’ın izniyle bu içi çelikte nasıl olsa virüs bulaşacak değil ya seremoni sürdükçe sürüyor.

Şimdi siz siz olun da böylesine büyük bir felaketi yaşamış olan insanların çektikleri yoksulluğa ve acılara inanın inanabilirseniz. Onur diyeceğim ama bu sözcüğün buralara uğramadığını söylesek ağır kaçacak fakat anlaşılıyor ki AKP ve saray iktidarı hepimizin düşündüğünün beş fazlası bir yöntemle yoksulluğun nasıl yönetildiğinin anlaşılması açısından incelenmesi gerekiyor. Bu yüzden Dereler boyu evleri, barkları olan halkımıza diyoruz ki yahu gerçekten siz nasıl bir şeysiniz gerçekten bize bir kendinizi anlatın da biz de iyi kötü sizleri tanıyalım ha olmaz mı?

Bütün bu miting görüntülerini izlerken aklıma bir şey daha geldi.

Biliyorsunuz İçişleri Bakanı korona virüs kurallarına halkın uymaları için polis ve bekçileri görevlendirdi.

2 polis de Kadıköy’de bir genç kadın maskesini takmıyor diye pat diye yere çalarak onca insanın içinde ters kelepçe takmaya çalışıp yerlerde sürükledi ya şimdi bu genelgenin kim ya da kimlere karşı hazırlanmış olduğunu da Recep Tayyip Erdoğan’ın mitinginde yaşananları görünce çok daha iyi anlıyoruz.

Bir de şu var.

Erdoğan sanki felaket bölgesini ziyaret etmiyordu da seçim mitinglerinden birini yapıyordu fakat yüzü yine de gergin ve endişeliydi…