Yazan: Turgut Koçak 12 Temmuz 2014
Bizler, bu sözleri çok duyduk ama Recep Tayyip Erdoğan mahsur görmemiş üstünden bir daha geçiyor. Malum, hitapettiği çevre balık hafızalı. Ya da ne bileyim Recep Tayyip Erdoğan’ı hatasıyla, sevabıyla birlikte seviyorlar. Ne derse desin kendisini dinleyenlerin amin çekeceği bilinen bir şey. Neymiş efendim “Yeni Türkiye"nin vizyonu; demokratik, zengi ve öncü bir Türkiye imiş. Muhterem elini sol göğsünün üstüne koyup birkaç kez sol göğsünü taptıladıktan sonra yalanına başlıyor.
Türkiye, demokratik bir ülke olacakmış. Bir söz vardır görünen köy kılavuz istemez diye, Recep Tayyip Erdoğan’ın icraatına bakıp da Türkiye’nin demokratik bir ülke olacağına inanan varsa o ya Allah’ın safıdır ya da ne bileyim iflah olmaz bir biatçıdır. Yoksa bunca insan kumpaslarla niye tutuklanıp yılları içerde geçtikten sonra bırakılsın? Ya peki, işinden kovulan, görevi yaptırılamayan gazetecilere ne buyrulur? Muhteremin devirdiği çamlar yüzünden protesto edilmesiyle biten olayların arkasından gelişenlere bakın bir siz. Kendisi dahil, korumaları, durumdan vazife çıkaran danışmanlar niye insanları yerlerde sürükleyerek dövüyorlar ki? Daha dün Doğan Haber Ajansı’nın muhabiri görüntü aldığı için yerlerde sürüklenip hastanelik edilmedi mi? Yandaş medya ve Harami Çiftliğine dönüşmüş TRT sizin vizyon palavralarınızı veriyor diye halkın inanacağını mı sanıyorsunuz? Hakkınızı yemeyelim, size de inananlar çıkar tabi. Akil yaptığınız arabeskçi Orhan Gencebay, sanatçı diye pompalanan Şafak Sezer daha bilmem kim ve de evlerine barklarına şırıl şırıl dünyalık akıttığınız halkın alınterini çalan hırsız takımı. Diyeceksiniz ki, madem öyle kim veriyor bu kadar oyu Erdoğan’a? Kim verirse versin ancak sonuç değişmez, çünkü bunca şeyi yaşayıp da Recep Tayyip Erdoğan’a oy veren muhteremlerde de vardır bir arıza herhalde. Kısacası sizin demokrasi anlayışınızdan ne köy olur ne de kasaba. Yok, eğer Faşistliği, demokratiklik diye yutturuyorsanız o başka. Bundan sizin fıtratınızda bol bol var nasılsa…
Zenginlik diyorsunuz, bakın burada haklısınız işte. Zenginleşmede sizin elinize kimse su dökemez. Daha dünün çulsuzlarıyken şu paralarınıza, villalarınıza, kurduğunuz şirketlere, vakıflarınıza bakın bir. Oluk oluk kaynağı belirsiz para akıyor. Uçaklar dolusu altınlar hava limanlarına iniyor da değerli taş diye yutturulamayınca, altınlar eksilerek güzergah değiştirip başka bir kara para cennetine uçuruluyor. Namuslu memursa soluğu Gaziantep’te alıyor. Kurduğunuz havuzlarınız, talan ettiğiniz kentlerden elde edilen rantlar, koruma alanlarının imara açılıp birilerine peşkeş çekilmesi, Urla’da hazineye ait kıyının palazlandırılmak istenen Ensari Vakfı’na kiralanması, ülkelerarası denizlerde yüzdürülen gemicikler, babalar gibi satılan ülke varlıkları, kurum ve kuruluşların birer birer özelleştirilip başkalarına devredilmesi sonrasında neler değişti neler. Bir türedi zenginlik ki, evlerinin deposuna paralar istifleyecek denli zenginleşip halkın anasını bellediler. Ayakkabı kutuları içinde evlerden taşan paralar, para kasaları, milyon milyon paracıklar eğer zenginleşmenin işareti değilse başka ne olabilir ki?
Zatı muhterem sağ elinizle sol göğsünüzü taptılayarak kalben insanları selamlamanızdan çok şey anlaşılıyor çok şey. Zenginlik sizin işiniz ya peki sadaka ekonomisine mahkum ettiğiniz milyonlar ne olacak? Onların yoksulluğunu kullanıp oylarını almak marifetiniz olduğunu biliyoruz. Ancak sizin zenginlik dediğiniz şey sayıları birkaç on bini geçmeyen haramzadelerden ibaretse başarınıza gerçekten de diyeceğimiz olamaz. 76 milyonun kaç milyonunun yiyecek ekmeği yok biliyor musunuz? Bir de kalkmış sizin yağdanlıklarınız, “Ekmek için Ekmeleddin” sloganını eleştirerek dalga geçiyorlar. Neymiş efendim bu slogan 1970’lerde kalmışmış. Ekmek arası’ymış falan filan. Tabi sizin için ekmeğin ne sözü olur ki, evlerinden kamyon kamyon dolarlar erolar fışkıranların ekmekle bir işi mi olurmuş hiç?
Gelelim; Öncü Türkiye savınıza. Bize göre vizyon olarak açıkladığınız ne varsa palavra palavra olmasına ya, en palavrası da kendi yönetiminize dünyada bir öncülük biçmenizdir. Şu anki duruma baktığımız zaman ortada içler acısı bir durum olsa da öncü olmak konusunda görülmemiş gayretlerinizin olduğu da bilinmektedir. Hem öyle bir öncü konumundasınız ki, El Kaidesi, El Nusrası, Müslüman Kardeşleri, IŞİD’ı sizin öncülük hevesinizle beslenerek bunca insanı acımadan doğrayabilmiştir. Kurbanlarının çoluk çocuk demeden başlarını uçurup kafaları ile top oynayan bu cani sürüsü bile sizin öncülüğünüzü tam olarak kabul ediyor değil. Eğer etseler her istediğinizi ikiletmeden yerine getirmezler mi? Peki, onlar ne yapıyor, sizin her istediğinizi yerine getiriyor mu? Ne gezer. Siz onların her istediğini yerine getiriyorsunuz. Reyhanlı katliamını iktidarınızın başkalarının üstüne yıkma gayretini yine El Kaideciler kendileri çürüttü. Niğde/Ulukışla yolunda iki güvenlik görevlisi bir şoförü sizin marifetli IŞİD’ınız katletti.32 TIR şoförünü kaçırıp araçlarına el koyduktan sonra şoförleri bırakanlar IŞİD’çılar. 49 Konsolosluk görevlisini rehin tutanlar da onlar. Peki, siz onlara ne diyorsunuz? Müslümünsalarmış, Allaha inanıyorsalarmış, rehineleri bıraksınlarmış. Siz ki Çankaya için yarışıyorsunuz, ettiğiniz söze bir bakar mısınız hiç ipe sapa gelen yanı var mı?
Bir de kalkmışsınız öncülükten dem vuruyorsunuz. Sizin sayenizde Türkiye’nin dünyanın hangi ülkesinde zerre kadar saygınlığı kaldı ki, 2023 deyip duruyorsunuz? Sözün özü siz iflas etmiş bir tüccarın psikolojisine sahipsiniz. Durmadan saldırıyor, gerçekleri olduğundan farklı göstermek için çırpınıp duruyorsunuz. Karşınızda aşağılık kompleksi ile kıvranan bir yığın bulmuş olmalısınız ki, bu şekilde seslenerek onların kompleksini doyuma ulaştırarak oy almayı hesaplıyorsunuz. Ve zaten bütün faşist diktatörler; aşağılanmış, şu ya da bu şekilde gururları çiğnenmiş halka tıpkı sizin gibi seslenerek onları kendilerine ram etmişlerdir. Bu yüzden de demokrasiden, zenginlikten ve öncü bir Türkiye’den söz ederek Çankaya koltuğuna sıçramayı umuyorsunuz.
Umun! Ne demişler; Umut fakirin ekmeği ye mehmet ye! Siz bir de Çankaya’nın yokuş yollarından aşağı doğru yuvarlanırsanız ki öyle olacak; işte o zaman yanınızda ne bakara makarayı, ne koluna 800 bin TL’ik saat takan muhteremi, ne aklandım beni fezlekeden çıkarın diyen eski bakanınızı bulamayacaksınız. Sizi milyar dolarlarınız da kurtaramayacak inan milyon dolarlarınız da…
Yazımızı Dimitrov’dan bir alıntı ile bitirelim.
“Burjuva çevrelerinin bugün içinde bulunduğu panik havasının nedeni kolayca anlaşılmaktadır. Birleşik Emek Cephesi, gerici kapitalist saldırılar ve burjuvazinin sınıfsal egemenliği için öldürücü bir silahtır. Burjuvazi bu silahı doğrudan doğruya kendi kalbine yönelmiş olarak görmektedir. Bu Cephe, kapitalistler, bankerler, vurguncular, büyük mülk sahipleri, toprak ağalan, yani halkın büyük çoğunluğunun emeğini bir asalak gibi sömürmek isteyenlerin tümü için gerçek bir tehlikedir.
Ne var ki, Komünist Partinin Birleşik Cephe taktiğini önermesinde gizli nedenler arayan yaşlı politika falcılarıyla kapitalizmin genç kâhinleri tarafından ileri sürülen varsayımlar düzmecedir; çünkü partinin bu taktiği önermesinde hiçbir gizli niyet yoktur ve olamaz.
Akıllı bilim adamları ve profesör beyler, konu son derece basit ve açık seçiktir; dünyadaki en basit şeyden daha yalındır.
Emekçi halkın ekmeğini, yaşamını, haklarını, özgürlüklerini ve geleceğini güven altına almak için Birleşik Cephe, emekçi kitlelerini, bütün çalışan aydınları ve kapitalist olmayan unsurları, kapitalist azınlığın sömürüsünden, yağmasından ve boyunduruğundan korumak için, kapitalist azınlığın askeri veya faşist dikta planlarını bozmak ve gerçek halk egemenliğini kurmak için gereklidir. Herhangi bir yeni askeri serüveni ve felaketi engellemek, ülkenin siyasal özgürlüğünü, ulusal bağımsızlığını, barışı ve komşu uluslarla kardeşlik ilişkilerini sağlamak için Birleşik Cephe zorunludur. Son olarak, ama önem açısından sonuncu olmayan koşul da, toplumsal gelişmeye, halkı ve ülkeyi kapitalizm boyunduruğundan kurtarıcı bir yön vermek için Birleşik Emek Cephesinin vazgeçilmez zorunluluk oluşudur.”
Dimitrov; “Emekçi halkın ekmeğini, yaşamını, haklarını, özgürlüklerini ve geleceğini güven altına almak için Birleşik Cephe, emekçi kitlelerini, bütün çalışan aydınları ve kapitalist olmayan unsurları, kapitalist azınlığın sömürüsünden, yağmasından ve boyunduruğundan korumak için, kapitalist azınlığın askeri veya faşist dikta planlarını bozmak ve gerçek halk egemenliğini kurmak için gereklidir.” derken Bulgaristan’da yüzbinler bu sese kulak vermişle ve de faşizme karşı mücadelenin bayrağı altında toplanmışlarsa bimi ülkemizde de bizler mutlaka bir yolunu bulup Recep Tayyip Erdoğan’ın kara bayrağının altına toplananları yenilgiye uğratabiliriz.
Gerçekler bu kadar yalındır işte.
Eğer anlamak istersek…