OYNAŞMALAR VE SOL

Yazan: Turgut Koçak 16 Mart 2012

Bilindiği gibi Kürt sorunun çözümü ile ilgili ilk “Akil adamlar” önerisini avukatları aracılığı ile Abdullah Öcalan yapmış, kendilerinin ve devletin önereceği akil adamlarla bu işin çözümü yolunda görüşmelerin yapılabileceğini dillendirmişti. Aynı öneri; daha sonra Kandil’den PKK’nın iki numaralı ismi Murat Karayılan, sonrasında ise Ahmet Türk ve Selahattin Demirtaş tarafından da yapıldı. Önerilen kişiler şunlardı. Finlandiya Başbakanı Martti Aahtisari ve İlter Türkmen’in dışında Hasan Cemal, Cengiz Çandar ve Sezgin Tanrıkulu da vardı. Bu öneri CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na da olumlu gelmiş olacak ki, Kılıçdaroğlu da benzeri düşünceler dile getirdi.

Öncelikle belirtmek isteriz ki, bu akil adamlar söylemi politik yaşamda tam da emperyalist/kapitalist sistemin çıkarlarıyla birebir örtüşen öneriler olup sol ve sosyalist açıdan bakıldığında asla kabul görmeyecek önerilerdir. Zaten önerilen kişilerin kimlikleri de bu düşüncemizi yüzde yüz doğrulamaktadır. Bir kez 12 Eylül 1980 faşizmi döneminin Dışişleri Bakanı eski Büyükelçi İlter Türkmen tartışmasız Amerikancı ve iflah olmaz bir NATO savunucusudur. Bu yüzden de bu kişinin önerilmesi daha ağızdan söz çıkar çıkmaz manidar ve anlamlı bulunmalıdır. Böylesi bir kimliğin sahibi demek Kürt sorununun çözümünde görüşlerine başvurulacak akıl küpüdür öyle mi? Böyle bir öneriyi değil Abdullah Öcalan kim önerirse önersin; bu öneri sol ve sosyalistler açısından bütün çıplaklığı ile ortada ve provokatiftir. Çünkü İlter Türkmen’in hizmet ettiği dünya emperyalist dünyadır. Öte yandan İsveç, Norveç ve Finlandiya gibi ülkeleri kapitalist sistemden öte bir şeylermiş gibi anlama hastalığı ise bizim kabul edeceğimiz bir şey olmayıp Martti Aahtisari gibilere fazladan bir işlev yüklememizi gerektirmez.

Cengiz Çandar, Hasan Cemal ve sezgin Tanrıkulu gibilere gelince bu insanların üçü de sol ve sosyalistler için karanlık kişilikler olduğu gibi birer liberaldir o kadar. Bunlar üzerinden sorun çözmeyi deneyenlerin önerisini aslında doğru okumakta yarar vardır. Bu öneri Abdullah Öcalan ve PKK’nın iki numaralı ismi Murat Karayılan, Ahmet Türk ve Selahattin Demirtaş tarafından da yapılmış olsa sonuç bakımından bir kıymeti harbiyesi yoktur. Yoktur, çünkü bu tür yaklaşımların tamamı emperyalist çözüm isteklerinin dışında çözüm önerileri değildir. Daha da ileri giderek söylersek; bugüne kadar kapitalist/emperyalist sisteme karşı savaşım vermiş ve onca bedel ödemiş olan sol ve sosyalistlere karşı bir hakaret niteliğindedir.

Bütün bu gerçekler ışığında sorunu ele aldığımızda kendilerine sol ve sosyalist sıfatı veren bazı örgüt ve kişilerin durumunu nasıl değerlendirmek gerekir? Bugüne kadar Kürt sorunu söz konusu olunca PKK ve BDP yörüngesinde yerini alan yapıların görüşleri hemen hemen bire bir örtüşmektedir. Bu örtüşme hangi ilkeler üzerinden gerçekleştirilmektedir diye sorduğumuz zaman ise ortaya koskocaman bir hayal kırıklığı çıkmaktadır. Hayal kırıklığı çıkmaktadır, çünkü yukarıda da dile getirdiğimiz gibi çözüm şekli olarak dile getirilen şey; aslında birilerinin emperyalistlerle oynaşmalarının ötesinde bir anlam taşımamaktadır. Bu durumda sol ve sosyalistlerin zavallılığı işte burada başlamakta sürdürülen ilişkilerle mutasyon kaçınılmaz olarak solu ve sosyalistleri kendi zıddına dönüştürmektedir.

Sonuç olarak Kürt sorunu adı altında tam anlamıyla akla durgunluk veren oynaşmalar yaşanmaktadır. Bu oynaşmanın figüranı olarak rol alan sol yapılar ise kendi sığlığı içinde debelene debelene boğulup kendisini bitirmektedir. Çünkü sınıfsal yaklaşımın ve çözüm yollarının yerini hangi tür yaklaşım ve çözüm şekli alırsa alsın sonucu itibariyle varacağı nokta Türk ve Kürt emekçileri açısından zulüm ve sömürüden başka bir şey olmayacaktır o kadar…