Yazan: Turgut Koçak 31 Mayıs 2014
Dün, Recep Tayyip Erdoğan aynı yalanları çiğneye çiğneye sakız etti. Onun kimyasını bozan Geziciler neler yapmamışlardı ki neler. Türk Bayrağı’nı yakmak mı dersin, camide içki içmek mi dersin, Başbakan’ın türbanlı bacısına; üstü çıplak, pazulu gezicilerin saldırması mı dersin hepsi hepsi dünkü konuşmasında yine yer aldı. Bugüne kadar Sayın Başbakan’ın her üç iftirası da yalan çıkmasına karşın bu konuyu döne döne kaşımasının bir nedeni olsa gerek ki, koskocaman Başbakan böyle bir yalanı topladığı yandaşlarına her fırsatta dinletiversin. Kuşku yok ki Recep Tayyip’in yalana sarılmasının nedeni çok. Bir kez; Geziciler Recep Tayyip Erdoğan’ın karizmasını çizmekle kalmadı, aynı zamanda onun yüreğine öyle bir korku saldı ki, bu korkuyu yaşadığı sürece unutması olası değil.
Recep Tayyip Erdoğan sanıyordu ki, iktidarı elime geçirdim ve de o koltuktan bir daha beni kimse kaldıramaz. Geziciler Erdoğan’ın bu düşünü kırdı, döktü cebine koyuverdi. İktidara geldiği günden bu yana o kadar hesabı zor verilecek işlere imza atmıştı ki, o koltuğu terkedip yaptıklarının hesabını vermeye kalkarsa bir daha günyüzü göremezdi. Bu yüzden de hem iktidarda kalmalı hem de amaçladığı dini devlet anlayışını uygulamaya geçirmeliydi. Geçirebilir miydi derseniz; yok hayır geçiremez. Geçiremez çünkü köprülerin altından o kadar çok sular akmıştı ki, bir daha o suları geriye döndürmesi maddi olarak olanaksızdı. Bu yüzden de Recep Tayyip Erdoğan hızla burjuva demokratik kurallarından uzaklaşmak ve de yasa masa, şuymuş, buymuş kendisini bağlayacak hiçbir şeyi tanımaması gerekiyordu, başlattığı yürüyüşte o yöndeydi zaten.
Gezicilerin eylemleri iktidarın görülmemiş baskısıyla karşılaşmıştı. Erdoğan’ın emir verdiği polislerin yarattığı bilanço ağırdı. Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ali İhsan Korkmaz, Ahmet Atakan, Berkin Elvan ve son olarak Elif Çermik ana da yaşamını yitirdi. 12 yurttaşımız gözlerinden oldu, bir yurttaşımızın dalağı alındı. 8000 yurttaşımız polisin şiddeti sonrası yaralandı. İşte bütün bu ağır bilançonun gerçekleşmesini sağlayan emirse Başbakan tarafından verilmişti. Yani Erdoğan için artık olağan bir dönem fiilen kapanmış yerine faşist bir sitemin egemen olduğu bir döneme adım atılmıştı. Recep Tayyip Erdoğan’ın kin ve nefret dolu konuşmaları; “onlar” diye anlatmaya çalıştığı kimseler bizlerdik. Bu yüzden de bizlerin, onun nezdinde ölümü, sakat kalmayı, yaralanmayı hakettiğimiz tartışma götürmezdi ama sözü Esma’ya getirdiği zaman nedense gözleri doluyordu. Ne diyelim demek ki, bir insanın kendisi gibi düşünmeyenler için ölümlerden ölüm beğensinler zalimliği fıtratında vardı demek.
İşte bu fıtrattır ki, doğrudan Erdoğan’ın kişiliğinde anıtlaşmış olduğu için Erdoğan, her fırsatta birilerini ezerek yerinde kalacağını sanıyor, bu yüzden de bütün uygulamaları diktatöryal uygulamalar olarak yaşam buluyordu. İstanbul Taksim çevresine yığılan 25 bin polisi, 50 TOMA’yı başka türlü açıklamanın olanağı yoktu.
Gerçekler bu kadar yalın ve bir o kadar da direngendir. Bu yüzden de Kitlelerin gözünde Recep Tayyip Erdoğan ve iktidarının ipliği pazara çıkmıştı çıkmasına ya, suç ortaklarının bir hayli çokluğu nedeniyle şimdilik durumu idare ediyor denilebilirdi. Ne var ki, böyle bir iktidarın ektiği rüzgar biçeceği de kesinlikle fırtınaydı. İktidarın işçi ve emekçi düşmanı politikaları yüzünden Soma madencilerinin katliamı yaşanmış, 301 madencimiz yaşamını yitirmişti. Recep Tayyip Erdoğan buradaki örgütlenmesine güvenerek durumu kurtaracağını sandı ve de Soma’ya gitti. Karşılanması hiç de düşündüğü gibi olmadı. Sonuçta aynı şiddet, aynı Celal oradaki madencilere karşı da gösterildi ve de Recep Tayyip Erdoğan bir kez daha işçilerden ve Türkiye halkından beklemediği bir tepki gördü.
Sonuç olarak artık Türkiye halkı ayağa kalkmış bulunmaktadır. Hem bu kez Gezi Parkı gerçeğine bir de Soma madencilerinin katiamı eklenmiş, Recep Tayyip Erdoğan için sonun başlangıcı artık tartışmasız bir şekilde ortaya çıkmıştır. Elinde bu kadar kan olan bir iktidar hangi numaraya başvurursa başvursun artık iktidar gemisini yüzdüremeyecek kadar bütün melekelerini yitirmiş ve felç olmuştur.
Durumu bizler görüyoruz, ancak iktidarın da gördüğünden kesinlikle eminiz.
İşte bu yüzden AKP iktidarı çok daha tehlikeli yaptırımlara imza atarsa asla şaşırmayız.