ŞAKA MISINIZ YOKSA ZIR CAHİL Mİ?

Yazan: Turgut Koçak 30 Eylül 2020

Ülkemiz, kapitalist/emperyalist sistemin işbirlikçileri konumundaki sermaye güçlerince şamar oğlanına çevrildi. Bu anlayışa bir de milliyetçi, dinci şekil verildi mi her şey tamamdır. Sonrası vurursun abalının sırtına tozar da tozar. Durum tam da bu. İşçisi, emekçisi, çalışanı, aydını, genci ve kadınıyla ülkemiz halkı öyle bir cenderenin içine sokulmuş vaziyette ki durmadan boğazı sıkılıyor, durmadan sıkılıp suyu çıkarılıyor.

Ülke ekonomisinin düzeleceği falan yok, yok olmasına da sürekli olarak tam 18 yıldır ülkeyi yönetenler her şey iyi olacak diye 2023 tarihini gösterip duruyorlar. Büyüme deseniz söz konusu bile değil. Nasıl olsun ki üretim yok, yatırım yoksa neyin nasıl hesabını yaparsanız yapın aynı kapıya çıkıyor. Bir türlü söylediğiniz hedefleri tutturamıyorsunuz. Bu durumda da yinelene yinelene halk tarafından her şey gerçekleşecekmiş gibi görülmeye başlanıyor. İktidarsa dün de baktık gördük ki ekonominin tepesine oturmuşlardan birisi olan Damat tarafından 2023 daha iyi olacak diye kestirilip atıldı bile. Olacak mı diye sormayın, bugüne kadar olmadıysa bundan sonra da hiçbir şeyin olacağı yok. Baksanız ya Berat Albayrak daha mikrofonların başına geçmiş ki dolar almış başını gitmiş. O da ne yapsın, “Döviz kuru benim için hiç önemli değil” deyip çıkıveriyor işin içinden. Sanki gözlerimizin içine baka baka yalanı sahi diye kıvırıyor velhasılı.

Yurttaş ise vergisini, kirasını ödeyemediğinden kuruş bile kazanmadan işyerinin kapısını kapattığını düşünsün. İktidar çevresi yandaşlarına kesenin ağzını açtıkça açıyor. Kredi mi dediniz hazır. Vergi borcu mu birikti onun da evvel Allah çözümü var silersin olur biter. Yurttaşların bundan ne haberi olacak ki sanki. Yandaşlar giderek şiştikçe şişiyorlar. Her şeyleri var, altlarındaki arabalara 5 işçi bilmem kaç yıl çalışsa güçleri yetmez.

Ekonominin başındakiler, her şey düzelecek lafı tutturmuş gidiyorlar da düzelecek hiçbir şey yok. Adam öyle sözler ediyor ki inanın bu sözleri cahilin cahili bile edemez. Böylelerine değil ülke yönetimi bir şirketi bile emanet etmezler. Tamam, belki halka öyle söylüyordur kendi şirketi için bu sözleri etmez diyeceğim de desem bile ne anlamı var ki bu sözlerin. Sonra kızgınlığımı biraz daha arttırsam ve ‘Bayım…bayım sizin gibileri herhangi bir şirkette çalıştırmazlar bile” desem önem mi arz ediyor sanki. Baksanız ya adamın şirketleri siha miha üretip paranın dibine vuruyor gördüğünüz gibi.

Hani duyuyoruz muhalefetten, yönetemiyorsunuz sözlerini ama yönetseler ne olacak yönetmeseler ne? Hem bütün bunlara karşın odunu başkalarının sırtında kıra kıra yönetmiyorlar mı sanki? Ya da kapitalizm her durumda hatta zora düştüğünde böyle bir yöntemi kullanmıyor mu? Kaç kez yaşadık aynı şeyleri ama niyeyse bir türlü belleğimizi yoklamak aklımıza gelmiyor. Bu yüzden de yönetmek veya yönetememek üzerinden konuşmak insanın canını sıkıyor.

Tarım bitti diyoruz. Ne var ne yok dünyanın her yerinden alır olduk. Bir de şu var. Bazı sözüm ona iktidarın politikalarına karşı çıkanlar bu durumu konuşurken bile milliyetçilik yapmıyorlar mı ne desek bilemiyoruz. Öyle ya efendim pamuğu bilmem ne ülkesinden alırsak iyi hoş, pirinci de öyle ama Yunanistan’dan almışsak iş kötü birden ayranımız kabarıyor, siyasete kabarmış ayran üzerinden cumburlop dalıveriyoruz. Öyle ya hiç Yunanistan gibi ezeli düşmanımızdan niye bunları alıyoruz ki Çin’den alırız olur biter.

Özetle işin çivisi çıkmış. İktidar para kazanacaksa eğer dünyanın ne orası diyor ne de burası. Hele bir de işin içinde avanta varsa hepsi birer korkusuza dönüşüyor. Ne yasa tanıdıkları var, ne oluruna bir iş mi tutuyoruz diye düşünen. Yeter ki işi içinde rüşvet olsun, rant olsun. Baksanız ya ülkenin en güzel yerlerini Arap dünyasının şeyhlerine, emirlerine ve sultanlarına satıp çıkıyorlar işin içinden. İstanbul bile onların keyfi için Kanal İstanbul ayaklarına bitirilmek isteniyor. Yiyen yiyene, vurgun vuran vurana. Halk ise savaş, mavaş, şu vatan, bu vatan denilerek kandırılarak söz getirilip getirilip söz konusu vatansa gerisi teferruat hem de söyleyeninden hiç haz edilmediği halde buraya atıf yapma kurnazlığı gösteriliyor.

Adamlar her türlü zenginliğin üstüne çökmüşler keyif çatıyorlar. Hani birde utanmadan kendi zenginliklerini size alkışlatmaları yok mu işlerini biliyorlar özetle. Sizler de sizin olmayan şeylere bakıp bakıp zenginlik düşleri görerek uyumaya devam ediyorsunuz. Bakıyorum da düşlerinizde bile aynı şeyleri görüyorsunuz. Kafanıza dank diye bir çay paketi düşse belki uyanırsınız diye düşüneceğim de nerede, uyanmak kim siz kimsiniz?

Keyifli şeyler yazmak gerçekten de çok zor. Ekonomiden konuşan kişi hem kendisi gülüyor hem de bizi güldürüyor. Asayişten sorumlu kişi asayişin ne kadar bozuk olduğundan dem vurarak “Sokakta yürüyebiliyor musun” diyerek Anayasa Mahkemesi başkanına ilginç sözler savuruyor. Korona virüs işi hepten oturup ağlanacak hale getirildi. Sağlık Bakanının söylediklerine kimsenin inandığı yok. Milli Eğitim Bakanı ise tam bir aymazlık içinde.

Durun bakalım daha ne kadar eğleneceğiz bekleyelim görelim…

Sahi siz şaka mısınız yoksa zır cahil mi?