Yazan: Turgut Koçak 11 Haziran 2013
11 yıllık iktidarı sonrasında AKP yolun sonuna gelip dayanmıştır. Günahları sayılamayacak kadar çoktur. Ancak bugünkü yazımızda bunları sayarak sizleri yormak istemiyoruz. kısa bir özetle işi geçiştirip konumuza dönmek en doğru olanıdır.
AKP uluslararası sermaye güçlerinin işbirlikçisi bir iktidardır. Bu yüzden de hem halk düşmanı hem de ülke düşmanı olarak 11 yıldır ensemizde boza pişirmektedir. Onca ezayı cefayı gördük. Onca yoğu yoksulluğu yaşadık. Onca özgürlüklerimizden edilip “ileri demokrasi” denile denile ayaklarımıza pranga vuruldu. Dün dost olduğumuz ülkelere emperyalizmin isteği doğrultusunda müdahalenin aktörü olundu. Komşumuz Suriye’ye karşı açıktan açığa bir savaş tezgahı kuruldu.
Sonra; sonrası geniş halk kitlelerinin sabrı taştı ve Gezi Parkı sorunu ile başlayan Recep Tayyip Erdoğan ve onun şahsında iktidarına karşı halk ülke düzeyinde ayağa kalktı. Bu ayağa kalkış karşısında yüzleri balmumuna dönen AKP yöneticilerinin yüzünde korkuyu gördük. En çok da bu korkuyu Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzünde gördük. Büyük bir korkuya kapılan Recep Tayyip Erdoğan, oturup düşüneceğine, bütün korku halleri geçirenlerde olduğu gibi bir yiğitleşti bir yiğitleşti ki sormayın gitsin. Göstericilere karşı tehdit, aşağılama ne kadar şiddet içeren söz varsa mitingler ve toplantılar düzenleyerek haykırdıkça haykırdı. Az gelmiş olalı ki, kendi adamları da içinde herkesin ümüğünü sıkmaktan söz ederek freninin nasıl da patlamış olduğunu bir güzel gösterdi.
11 yıllık AKP iktidarını analiz ettiğimizde sözümona bu iktidarı ortaklaşa yürüttüklerini düşündüğümüz kim varsa hiçbir hükümlerinin olmadığını bütün çıplaklığı ile tespit ettik. Bir tek adam vardı o da Recep Tayyip Erdoğan’dı, dolayısıyla da o ne derse o olurdu.
İlk eylemin başladığı günlerde polis eylemcilere öyle sert davrandı ki, şiddetin boyutunu tespit etmek bile zordu. Ağır eleştiriler ve halkın geniş katılımlı protestoları karşısında geri adım atmak zorunda kalan iktidar, Sadece Gezi Parkı dışında ülkenin her yerindeki özellikle de Ankara’daki eylemlere çok sert müdahale etti. Ne ki, Gezi parkı için İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun twitleri arka arkaya geldi. Bu twitler bizi hem güldürdü hem de düşündürdü. Ne diyordu vali? “Olaylar boyunca bir tek gönülü kırmışsam binlerce özür diliyorum”, “Bende Gezi Parkı’ndaki eylemcilerle birlikte olmak istiyorum”, “Geceleri uyuyamıyorum” vs, vs, vs…
Bu yazıyı yazdığım şu sıra İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun açıklamalarını dinliyoruz. Parka müdahale edilmeyeceğini söylüyor. Hep ağızlara sakız edildiği gibi “marjinal” gruplardan söz ederek kamuoyuna ne kadar demokrat olunduğunun açıklamasını yapıyor. Bizler bunları biliyoruz. Onların kafasında kendilerine kim muhalefet ediyorsa onlar marjinaldir. Bu yüzden de söylediklerinin inandırıcılığı yoktur.
Bizim de eleştirdiğimiz şeyler yok değildir ancak bu gerçeklerin AKP gözlüğü ile bakılarak söylenmesinin olanağı yoktur. Bir düşünün ki, AKP iktidarı toplumun geniş kesimlerinin isteklerini dikkate alacağı yerde tam tersini yapmakta, Ankara, İstanbul ve İzmir’de miting kararı alarak yangına körükle gitmeye devam etmektedir. Hele ki İzmir’in Gündoğdu Meydanı’nda miting kararı almaları tamamıyla provokatif olup bu iktidardan olumluluk beklemenin olanağı da yoktur.
Sonuç olarak ilericiler, devrimciler ve sosyalistler geniş halk yığınlarının tepkisini iyi değerlendirmeli ve bütün yapacaklarını da bu gerçekler ışığında bilimsel bir süzgeçten geçirerek politikalarını devam ettirmelidir. Aksi taktirde AKP’nin yaratmak istediği provokasyonlar bir kez daha iktidarın işine yarayacak, bulunduğumuz mevzilerden daha da geriye düşmemiz kaçınılmaz hale gelecek ve kazanmışken kaybeden biz olacağız. Bu kadarla da değil.
Bundan böyle AKP iktidarı ve Recep Tayyip politik bir mevtadır.
Bu gerçeği göremez ve iyi değerlendiremezsek bilinmelidir ki ölüyü diriltmiş olacağız.