Yazan: Turgut Koçak 4 Ekim 2015
Bizim ülkemizde olup bitenlere baktığımız zaman her gün her şeyin biraz daha karıştığını görüyoruz. İktidar demokrasi diye diye kendisine yonttu ve bindiği demokrasi tramvayından geldiklerini düşündükleri durağa gelince inip buraya kadar dediler. İşin esasına bakarsanız, bunlar iktidara geldikleri günden beri aynı düşüncedeydiler de durumlarını sağlamlaştırmak ve iktidarlarını oturtmak için kamyonlar dolusu laf edip insanların gözlerini boyadılar. Zaten uluslararası güçlerin projelerine çoktan teşne bir takım liboş kesimlerse kalemlerine sarılmışlar AKP iktidarının ve Recep Tayyip Erdoğan’ın ne büyük demokrat oldukları ve “ileri” demokrasiyi uygulayacakları yolunda döktürmeye başlamışlardı bile…
Dedik ya AKP bir proje partisiydi, yapımcıların iradelerine uygun olarak tarih sahnesine çıktı ve ABD’nin ülkemizde ve bölgede tüm politikalarını eksiksiz uygulaması için bugüne kadar görülmemiş teslimiyette bir politika izledi. Dolayısı ile bugün bölgemiz bu denli kan ve gözyaşına boğulmuşsa bu olayların sorumlusu olarak AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’ı görmemek olası değil. Bugün ülkemizin dış politikada içine düşürüldüğü derin kuyu emperyalistlerce AKP’ye kazdırılıp uygulandı.
Salt bu kadar değil elbette. Türkiye ekonomisi işbirlikçi politikalarla tam anlamıyla uluslararası güçlerin çıkarına işler hale geldi. Bankaların %70’e yakını yabancıların ellerine geçti. Kamu kuruluşları birer ikişer özelleştirilip işbirlikçilere ve yabancılara yağma Hasan’ın böreği gibi dağıtıldı. Ülkenin en stratejik kurumlarını bile AKP iktidarı yabancılara satmaktan küçücük bir çekince duymadı. Dolayısıyla Türkiye artık üretmeyen, dışa bağımlı, finans kuruluşlarından sıcak para bekleyen bir ülke konumuna düşürüldü. Vurgun, talan, ihale yolsuzlukları, adam kayırma, nüfuz ticareti en tepe noktalarda görev alan iktidarın önemli kişilerince yapılır oldu. Ülke parsel parsel satışa çıkarılıp rant vurgunundan köşeyi dönen iktidar sahiplerine tanık olduk. İktidar yakınlarına devletin olanakları altın tepsi içinde sunuldu ve politikacıların oğulları kısa zamanda milyonlarla oynayan birer işadamına dönüştüler. Paralar istiflendi, rüşvetler alınıp ayakkabı kutularına yerleştirildi. Üstelik bu denli büyük haltlar yemiş olanlar 77 milyon yurttaşın gözünün içine baka baka bu paralarla imam hatip okulları yaptıracaklarını söyleyecek kadar ileri gittiler ve bu ülkenin yargısı önünde koskocaman yalanlarına karşın aklanıp dışarı salıverildiler. Daha da önemlisi el konulan kaynağı belirsiz bu paralar bir de gördük ki, sahiplerine faizi ile birlikte geri iade edilmiş. Yani işin özeti ülkemiz öyle bir katakulli ile karşı karşıya getirilmiş ki, ülke olanakları kapanın elinde kalırken, AKP’nin ağır toplarından bazılarının ağzında “Allah verdikçe veriyor” sözlerini işitir olmuşuz.
Eh bu denli gözükürü politikaların yaşama geçirilmesi olağan demokrasilerde mümkün olmayacağına göre; AKP iktidarı da kendilerini eleştirenlere karşı baskı ve zulmü olağan hale getirmek için torba torba yasalar çıkarıp uygulamaya koydu.
Bu yasalara ve işi bitirilmiş yargıya dayanılarak kim iktidara karşı muhalefet ederse susturulmaya çalışıldı. Tutuklamalar, en ağır cezalar gırla gitti. Ne var ki, bu denli gözükara zorbalık uygulayanların ip ayağına dolanmakta gecikmedi. Bir de baktık ki, iktidar kumpaslardan söz ediyor, “paralel Yapı"nın bütün bu dolapları çevirdiğini söylüyor.
Ne var ki, iktidar ne söylerse, hangi dala sarılırsa elinde kalıyor, işlediği suçlar bir bir ortaya çıkıyor. İş bu noktaya gelince de Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı her konuşma bir yerleri tehdit eder hale gelip ağır hakaretlere dönüşüyor. Had bildirmek olağan işlerden oluyor. Bu konuşmalara bağlı olarak gazeteler basılıyor, gazeteciler ölümle tehdit edilip korkutulmaya çalışılmakla da kalmıyor Ahmet Hakan’a, evinin önünde AKP üyesi ne oldukları belirsiz kişilerce burnu ve kaburgaları kırılıncaya kadar dayak atılıyor.
Bu olayın tartışmalarına hepimiz tanığız. Ancak bu olayla ilgili en ilginç değerlendirme Saadet Partisi Genel Başkanı Kamalak’tan geliyor.
Ne diyor Kamalak? “HERKES KÖPEĞİNE SAHİP ÇIKSIN.”
Demek ki neymiş?
AKP iktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan oraya buraya saldırtmak için köpek tutmuşlar. Aynı konuda CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ise doğrudan soruyu Recep Tayyip Erdoğan’a yönelterek konuşmasını istiyor. Ne var ki konu ile ilgili Erdoğan ağzını bile açıp tek söz söylemiyor. Uzun sözün kısası AKP iktidarının ve Erdoğan’ın bu gerçekler ışığında geldikleri nokta bellidir. Bu yüzden de onları 1 Kasım 2015 günü yapılacak olan parlamento seçimleri de kurtaramayacaktır. Faşizm ve din devleti kurma hayalleri olanların gemisi kayalıklara çarpmış, ağır hasarlı AKP gemisi hızla su almaktadır. Bizim görevimiz; 1 Kasım günü AKP gemisini sulara gömmek ve bu iktidardan bir an önce kurtulmaktır.
Bunun için ilericileri, devrimcileri, sosyalistleri ve tüm halkımızı CHP’ye oy vermeye çağırıyoruz.
Bu görev savsaklanmayacak kadar yaşamsaldır.
1 Kasım günü AKP’yi sandığa kilitlemek, CHP’ye oy verip iktidara getirmek unutmayalım çok önemli bir aşamadır.