Prof. Rennan Pekünlü'nün içeri girmesi olağan mı?

Yazan: Turgut Koçak 28 Kasım 2014

Özgürlük deyip geçmemek gerek. Bazı sol yapıların da özgürlük adı altında siyasi İslamın simgesi haline gelmiş türbanı savunduklarını gördükçe içimiz acıdı. Bu sol yapıların ne menem şey olduklarını da doğrusu bütün çıplaklığı ile görmüş olduk. Sol, özellikle de sosyalist sol neyi savunur, özgürlükleri değil mi? Diyebilirsiniz ki, ne var bunda sol yapıların bazıları da türbanı savunarak özgürlüğü savunmuyorlar mı?

Savunmuyorlar. Bu doğru değildir işte. Bir kez böylesi bir tutum kişinin kendi bacağına baltayı vurması gibi bir şeydir. Çünkü aydınlanmayı bile içselleştirmemiş toplumlarda yığınların bir kurtuluş seçeneği olarak sosyalizmi benimsemesinin olanağı yoktur. İktidarı amaçlamayan ama bir çeşni olarak var olmak isteyen sol yapıların düştükleri durum aslında halk dalkavukluğu altında milyonların uyumasını savunmaktan başka bir şey değildir. Kaldı ki, türbanı savunmak özgürlükleri savunmak anlamına da asla gelmez. Toplumun yarısını oluşturan kadınların bu anlayış altında özgürlüklerinin ellerinden alınması savunulmaktadır gerçekte. Öyle ki, geçir başına türbanı, uyut dini inancımız böyle emrediyor diye, sonra da kadınlara ne hak tanı ne de hukuk. Recep Tayyip Erdoğan gibileri de çıksınlar, “kadınlarla, erkekler eşit olamazlar bu işin fıtratı böyledir” desinler. Böylece de kadınlarımız ne doğru dürüst eğitim alsınlar, ne doğru dürüst toplum yaşamının içinde olsunlar, ne doğru dürüst eşit haklara sahip olduklarını düşünerek haklarını ve özgürlüklerini savunabilsinler. Çocuk yaşta evlendirilsinler, koca dayağı olağan sayılsın ve hatta erkek yakınları tarafından namus şu bu savı ile öldürülsün, sonra da çıkıp birileri göğüslerini gere gere türbanı sol adına savunsunlar, işte bu olmaz. Sol diyorsak, bu bizim bilinçli bir seçimimizdir. Çünkü sağın zaten iki metre önünü göremeyecek denli miyop olduğu zaten tartışma götürmez.

Doğal olarak kadınlarımız ekonomik bağımsızlıkları olmadığı sürece her yerde ezilip aşağılanacaklardır. Cumhuriyetin belki de en önemli açmazı burada yatmaktadır. Ancak bu açmazlara karşın Cumhuriyet yine de yasalarla kadınlarımızın haklarının önemli bir bölümünü yasalarla teminat altına almıştır ki, AKP gibi dinsel devlet eğilimleri olan partiler bu teminatları da ortadan kaldırarak kadınları kul köle derekesine düşürmek istemektedir. Bu yüzden de türban, siyasal İslamın her fırsatta başvurduğu bir silah olarak karşımıza çıkmıştır. AKP iktidar olduktan sonra türbana serbestlik gelmiş, okullarımızı halen cumhuriyetin okulları gören profösörler ve öğretmenler ise okullarda türbana karşı çıkarak bu doğrultuda dayatmaya girişen kesimlere karşı engelleyici olmuşlardır.

Prof. Rennan Pekünlü de karşı çıkan öğretim üyelerinden biridir. Ayrıca sözü geçen profösör yasakçı değil, aksine özgürlük savunucularının önde gelenlerindendir. Türbanlı birkaç kız öğrencinin kendisini şikayeti üzerine eğitim özgürlüğünü engellediği gerekçesiyle mahkemece kendisine ceza verilmiş, Yargıtay da bu cezayı onamıştır. Öğrencilerine Foça Cezaevi’ne girmeden önce son bir ders veren Prof. Rennan Pekünlü orada bulunan herkesi ağlatmıştır. Bu ağlatma kimilerinin sandığı gibi bir teslimiyeti ve korkuyu içinde barındıran bir eylemden çok gerici ve halk düşmanlarının tamamına haddini bildirir tarzdadır. Bu yüzden Prof Rennan Pekünlü hocamıza şimdiden geçmiş olsun diyor, bu toplumda kendisi gibi namuslu insanların gerici kalkışmaya asla izin vermeyeceklerini buradan ilan ediyoruz.

Recep Tayyip Erdoğan’ın kadınlarla ilgili son konuşmasının hemen sonrasına gelen bu cezaevine gönderilme girişiminin umarız kimi kesimler üzerinde uyarıcı bir etkisi olur diye düşünüyor, Rennan Pekünlü hocamıza güle güle git, güle güle gel diyoruz.