Yazan: Turgut Koçak 16 Ocak 2015
Biliyorsunuz, Charlie Hepdo Dergisi’ne yapılan saldırı sonrası Paris’te düzenlenen yürüyüşe Başbakan Ahmet Davutoğlu’da katıldı. Orada terörün her türlüsüne karşıyım dedikten ve bu saldırıyı kınadıktan sonra yurda döndü. Tam da aynı sıralarda saraydan bir açıklama geldi. Recep Tayyip Erdoğan “Orada Netanyahu’nun ne işi var” diyordu. Gerçi biz hem Netanyahu’nun hem de Ahmet Davutoğlu’nun ne işi var diye sormuş, niye sorduğumuzu da dile getirmiştik. Şimdi Netanyahu’yu boşverelim. Çünkü bütün dünya biliyor ki, İsrail’in devlet terörü sonucu Filistin’de yüzbinlerce insan yaşamlarından olmuşlardır.
Ahmet Davutoğlu ve onun gibi düşünenlere gelince; onların durumu çok daha korkunç. Bunlar hem Batı’nın Müslümanlara karşı tuzak kurduklarını söyler, hem de öldürülen 10 Müslüman’dan 9’unu Müslümanlar öldürürler. Yani olup bitenlerin özeti, Müslüman Müslümanı emperyalist dünyanın kuklalık görevini yaparak ve çeşitli mezhep farklılıklarını ileri sürerek canice katleder. Bu gerçekler bir türlü doğru dürüst anlaşılıp tartışılarak gerçeğe ulaşmayı kimse önlerine koymayı düşünmez. Pakistan’da 100’ün üzerinde çocuk din adına katledilir, İslamı yalamış yutmuşlardan her nedense tık çıkmaz. IŞİD’ı, El Kaide’si, El Nusra’sı, Müslüman Kardeşler’i din adına adeta kıyım gerçekleştirirler, birileri çıkıp da bunlarla ilgili açık açık konuşamaz. Hatta Recep Tayyip Erdoğan’dan Ahmet Davutoğlu’na kadar tüm AKP’liler bu örgütlere Suriye’de olduğu gibi her türlü yardımı yapmaktan çekinmezler.
Charlie Hepdo Dergisi’nden 4 sayfalık bir seçki yayınlayan Cumhuriyet Gazetesi bizzat Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ağzından hedef gösterilir ve kendini bilmez birileri de gider Cumhuriyet Gazetesi’ni basmaya kalkışırlar. Cumhuriyet Savcısı talimat verir, Cumhuriyet Gazetesi’nin dağıtımı engellenmeye çalışılır. Yani sizin anlayacağınız hep yalan ve iftiraya dayalı aynı numara geçerlidir. Neymiş, Müslümanların kutsal değerlerine hakaret ediliyormuş. Ortada böyle bir şey olmamasına karşın bir yerlere mesaj verilecek ya, artık sonu nereye varacaksa varsın düşünülmez. Yeter ki, dini siyasete alet ederek yandaş kazanılabilsin.
Başbakan Ahmet Davutoğlu öfke içinde yumruğunu masaya vura vura konuşarak, kimse peygamberimize ve İslamiyete hakaret edemez, ederse karşılığını görür derken acaba hangi akla hizmet ediyor dersiniz? Bizzat Başbakan’ın ağzından işin nereye varacağı kestirilmeden toplum böyle terörize edilirse neler olabilir hiç düşünülüyor mu? Hem Cumhuriyet Gazetesi ne demiş de bunların inancına ve kutsal değerlerine hakaret etmiş?
Böyle bir davranış bırakalım demokrasiye, insan haklarına, basın özgürlüğüne inanmayı, bize göre doğrudan suç teşkil eden açıklamalardır ki, böyle davranarak bu iktidarın sorumluları acaba nereye varmak istemektedirler, aklı başında birileri çıkıp açıklayabilir mi?
Bugüne kadar sizin gibi iftiracılar yüzünden hâlâ utancı silinmeyen Maraş katliamı yaşandı. Daha dün Sivas’ta insanlarımızı diri diri yakıp katlettiniz. Sözümona İslami hassasiyetleri olanların hangi hassasiyetlerine saldırıda bulunuldu da bu insanlık dışı cinayetler kolayca işlenebildi, bu konuya sizin gibi düşünenler bir açıklık getirebilirler mi?
Diyelim ki, ortada ne İslamiyete, ne de Hz. Muhammed’e karşı en küçük bir sataşma bile yokken Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu sizin hangi hassasiyetinize dokunuldu ki, köpüre köpüre konuşma yapıyor ve Cumhuriyet Gazetesi’ni hedef göstermeye kalkışıyorsunuz? Hiç bu davranış bulunduğunuz makamla bağdaşır mı?
Ne güzel, size kim muhalif, uyduracaksınız bir şeyler sonra da onların soluğunu kesmek için her yola başvuracaksınız, bu nasıl bir anlayış nasıl bir sorumluluktur?
Paris’te doğru söyleyip Türkiye’de şaşırıp herkesi tehdite yöneleceğinize ülkede onca işsizin, onca aç dolaşanların, sorunlarını çözmeye yönelik görevlerinizi anımsasanız olmaz mı?
Yok yok, sizin ne teraziniz doğru tartıyor, ne de zulmetme alışkanlığınızı bir tarafa koyma gereği duyuyorsunuz.
Ne diyelim, siz bilirsiniz.
Ne demişler: Rüzgâr eken fırtına biçer…