PARTİ VE İKTİDAR MÜCADELESİ

Yazan: Turgut Koçak 24 Nisan 2022

Gerçek olan şudur ki iktidar ele geçirilmeksizin bu sistemin içinde yapılacakların sınırına kadar gelinmiş devamında ise sürekli olarak mevzi yitirilerek kapitalizm geniş halk kitlelerinin bütün ağırlığı ile sırtına binmiştir. Bu yüzden de kapitalimi yıkmak ve iktidarı egemenlerin elinden almak için öyle bir araca gereksinimimiz var ki bu araç komünist öğretiyle donanımlı olmalı, yetmez kararlı ve bileği bükülmez, yenilmez bir araç olarak inşa edilmelidir ki bu aracın adı da partidir.

Kapitalist öğreti bizim parti ile ilgili görüşlerimizi eleştirirken sayısız kez söylemiş olmamıza karşın partiyi bir tapınç aracı haline getirdiğimizi ileri sürerek biz komünistlerin önünü kesmeye çalışmıştır. Kapitalist öğretiyi savunanları anlıyoruz çünkü parti onların iktidarına son verecek bir araç olduğu için düşmanlıklarını da parti üzerinden yapmaları kadar doğal bir şey yoktur. Ancak bu burjuva görüşün sağ ve sol sapma unsurlarda da uç verip biz komünistlere yüklenilmesini püskürtmek ve etkisiz kılmaz zorundayız çünkü bunu yapmaz isek bugün dünyanın birçok komünist ve işçi partileri gibi yelkenin dümenini sağa kırmaktan kurtulamayız.

Türkiye Sosyalist İşçi Partisi olarak partiye çok önemsiyor ve yaşamsal bir araç olarak görüyoruz. Bu yüzden de gittiğimiz her yerde, ulaştığımız kitleler içinde anlattığımız konuların başına öncelikli olarak partiyi koyuyoruz. Ama görüyoruz ki sol çevrelerde parti gerçeği yeterince iyi anlaşılmamış, bu yüzden de solun büyük bir parçası kendisini solcu olarak sayarken partili olarak kendisini tanımlamıyor. Bu yüzden de iktidar olma hedefinden ciddi bir şekilde uzaklaşmış olan solcuları görüyoruz. İktidar hedefinden uzaklaşmış diyorum çünkü sosyalistlerin iktidarı ele geçirmek için partilerinden daha önemli bir silahları yoktur.

Solcular partiliyken nasıl oldu da partisiz solculara dönüştüler kısaca bir özetleme yapalım. Her şeyden önce Sovyetler ve sosyalist sistem yıkılmadan önceki döneme dönecek olursak kapitalist emperyalist dünyanın ideologlarının sahte demokrasi ve insan hakları üzerinden yürüyerek komünist partilere şiddetli saldırılarda bulunduğuna tanık oluruz. Sonsuz olanaklarla girişilen propaganda ister istemez muğlaklığın yaşandığı her alanda etkili oldu. Pek çok ilerici, devrimci, demokrat kesimler ve hatta örgütlü partililer bile bu propagandanın etkisi altında kaldıkları için birdenbire özgürlüklerine tırnak içinde çok düşkün bireyler olarak karşımıza çıktılar. Bu etkinin yıkımlarını gittiğimiz her yerde görebiliyoruz. Bir başka konu da şu; dünyada ve ülkemizde var olan partilerin oportünist günahları yüzünden pek çok sosyalistin partiye olan güveni yerle bir oldu. Parti içinde sözde önderlik olarak yuvalanmış kimi kifayetsizler yüzünden hem parti düşmanları hem de komünist çizgiden hızla uzaklaşan kimseler ortaya çıktı.

Bu kesimler içinde en sağa savrulanlar olduğu gibi kendilerini değişik kanallarda ifade eden kimseler de hiç de az değildir. Kapsayıcılık açısından gerçek bir sosyalist parti içinde kadın haklarından tutun da çevreciliğe, oradan tutun da insan haklarına kadar sınıfsal temel de kalıcı ve tek doğru politikalar üretenler sosyalistler olduğu halde nasıl oldu da kadın hareketi, çevre hareketi, insan hakları savunuculuğu gerçek temellerinden koparak kapitalist sistemin birer aksesuarı haline gelebildiler hiç kafa yordunuz mu? Bu yönelimlerde niye iktidar hedefi yok? İktidar hedefi olmayınca insanlığın başına türlü belaları açan kapitalist sistem nasıl ortadan kaldırılacak da sistemden kaynaklanan sorunlar çözüme ulaştırılacak hiç düşünüyor muyuz? Onca yaşadığımız belaların sınıf karakteri varsa bu yine karşı sınıf karakteri yani işçi sınıfı ve bağlaşıklarınca devrimci bir şekilde çözülmeyecek mi?

Parti olarak yoğun bir örgütlenme çabası içindeyiz. Çalışma yaptığımız hemen her yerde sağa savrulmuş bir anlayış önümüze çıkıyorsa ki çıkıyor hem de etkili bir şekilde parti olarak iktidarı hedefleyen bir anlayışla bu engeli aşmak da boynumuzun borcudur. Kararlıyız bütün engelleri bertaraf edip örgütleneceğiz ve her türlü karşı devrimci saldırıyı da püskürterek amacımıza ulaşacağız.

Çünkü TSİP’in 1972’lere dayanan 52 yıllık bir tarihi bir o kadar da birikimi var…