ORTAÇAĞ KALINTILARI

Yazan: Turgut Koçak 29 Temmuz 2020

Hani Ayasofya açılışına baktığımız zaman oraya koşturan insanlara baktıkça bir yandan içimiz kararıyor bir yandan da inanın gülüyoruz.

Niye derseniz; Ortaçağın karanlığından fırlayıp çıkmış kimseleri gördükçe şaşırıyorsunuz. Elinde kılıç hutbede lanet okuyan bir şeyhülislam gudubeti de ayrı bir görüntü.

Cumhurbaşkanı bağdaş kurmuş Kura’an okuyor. Her kafadan bir ses, her ses birbirinin benzeri olmadığı gibi insanda mezardan fırlayıp gelmiş sanısı uyandırıyor.

Olabilirlikleri düşündüğünüz zaman olanlara hoşgörü mü deseniz, bir 31 Mart vakası mı, aydınlanmaya ve laikliğe meydan okumak mı işin içinden çıkamıyorsunuz. Nitekim ortalıkta garip kıyafetlerle dolaşan bir Rizeli (Foça’da oturuyormuş) yanında başka garip kıyafetliler mikrofon uzatan vatandaşla tartışıyorlar. Hani aralarında bağırtı çağırtı olsa da işi kavgaya vardırmadan hep birlikte birleşsek iyi olmaz mı da birbirlerine yaklaşıyorlar ama biraz kiloluca ve normal giyinmiş kişi yırtınıyor ille de 5816 Sayılı Yasa’nın kaldırılması gerektiğini söylüyor başka bir şey demiyor. İşte o zaman karga kovalayan kahramana ne olduğunu göstereceklermiş. Ellerinde öyle çok belge varmış ki bu belgeleri ortaya döküp Mustafa Kemal Atatürk’ün “hain” olduğunu dahil kanıtlayacaklarmış. Burada tartışma biraz sertleşiyor ama yine de taraflar uzlaşmış gibi görünüyorlar. Yani sizin anlayacağınız bu uzlaşma havası verilen bu görüntü işin özünü anlamak isterseniz AKP ve saray iktidarından kaynaklanıyor. Çünkü onlar akıllarınca devletle yurttaşı böyle gide gide barıştıracaklarını düşünüyorlar. Daha doğrusu devleti şeriat devleti yapabileceklerinin kandırıkçılığına soyunmuşlar.

Bu dinci çevrelerin ne iftirası biter ne de yalanı. Ağızlarını her açtıklarında bilmem kaç camiyi CHP’nin yıktırdığını, bazı camilerin de fuhuş yeri haline getirdiğini söyleyecek kadar utanmaz arlanmazdırlar ama CHP içinden de bunlara prim veren yine halk dalkavuğu siyasetçi de hiç mi hiç az değildir.

Bir ara bu siyasetçiler önce davet beklediler sonrasında ise hop bilmem ne camisine giderek görüntü verip düşman çatlattılar.

Hele bu dinciler var ya bu dinciler salt korkularından dolayı Atatürk’e saldıramazlardı fakat İsmet İnönü üzerinden kızım sana söylüyorum gelinim sen anla hesabıyla az saldırmadılar. İnönü gibi birisinin ne Allahsızlığı bırakıldı ne de dine ne kadar düşman olduğu. Yani sizin anlayacağınız bu dinci kesimler aklınıza ne geliyorsa laikliğe ve aydınlanmaya karşı oldukları için kimi yöneticiler için demediklerini bırakmadılar.

Bugün de aynı yalanın feriştahını söyleyerek şeriat isteriz, hilafet gelsin diyorlar da başka bir şey demiyorlar.

Hani bugünlerde devletle bu dinci taifesi iç içe geçtikleri için bugünkü devlete pek bir şey demiyorlar ama geçmişteki devlet için onların söylediklerinin dirhemini yese kesin it kudurur ancak bugün devletle birbirlerine gülücük atanların sayısı bayağı çoğaldı hani. Solcuların devlete karşı bakışlarıyla kendi bakışlarının örtüştüğünü bile söyleyen dinci sayısı az değildi. Bu yalana solculardan kananlar olmadı değil ancak dinciler sadece işin kandırıkçılığındaydılar tabiki de…

Sermaye güçleri ise düne göre epey dinci taifesinin yolunda yürüyerek bir sıçrama göstermişlerdir bular iyi bilinir. Bu ülkede kimi zenginler zengindirler ama sular seller gibi para harcamadıkları için eli sıkı görülerek sürekli eleştirilirdi. Sonra bu dinci taifesinin iktidara gelişi ile birlikte her şey tersine döndü. Artık ülkenin zenginleri su gibi para harcayabilir, israf onlar için çoktan sözlükten çıkarılmış bir sözcün olarak kimsenin aklına bile gelmezdi. Evet, Yeni patronlara bu zenginliği kesinlikle Allah bahşetmişti. Onlar da bu yüzden zenginliklerinden bile konuşulsa Allah’la söze başlar yine sözü Allah’la bitirirlerdi. Anımsıyorsanız bilinen Fetöcülerden bakanlık yapmış, şimdilerde Erdoğan’ın danışmanı konumundaki kişi Bülent Arınç ne diyordu “Allah verdikçe veriyor, verdikçe veriyor.”

Bu dinci taifesi akıllarına neyi koymuşlarsa oradan yürüyorlar. Son zamanlarda en çok konuşulan konulardan birisi İstanbul Sözleşmesi olduğuna göre buradan yetmez Cumhuriyet’in getirdiği Medeni Yasalardan da kurtulmadıkça işler düzelmiş olmayacaktır. Bu yüzden de dinciler şimdi de İstanbul Sözleşmesi’ni kafaya takmış durumdalar.

Uzatmayalım bugün barışmaktan söz eden insanlar az değildir ama ortada cumhuriyet öncesinden ve sonrasından o kadar çok örneğimiz var ki ne söylenirse söylensin söylenenlerin altı boştur.

Bu yüzden de safsatayı yol eyleyenlerin yolu ile bilimi ve sömürüye karşı mücadeleyi kendilerine yol seçmişlerin arasında çok da demiyorum hiç mi hiçbir benzerlik yoktur.

Örnek ortada.