ÖZGECAN/SIZ DÜNYA CANSIZDIR

Yazan: Turgut Koçak 16 Şubat 2015

Özgecan/sız dünya cansızdır.

Ülkemiz kadına şiddetin doruklara çıktığı bir ülke haline geldi. Gün geçmiyor ki, içimizi sızlatan yeni bir olay yaşamayalım. Eşini bıçaklayanı mı ararsın, kalbine bir kurşun sıkanı mı, cami avlusunda tekmelemeye kalkanını mı ararsın, şiddetin binbir çeşidi ile karşılaşıyor ve sarsıldıkça sarsılıyoruz. Öfkemiz kabardıkça kabarıyor, önümüze ne çıkarsa yıkıp geçesimiz geliyor.

Özgecan bir üniversite öğrencisi. Şirin mi şirin, yaşam dolu bir kızımız. Onun güzel gözlerini ve gülümseyişini söndüren ise akşama kadar minibüste direksiyon sallayan, her birimizi defalarca yollarda taşımış olan bir dolmuş şoförü, bir maganda. Kısaca minibüsünde canımızı emanet ederek gidip geldiğimiz aramızda insan kılığı ile dolaşan bir canavardan söz ediyoruz. Bu canavarın eyleminden söz etmemize gerek yok çünkü bütün Türkiye biliyor. Bütün Türkiye Özgecan için ayağa kalktı, tepkilerini ortaya koydu. Kimi tepkiler ise en uç tepkiler olarak bütün ülke toprağı üzerinde bir öfke seli olarak dolaşıyor. Bu yüzden de linç etmekten tutun da, asalıma, keselime, hadım edelime kadar ne varsa bir öfke seli olmuş sakaklarımızda dolaşıyor. Bazıları öyle bir hale gelmişler ki, ne serinkanlı düşünebiliyorlar ne de bu tür hunharca işlenen cinayetlerin maddi temelini anlamak gibi bir zahmete kendilerini sokmuyorlar. Meğer birileri pusudaymış. Pusuda olanlarsa şiddeti her halleriyle içlerinde besleyen en gerici politikacılar olarak karşımıza çıktılar. AKP’nin kimi bakanları topluma tercümanlarmış gibi çıkıp idamın geri getirilmesinden söz ediyorlar. Bazı demokrat bildiğimiz; gazeteci, yazar, aydın, akademisyense sözlerinin başına “bazı hallerde” sözünü ekleyerek idamın yeniden getirilmesinin yararlı olacağını savunuyorlar. Özgecan olayının insanda şok etkisi yapmaması olası değil. Ne var ki, şok etkisi ile toplumu yönlendirici sözler etkmek ise asla doğru olmadığı gibi hiçbir bilimsel dayanağa da dayanmıyor.

Daha dün bir genç; 10 genç tarafından yan bakma savıyla ortaya alınıp gaddarca dövülmekle kalmıyor, tam kalbinden bıçaklanarak yaşamdan koparılıveriyor. Diyebilirim ki, bu cinayette insan yaşamına yönelik en canavarca bir saldırıdır.

Sonuçta on kişiye karşı bir kişi vardır, üstelikte bıçaklanan on kişiden biri değil, tek başına saldırıya uğrayan gençtir. Eğer bizler, benzer her olay yaşandığında bu tür olayların nedenini, niçinini doğru dürüst araştırmaz ve üzerine gidip toplumun içinden bazılarını canavarlaştıran sebepleri ortadan kaldırmaz öç alma isteği ile davranırsak, sonucunda içimiz soğusa da, başka Özgecanların uğrayacağı yeni saldırıları önlemiş olmayız.

Cinayetlerle sonuçlanan şiddet saklanamadığı için toplumun gündemine giriyor ve haklı olarak da tepki görüyor. Peki, rakamlara bile vurulamayacak kadar çok şiddet nasıl oluyor da kapalı kapılar arkasında hiç yaşanmıyormuş gibi görmezlikten gelinebiliyor? Hem toplumda sürekli şiddet gören kadınlar nasıl oluyor da özlerine yapılan bu şiddet karşısında susup oturmayı tercih ederek karşılaştıkları onur kırıcı şiddeti en yakınlarıyla bile paylaşmaktan ve bir çıkış yolu bulmaktan uzak duruyorlar?

Tepkilerini ortaya koyan binlerce kadın, erkek herkesi yürekten kutluyorum. Ancak bazı durumlar var ki, toplumu bundan güzel hiçbir şey anlatamaz.

Bir örnek verelim:

SAMSUN’da 27 yaşındaki Derya Çakır, Mersin’de öldürülen 20 yaşındaki Özgecan Aslan için Cumhuriyet Meydanı’nda tek kişilik oturma eylemi yaptı. Samsun’da Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Hastanesi’nde tıbbi sekreter olarak görev yapan Derya Çakır, hazırladığı pankartlarla 15 Şubat Pazar günü saat 15.30’da Cumhuriyet Meydanı’na geldi. Özgecan’ın hunharca katliama kurban gittiğini söylerken gözyaşlarını tutamayan “Bazı şeyleri illa yaşamak mı gerekiyor? Kim sahip çıkacak bize? Kadınlar birbirine sahip çıkmadığı sürece bu böyle devam edecek” diyen Çakır, kendisiyle birlikte meydana gelmek için söz veren pek çok arkadaşını ve yakınlarını ise bir bir anlattı. Toplumdaki duyarsızlığı, ya da şimdi yapacağız da ne olacak diyen milyonların bu hallerini neye bağlamak gerek acaba?

Bir de Ankara Ulus’ta Atatürk heykelinin yanında tek bir kadının tepkisini örnek vermek gerekir. Bu kadın da tek başınaydı ama o da içinden gelen insani duyguları haykırdı. Demek ki, kadınlarımız yürekli davranırlarsa, yanlarına gelip kimse durmasa da eylemleri bir deprem etkisi yartabiliyor. Ancak bu etki domina etkisi yaparsa tabi. Yapması için toplumda neyimiz eksik dersiniz?

13 yıldır AKP iktidarda. Hem AKP iktidarı ile birlikte kadınlara yönelik işlenen cinayetlerde ve uygulanan şiddette olağanüstü bir artış var. Bu artışın nedeni bilinmeli ki, sürekli olarak yaşamımızı zindana çeviren, bizi aç, işsiz ve umarsız bırakan, demokratik hak ve özgürlüklerimizi sürekli olarak kısıtlama yoluna giden, insanların asla dokunulmaz olan özel yaşamlarına yönelik saldırgan bir tutum içinde davranarak sürekli ahlaksız ahlaklılığı gündeme getiren AKP’nin rolünü nasıl olur da yadsıyabiliriz? Akıllarına, “çocuklarınıza çığlık atmayı öğretin"den başka bir şey gelmeyen, toplumu kafese sokarak zaptı rapt altına almak isteyen bir iktidar bu topraklara ne eker ki, neyi biçsin.

Şiddeti anlamak istiyorsanız, son zamanlarda bizim ve dünyanın daha çok gündemine giren sözümona inanç kaynaklı olup bitenlere bir bakın. El Kaide örgütü kadın taşlar, IŞİD kafaları uçurur, Müslüman Kardeşlerin fetvacıbaşıları bilmem kaç yaşındaki çocukla evlenilebileceğinin fetvası verir, camiler basılıp insanlar katledilir, kapitalist/emperyalist dünya insanları toptan temizliğe yönelip mazlumların tepesine bombalar yağdırır sonra da birileri çıkar şiddetin nedenini hiç dikkate almayarak densiz densiz laflar ederek sözümona bizlere insanlık dersleri vermeye kalkar. Neymiş efendim? Kadınlar bize Allahın emanetiymiş. Kadınlara hiç şiddet uygulanırmışmış, peygamber efendimiz bile cennet kadınların ayağının altında demişmiş. Peki, sormazlar mı adama niye kadınlar erkeklere emanetmiş de erkekler kadınlara emanet değilmiş. Ya da madem cennet kadınların ayaklarının altındaymış da niçin bu inananlar bugüne kadar kadına yönelik şiddetten vazgeçip doğru yola gelmemişler?

Kadınların erkeklerle eşit olamayacağını Recep Tayyip Erdoğan fıtrat sözcüğü ile açıklamaya kalkmadı mı? Recep Tayyip Erdoğan’ın böyle düşünmesine sebep ne oladır acaba? Türkiye toplumu devingen bir toplum. Sürekli değişiyor. Birikimi ise kimsenin düşünemeyeceği kadar fazla. Bu yüzden de kadına yönelik şiddetin nedenleri doğru araştırılır ve de nasıl önlenebileceği ortaya konursa ancak o zaman gerçek anlamda adımlar atılmış olur. Yoksa ortaya atılıp “İDAM!” diye bağırmanın gerçek anlamda çözüme asla yararı yoktur. Ya da Recep Tayyip Erdoğan’ın iki kızının acılı ailenin yanına gidip annenin elinden tutması da bir anlam ifade etmez. Hani söylendi de söylüyrum. Emine Hanım, Selvi Hanım, diğer öteki siyasilerin eşleri bir araya gelseler, el ele tutuşup güzel barış görüntüleri verseler de şiddetin önlenmesinin olanağı yoktur. Türkiye pansuman tedbirlerin bir işe yaramadığını en iyi bilen bir toplumdur. Bu yüzden de işin esası gözden kaçırılmadan sorunların üzerine yürünürse ancak o zaman yaşadığımız kâbusları yaşamaz, daha güzel günlere ulaşabiliriz.

Yerel gazetelerden ulusal gazetelere kadar düşünce yoksunu pek çok gazete Özgecan cinayetini işlerken kimisi sayfasının ortasına urgan koymuş, kimisi; idam geri getirilmeli başlığını atmış. Televizyonlarda bakanından, profesörüne, sözde sanatçısından aydın geçinenine kadar bir sürü zevat idam geri getirilmeli diyor da başk bir şey demiyor. Kimileri de bazı hallerde diyerek çekingen demokratlık taslıyor.

Ortada akıl almaz gerçekler var. Bir bakıyorsunuz biri sevgilisinin peşine düşmüş sokak ortasında şiddet uyguluyor. Önceki gün sanırım Maraş’taydı; bir kadın sevgilisi olduğu söylenen kişi tarafından takip ediliyor. Kadın olacakları sezdiği için cami avlusuna girmek zorunda kalıyor. Saldırgan sevgili ise peşinde. Fırsatı bulur bulmaz da saldırıp kadını yere yıkıyor. Oradakiler gelmese kimbilir kadının hali ne olacak? Saymakla bitiremeyeceğimiz kadar böyle olaylar anlatabiliriz. Özgecan’ın güzel gülüşünü ve bakışını söndüren magandalar bu sistem içinde hep olacaklardır. Hem bu sistemde hele de AKP gibi köktendinci geçinen partiler varsa şiddeti de cinayetleri de önlemenin olanağı yoktur. Bu yüzden öfke ile idam gelmeli diyenleri uyarıyoruz. İdam asla geriye dönüşü olmayan sonuçları olan bir cezalandırmadır. Unutulmamalı ki, idam cezaları en fazla siyaseten uygulanmıştır. Denizlerin idamı, 12 Eylül faşistlerinin gerçekleştirdikleri idamlar unutulabilir mi? Sağ iktidarlar her nedense idam cezasının yeniden getirilmesini hep isterler. Acaba bunun nedeni sizce Özgecan gibi canlarımızı aramızdan alan katillere yönelik cezalandırma isteği midir yoksa baskı yönetimleriyle iktidarlarını ne pahasına olurs olsun asarak, keserek sürdürme anlayışından mı kaynaklanır?

Sömürünün, baskı ve şiddetin, olmadığı, adaletin eşit dağıtıldığı ve özgürlüklerin kısıtlanmadığı bir dünyada Özgecanların da ne şiddet görmesi ne de katledilmesi yaşanmayacakktır. Özgecan/sız dünya cansızdır.

Özgecanlara uygulanan şiddet ve öldürme eylemi gerçekte insanlığın kalbine sıkılan bir kurşundur ki, Bunun tek sorumlusu da gerici ve sömürücü sistem kapitalizmdir.