Yazan: Turgut Koçak 28 Nisan 2021
Dün partili arkadaşlarımızla birlikte çok az bir uğurlayıcı kitlesi vardı cenaze töreninde. Sayının bu kadar azlığı tabi ki de katılımın sınırlı tutulmasının yanında başka nedenlerin de olduğuydu. Orada bir kişi Çağatay Anadol’un Can Yücel’in ‘EN ÇOK BABAMI SEVDİM’ şiirinden esinlenen bir havada bir arkadaş mesajını okumuş. Eşinin konuşması ayrı elbette.
Cenaze törenine ise TSİP Genel Merkezi, TSİP İzmir İl Örgütü ve Muğla İl Örgütü de çelenk göndermiş ama üst yazılarını jandarma sökmüş niyeyse. Geriye bir tek benim adıma ve Bodrum Belediye Başkanı adına çelenkler kalmış. Jandarma ne adına ve niçin bu çelenkleri söker, niye AKP’lilerin cemaat, tarikat çevrelerinin birisinin lebalep cenaze törenlerine ve de namazlarına dokunmaz bilmek isteriz elbette.
Bugünlerde işi gücü bırakmış jandarma tam anlamıyla iktidarın kolluk kuvvetine döndürülmüş bunu da açıkça dile getirmek isteriz tabi ki de.
Durumu değerlendiriyoruz. Bizler Partinin kuruluşunda ve sonrasında önemli bir görevi üstlenmiş bir yoldaşımızdan, yani partimizin Genel Başkanlığını üstlenmiş bir kişiden söz ediyoruz. Onu 30 kişinin katıldığı bir törenle uğurlamak gerçekten de bizim için hüzün verici olmuştur. Oysa gönül isterdi ki onu uğurlamak tam da şanına uygun bir şekilde olsun.
Hani şimdi düşünüyorum da bu davanın en uzağına düşmüş olan birisi yoldaşlık gerçeğini unutup mesajının okunmasını sağlamış. Hem de onca kadir bilmezliğe karşın ‘En çok seni sevdim’ ifadesiyle… Oysa bizler isterdik ki bizim dirimiz kadar ölümüz de kapitalizm için bir yıkım yemini olsun. Olsun ki meydanın kimseye boş kalmayacağı bilinsin.
Che Guevara ne demiş; “Gerçekçi ol, imkânsızı iste”. Asıl burası önemlidir bence. Çünkü Ahmet Kaçmaz yoldaşımız elbette son yolculuğuna uğurlanırken çok fazlasını hak edenlerin başında gelenlerdendir fakat yine de yaşadığımız her şey ama her şey bizim için ders niteliğinde değil midir? Gücünü dost düşman herkese kanıtlamış olan TSİP kim ya da kimlerin elinde sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi yok edilmeye çalışılmıştır hiç mi hesabını yapmayacağız? Yaptıktan sonra da yine de gerçeği göremeyecek kadar ipin ucu kaçırılmışsa onlarla ne yol arkadaşlığımız olur ki?
Evet, Kaçmaz’ın yaşamını yitirmiş olması bile bize bir gerçeği gösteriyorsa eşyayı adıyla çağırarak gerçeklere bir kez daha parmak basarsak hangi fincancı katırlarını ürkütmüş oluruz ki? Bu yüzden bir kez daha söylemek isterim ki yolu TSİP’ten geçenlere ve de onca zorluklara katlanarak TSİP’i politik yaşamın öznesi haline getirmek isteyenlere hiç mi bir şey söylemeyelim?
Sonuç olarak, kapitalizm için çürümüşlük tespiti yapıp bu konuda ahkâm kesenlere de bir diyeceğimiz vardır. Acaba bu çürümüş cesedi kim ortadan kaldıracak? Bu düzeni değiştirip kim insanın insan tarafından sömürülmediği, bir başka deyişle gündüzlerinde sömürülmeyen – Gecelerinde aç yatılmayan ekmek, gül ve hürriyet günlerini nasıl getireceğiz?
TSİP böyle bir özneydi evet. Bizim için tartışmasız yine öyle bir özne.
Kaçmaz’ı uğurlarken buradan bir kez daha ilan ediyorum ki sosyalizm yolunda bir taşı bir taşın üstüne koyanlar asla unutulmazlar. İlk Kurucu Genel Başkanımız Ahmet Kaçmaz ise unutulmayacaklar arasındadır.
Selam olsun yüreği sosyalizm isteği ile atanlara!
Selam olsun hiçbir zaman yılgınlığa düşmeyip bayrağı yere düşürmeyenlere!
Selam olsun sınıfın alçak gönüllüğü ile davranıp düşmana her daim yumruğunu sıkılı tutanlara!
Bir kez daha sizi uğurluyoruz değerli yoldaşımız Genel Başkanımız Ahmet Kaçmaz…
Güle güle…