Yazan: Turgut Koçak 12 Haziran 2021
Aslına bakarsanız konuştuğumuz iki şey öyle birbiriyle benzeş ki bunu anlamak ve anlatmak için kırk dereden su getirmeye gerek yok. Birisi sistemin iktidarları sonucu doğanın ne hale getirildiği diğeri de yine sistemin toplumu ne hale getirdiği ile ilgili. Öyle bir kirlenme öyle bir kirlenme ki ölçüsünü bile bulmanın olanağı yok.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bu yana kapitalist sistemin boğazını sıkıp öldürmeye çalıştığı bir ülke olmuştur. Sistem doğası gereği vurguna, talana yıkıp geçip gitmeye uygun olduğu ve bu süre içinde sağcı iktidarların yapıp ettikleriyle gelmiş gelmiş AKP ve saray iktidarı günlerine dayanmıştır.
Şimdi Marmara’nın üstünü kaplayan deniz salyası nasıl da pis, insanın içini kaldırıyor. Peki, bu pisliğin nasıl oluştuğunu biliyor musunuz? Doğrudan söyleyelim kapitalist sistemim doymazlığı. Daha çok kazanmak daha çok kazanmak hırsı…
Gelelim toplumun kirlenmişliğine. Sağcı iktidarlar dünden bugüne kendi insan tiplerini de yarattı, değer yargılarını da. Bizlerin ahlaksızlık olarak bildiğimiz ne varsa oldu bu sistemden yana olanların ahlakı.
Adaletsizlik, vurgun, talan, hırsızlık baskı zulüm nasıl olur da yaşadığımız toplumun yaşam şekline dönüşür de kimsenin bunları önlemeye gücü yetmez? Bu pislikle kirlenen insanların niye hiçbir değerleri kalmaz ve değerleri olmayan sistemin politikacıları desteklenip, sistemin kazasız belasız sürmesi için kirlenmişlerin desteği ile iktidarlar ayakta tutulur?
Emek bize göre en yüce değerdir de niye bu kirlenmişler için enayiliğin ta kendisidir? “Çalıyorlar ama çalışıyorlar” da diyen bir kalabalık içinde feleğinize kahredip durmak sorunu çözer mi?
Sanki bu kirlenmişlikle yeni tanışmış gibi şaşırıp şaşırıp süpenallah çekiyor oluşumuza ne buyrulur? 12 Eylül öncesi yok muydu bu ülkede mafya? Uyuşturucu ve beyaz kadın ticaretinden, silah kaçakçılığına, çek senet mafyalığına kadar pek çok şey yaşanmıyor muydu 1970’lerde? 1970’lerde onca insanın sokak ortasında katledilmesine bir göz attığınızda bu olayların arkasında NATO’nun Gladyosu yok muydu?
Gladyonun alt birimlerinde görevli mafyalar MHP ve dinci yapılardan kimleri devşiriyordu ne çabuk unuttunuz? 1980’lerden sonra ortalıkta mafya cirit atmıyor muydu? Susurluk’ta uç veren patlayan çıbandan yayılan irini bütün Türkiye y?
Şimdi bu olaylar AKP iktidarı döneminde en tepe noktasına çıkmış. Sözünü ettiğimiz kirlenmenin ölçüsü yok. Yaşananları sanki Sedat Peker ortaya çıkıp anlattığı için mi öğrendiğimiz sanılıyor? İktidarın en kafa adamlarıyla çevrilen dolaplar olmasa marinaya mı çökülebilir yoksa hiç para vermeden otellere mi daha başka bir sürü şey mi yaşanır. Ya da birileri işin içinde olmasa siyasi cinayetler işlenebilir üstü mü kapatılabilir? Sedat Peker’in suçlamaları varıp iktidarın en tepe noktalarındaki kişileri nasıl dayanır?
Sedat Peker’e mafya lideri diye inanılmaması gerektiği söyleniyor ya o zaman ülkenin yetkilileri çıkıp niye doğrusunu söylemez? Ya da yargısı harekete geçin söylenenlerle ilgili olarak suçluları ayıklayıp suçlu yerine komaz, suçsuzları da ayırıp neden aklamaz? 17-25 Aralık tarihleri vardı ya AKP kendisine bu tarihleri milat yapmıştı, orada ortaya çıkanların suçlu olduklarını gösteren belge ve bilgiler niye yokmuş gibi kapatılıp el konulan paralar da dahil faizleriyle birilerine teslim edildi? Sonra suçsuzmuş gibi Reza Zarrab bırakıldı da ABD’yi gidince niye öttü?
Şu isimlere bakın bir. Mehmet Ağar, Korkut Eken, Engin Alan… Mübariz Mansinov parasız pulsuz bir Azerbaycanlıyken marina sahibi ve zengin çökme işi Baba filmi gibi. Sedat Peker şimdi çıkmış bu filmin gerçekleştirilmiş senaryolarını okuyorsa geç efendim sen mayfa mısınız diyeceğiz? Hiç mi bakmayacağız nelerin olup bittiğine?
Dedik ya artık gına geldi. Televizyonlardaki mafyolog tartışmalarından iyice bıktık usandık. Sonra kapitalist sistemin ahlak anlayışından mı öğreneceğiz doğruluğu dürüstlüğü. Bu düzen salya, bu düzen pislik, bu yüzden toplum da doğa da salya sümük pislikten kurtarılmak isteniyorsa bunun bir tek yolu var.
O da bu düzeni yıkıp sosyalizmi kurmak gerisi fasa fiso…