ORTAYA KARIŞIK

Yazan: Turgut Koçak 13 Temmuz 2015

Bu işler böyledir. Kendini tam da dev aynasında görmeye başlarsın, hiç ummadığın birisi çıkar ve balonuna basar topluiğneyi fısssss diye iniverir havan. Gerçi Recep Tayyip Erdoğan her koşulda sağa sola verip veriştirmekten geri durmuyor durmasına ya artık durum önemli ölçüde değişmiştir. Önceki gün Gül ve Erdoğan’ın iftar yemeğinde yolları kesişmiş. İlk önce kürsüye çıkan Erdoğan’ın kardeşim dediği Abdullah Gül çıkmış. Abdullah Gül’ün konuşma içeriği fişek sıkar gibi de olsa yumuşak uslubü ile iftarda bulunanlara diyeceğini demiş. Recep Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarının dış politikadaki çuvallamalarına değindikten sonra Libya’dan Mısır’a, körfez ülkelerinden Suriye’ye kadar izlenen politikanın gözden geçirilmesi gerektiğini, Suriye’ye vurgu yaparak önemli olanın devletlerin toprak bütünlüğü olduğunu dillendirerek orada bulunan Recep Tayyip Erdoğan’ı delirten bir konuşma yapmış.

Gül konuşur da Erdoğan duracak değil ya, Erdoğan en sert uslubü ile bizzat Gül’ü kast ederek korkakların kendileri ile işi olmadığını, birilerinin kendilerini terketmesine karşın yollarına devam edeceklerine dair o bilinen keskinliği ile verdi veriştirdi. Tabi o verdi veriştirdi de konuşması bir işe yaradı mı derseniz bana göre yaramadı. Dinleyicilerin yüzünden okuduğum kadarıyla bir çuval incir ortaya karışık getirilerek berbat edilmiş oldu. Yani sizin anlayacağınız AKP’deki çatlak ne yapılırsa yapılsın kapatılamaz. Yırtık büyüyor, dikilen yerler kesinlikle dikiş tutmuyor. Zaten birçok AKP teşkilatında seçim yenilgisinin faturası daha çok Recep Tayyip Erdoğan’a kesildi bile. Mırıltıların yüksek sese dönüştüğü AKP örgütleri, oylarının azalmasını Recep Tayyip Erdoğan’ın alana inip Kur’anlı bol dini soslu propagandasına bağladılar bile.

Bu açıktan açığa bir kapışmadır görüldüğü gibi. Gül ve Erdoğan zıt mizaçlı iki ayrı kişiliktir. Abdullah Gül bugüne kadar politikada risk almayı pek göze alamamış politikacı iken Recep Tayyip Erdoğan tersine en uç noktada risk alacak kadar yüksek bir ego sahibidir. İftar yemeğinde yaptığı konuşmada dış politikanın yanlışlıklarına değinen Gül, konuşmasında özellikle hedef seçer tarzda olmamaya özen gösterirken Erdoğan tam da Gül’ün yüzüne bakarak söyleyeceklerini köprüleri tam anlamıyla atarcasına yüzüne söylemiştir.

Artık öyle görünüyor ki, Abdullah Gül politik çıkış konusunu daha fazla geciktirmeyecektir. Gerçi onun temkinliliği işi geciktirdiği kadar geciktirmiştir ama daha fazla geciktirmesinin de ne kendisi için ne de kendisiyle hareket edecekler için bir kazanç olmayacaktır. Bu yüzden önümüzdeki kısa süre içinde AKP’nin içinden de kopan milletvekilleriyle birlikte ortaya Abdullah Gül hükümet kuruluşunu bile etkileyecek bir güçle çıkarsa hiç ama hiç şaşırmamak gerek.

Durumu Recep Tayyip Erdoğan’ın farketmemiş olması düşünülemez. Bu yüzden de Recep Tayyip Erdoğan ne edip edecek AKP kongresinde kendisine göre operasyonlar çekip olası bir fırtınayı atlatmak isteyecektir. Operasyonun arkasından bir erken seçime gidilirse de bu kez AKP kendisi tarafından daha iyi kontrol edileceği için Gül’ün çıkışını önleyeceği düşüncesindedir.

Bu yüzden eğer Abdullah Gül politikanın içinde olacaksa ki olma eğilimindedir daha fazla ince eleyip sık dokuması kendisine kazanç değil kayıp getirecektir. Bu nedenle de temkinli halini terketmez ise orada burada kendi lehine kabarmaya başlayan kabarcıkların da sönmesi olasılığı çok büyüktür. Öyle görünüyor ki, Abdullah Gül ciddi bir hazırlık içindedir. Bu yüzden İngiltere’ye gitmiş ve dünyanın sayılı politik çevreleriyle çeşitli konularda düşün alışverişinde bulunmuştur. Bütün bu emekler boşuboşuna verilmediğine göre artık Abdullah Gül hareketinin eli kulağında demektir. Sonucu ne kadar etkiler, yeni açılımlara neden olur mu bilemeyiz ama olursa da AKP’nin tümüyle silinmesinde önemli bir rol oynayacağı da gözardı edilmemelidir.

Sözün özeti;

kimsenin yaptığı kimsenin yanına kalmaz.

AKP bu kez hem kendisine karşı olan muhalefet güçleri hem de kendi içinden vurulacak bir daha da ayağa kalkmamak üzere silinip gidecektir.

Yoksa AKP kumarıyla Türkiye’nin ve bölge ülkelerinin başı asla ağrıdan kurtulamayacaktır.