Yazan: Turgut Koçak 9 Haziran 2014
Recep Tayyip Erdoğan’ın A’dan Z’ye bütün politikalırı iflas etmiştir. AKP iktidara geldiği günden bu yana kalemlerine sarılan liboş takımı iktidara görülmemiş destek vermiş, Recep Tayyip Erdoğan’ı öve öve göklere çıkarmıştır. Kaynağı malum sıcak paralar faiz karşılığında ya da kara para olarak içeri girdiği için başlangıçta bir rahatlama gözlenmiş, sıra karşılığına ve borçların ödenmesine gelince ekonomi batağa saplanıp kalmıştır. 12 yıllık AKP iktidarı döneminde üretim durmuş, vurgun ve talan ekonomisi rantla taçlanarak ellerinde bal tutanlara bal yalatarak sadece hırsız takımını zenginleştirirken milyonlar işsizliğe, açlığa ve geleceksizliğe mahkum edilmiştir. Hiçbir anlamda ne sanayiye ne tarıma yatırım yapmayan bu talan iktidarı, ülke varlıklarını sata sata bitirmiş ve en sonunda da tünelin sonuna gelip dayanmıştır. Doğal olarak üretimin durduğu, borçla yaşanan ülkemizde milyonlarca insanımız bankalara borçlanmış, borcunu ödeyemez duruma düştüğü için de ne yapacağını bilemez hale gelmiştir. Sonuç olarak AKP ile birlikte borç batağına saplanan Türkiye’nin borcu 8 yüz milyar dolar sınırına gelmiş dayanmıştır. Bugüne kadar gelmiş geçmiş iktidarların hepsi borçlanma üzerinden ekonomiyi döndürmeye çalışmasına karşın, hiçbir iktidar AKP’nin ekonomide yaptığı tahribatı yapmamış yapamamıştır.
AKP iktidarı ile ülke sosyal olarak da büyük yıkımların eşiğine gelmiş dayanmıştır. Yarını karanlık yığınların umutsuzluğu her türlü insanlık değerlerini başaşağı çevirmiştir. Toplumda var olan dayanışma ruhu ölmüş, toplum gemisini kurtaranın kaptan haline geldiği boş bir tenekeye dönüşmüştür. AKP iktidarı ile birlikte sosyal devlet olgusu çökertilmiş, eğitimden sağlığa, adaletten güvene kadar ortalıkta elle tutulur gözle görülür bir şey bırakılmamıştır. Yurttaşını vergilerle canından bezdiren devlet, iş kendi görevi olan yurttaşlarına iş bulma görevine gelince havlu atmış, yurttaşlarımızı ölümlerden ölüm beğen noktasına getirmiştir. Çalışma yaşamı AKP iktidarında olduğu kadar hiçbir dönemde bu denli güvensiz olmamıştır. İşçiler işverenlerin iki dudağından çıkacak sözlerle işinden olmuşlar, aşırı çalıştırılıp sırtından vurgunlar vurulmuş, iş yerlerinde gerekli güvenlik tedbirleri alınmadığı için iş cinayetleri yaşanmış, yetkililer ise her fırsatta ortaya çıkıp yaşamlarından olan, sakat kalan işçilere dini içerikli açıklamalar yaparak sanki yazgılarına küsmeleri gerektiğini söylemiştir. Son olarak Soma Maden işçilerinin yaşadığı ve 301 işçinin yaşamına mal olan kazayı bizzat Başbakan ölüm bu işin fıtratında var diye açıklamak gibi bir aymazlıkla konuyu geçiştirmek istemiştir. Çalışma alanındaki taşeronlaştırma yüzünden işçiler iliklerine kadar sömürülmekle kalmamış sendikasız, sigortasız ve güvencesiz bir çalışma ortamında işçilerin canlarına okunmuştur.
İşçilerin her türlü ekonomik, demokratik ve sosyal haklarını savunmak için sendikalarda örgütlenmelerinin önü patron tarafından bir şekilde kesilmiş, eğer işçiler ille de sendika istiyorlarsa onu da biz getirirz diyen patronlar işçilerin başına sarı sendikaları musallat etmişlerdir. Bugün çalışma yaşamımızda bu tür sendikaların haddi hesabı yoktur. Soma işçileri bu sarı sendikalara gününü göstermeye kalktıklarında ise sendikacıların kaçacak delik aradıklarını hep birlikte gördük.
Ayrıca toplum derin sarsıntılar geçirdiği için devletin bir takım sosyal kuruluşlarının devreye girmesi gerekirken ne yazık ki, devreye dini cemaatler ve vakıflar girerek toplumu daha büyük bir karanlığın içine itmektedir. Eğitim; ağır bir şekilde dini saldırının altındadır. Ortalığı pıtrak gibi İmam Hatip Okulları sarmış bir takım ne oldukları belirsiz kimseler Din ve ahlak dersi adı altında çocuklarımızın kafalarını yıkar olmuşlardır. Eğitimde özelleştirme kapıdadır. Bu yönde AKP iktidarının attığı adımlar işin geldiği noktayı göstermesi açısından hiç de iç açıcı değildir. Sağlık hizmetleri de keza özelleştirmelerle atbaşı götürülmekte, bu alandaki soygun giderek daha da ağırlaşırken, sağlık hizmetlerinin paralı hale gelmesi ve yetersizliği sağlık hizmeti almak zorunda kalan yurttaşlarımızı canından bezdirmektedir.
AKP iktidarı eliyle özellikle Kürt sorunundan kaynaklı sorunlar sadece katakulli çözüm yöntemleri izlendiği için içinden çıkılmaz hale gelmiş, çatışmaların sıçrayacağı boyut büyüdükçe büyümüştür. Lice’de başlayan ve Kürtlerin yoğunlukta olduğu bütün kentlerde yaşanan olaylar korkarız ki kanlı çatışmalara gebedir. Bizler AKP’nin yürüttüğü “çözüm süreci"nden bir şey çıkmayacağını, “akil insanlar” eliyle yapılan çalışmaların da boş olduğunu hep dile getirdik. Bununla birlikte bu yönde işleyen politikalarda gelip duvara toslamış ve şu anda yaşanan olayların eşiğine gelinip dayanılmıştır. Kürt sorunu eşitlik, özgürlük ve sosyal bir kurtuluşa yani sosyalizme dayandırılmadığı sürece çözülmüş olmayacak belki de yaranın üstü kapatılarak kangrenleşmesine yol açılacaktır.
Bütün bunlar aslında Çankaya’ya çıkma düşü gören Recep Tayyip Erdoğan’ın da politikalarının da doğrudan iflasını göstermektedir. Bizler şu anda doğrudan iflas etmiş, sermayenin gözü kara temsilcisine karşı mücadele vermekteyiz.
“Gezi zekalı’lardan gelen Recep Tayyip Erdoğan’ın yıkılış fermanı çok uzun sürmeyecek yıkılıp gittiğini de çok kısa sürede hepimiz göreceğiz.