ÖNEMLİ OLAN İŞİN ÖZÜDÜR

Yazan: Turgut Koçak 26 Şubat 2014

Bugün ülkemizde konuşulan şeyler öz itibari ile önemlidir. Öyle ki, bugüne kadar konuşulmayan ve de yaşanmamış olaylardan söz ediyoruz. Kitlelere duyurulması doğru mudur değil midirden çok işin özü ile ilgilenilmeli, bu saatten sonra asla geri adım atılmamalıdır. Atılmamalıdır ki, ak/kara ne varsa ortaya çıksın. Ülkeyi soyup yığınları açlığa ve yoksulluğa mahkum edenlerin kirli çamaşırları da ortaya dökülsün.

Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu ile yaptığı konuşmayı neredeyse bütün ülken dinledi. Dinlemeyenler de konuşulanları duydular. Bu konu ile ilgili Recep Tayyip Erdoğan ve tayfası komplo ve fotomontaj tanımlaması yaptı. Bol bol hesap sorulacak ve arkasında paraleller var demenin ötesinde dişe dokunur bir şey söylemedi. AKP’nin TBMM’de dünkü Grup toplantısında konuşan Erdoğan’ı dinleyenler de inanıyoruz ki, Erdoğan’ın yüzünden Tarzanın ne kadar zorda olduğunu okumuşlardır. Toplantı yerine; ne gençlik diye yığılan ve akıllarınca slogan atanların ruh hali ne de toplantıda bulunan milletvekili ve partililerin sözümona Erdoğan’ın arkasında duruyormuş izlenimi veren halleri Recep Tayyip Erdoğan’ın ruh halini düzeltmeye yetmediği gibi işe de yaramamıştır. Konuşma boyunca bizler alı al moru mor bir Recep Tayyip Erdoğan izledik. Saldırgan bir hali yok muydu, vardı var olmasına ya artık ne eski enerjisi vardı ne de söyledikleri dinleyenler üstünde inandırıcı bir etki yaratıyordu. Söylediği sözlerin içeriği ise daha bir felaketti. Eskiden söyledikleri ne varsa yinelemişti ama bu kez o sözler tekrar duvara çarpıyor gerisin geri kendisine dönüyordu. Özetle söylemek gerekirse bu kez gerçekten de Başbakan zordaydı.

Daha sonra CHP Grup toplantısı yapıldı. Kılıçdaroğlu bu konuyu ele alarak oradakilere konuşmayı dinletti. TBMM’de bir Anamuhalefet partisinden söz ediyoruz. Üstelik bu partinin genel başkanı ülkeyi yöneten başbakanın yolsuzluklarını belgelediğini düşündüğü bir konuşma metnini veriyor ve ülke halkını konu ile ilgili bilgilendiriyordu. Birçok televizyon kanalı konuşmanın bu kısmını vermediler. Onlara göre böylesine büyük, böylesine çarpıcı, dünya çapındaki bir haber haber değildi. Dahası kanıtlar netleşmeden bu haberi vermek de doğru olmazdı. Ne garip değil mi? Bu sözünü ettiğimiz kanalların neredeyse tamamı geçmişte üstelik suçlamaların büyük çoğunluğu çalma çırpma bile değilken insanların özel yaşamı da dahil çarşaf çarşaf yayınlamaktan küçücük bir utanma ve arlanma duymayan kanallardı. Aynı kanallar şimdi dün anımsamadıkları değerlere sarılarak haberi yayınlamadıklarını ileri sürecek kadar da pişkinleşiyorlardı.

Dün meclis bu konuşma nedeniyle oldukça gergindi. AKP milletvekilleri bu suçlamaları dikkate alacakları yerde yavuz hırsız ev sahibini bastırır örneğinde olduğu gibi davranarak saldırgan bir tutum gösteriyorlar. Öyle anlaşılıyor ki, AKP meclisteki çoğunluğuna dayanarak mecliste de baskı uygulayıp herkesin ağzını bantlamaya kalkışıyor. Unutulmamalı, baskı ve zulüm uygulanarak ne olup bitenlerin üzeri örtülebilir ne de iktidarda kalınabilir. Recep Tayyip Erdoğan’ın alçakça ülkenin başbakanına komplo kurulduğunu söylemesinin de hiç ama hiçbir anlamı da yoktur, değerdi de. Telefon konuşmasının kime ait olduğunu montaj mı ya da komplo mu olduğunu anlamak gerçekte birkaç saatlik iştir. Haydi diyelim bir iki günlük olsun. Bu tartışma istenseydi şimdiye kadar çoktan bitirilir ve gerçeğe uluşılırdı. Konuyu bitirmek istemeyip gerçeğe ulaşılmasını da engelleyen açıkça bilinmelidir ki, Başbakan’ın doğrudan kendisidir.

Dünyanın neresinde olursa olsun böylesine bir haber es geçilemezdi. Toplum bilgilendirilir, bilgilendirilmekle kalmaz kim suçlanıyorsa gider kendisini yargı önünde aklar arkasından da gider kim onuruna dokunur yalan haber yaptıysa yine yargı önünde hesabını sorardı. Bizim ülkemizde böyle olmuyor. Suçlananlar, iktidar olmanın gücüne sarılarak yargıyı da, emniyeti de, tepki gösterenleri de yasal olmayan yollara başvururak susturuyor, sonra da çıkıp bu işi yapanlardan en ağır hesap sorulacak diyerek herkesi raptı zapt altına almaya çalışıyordu. 17 Aralık 2013 tarihinden bu yana iktidarın yaptığı budur. Bunun da yetmediğini gören iktidar, yeni yeni yasalar çıkartarak toplumun elini kolunu bağlamaya çalışıyorsa durum daha da bir felakettir. MİT’i ise tamamı ile kontrolü altına almak isteyen AKP’nin çıkarmak istediği MİT yasasında da amaçlanan şeyler; öyle hiç de masum şeyler olmayıp ülkeyi bastıra bastıra yönetmeyi amaçlayanların girişimidir.

Görüldüğü gibi toplum bütün Türkiye’de ayağa kalkmıştır.

Son telefon konuşması da daha önceki yolsuzlukların tuzu biberi olmuş karşı çıkışlar tüm Türkiye’ye yayılmıştır.

AKP iktidarı zorbalığını devam ettirmeyi sürdürür ve suçlamaların yargı önünde hesabını vermeyi bir kenara iterse anlaşılmalı ki, bu iktidar artık toplumla başka türlü hesaplaşmayı göze almış demektir.

Görünen köy kılavuz istemez.

Gidiş öyle bir gidiştir ki, her türlü olumsuzluğa hazır olunması gerektiğini söylersek abartmış olmayız.