Yazan: Turgut Koçak 13 Mart 2014
Dün Berkin’i uğurladık. Gelip giden ve sonuna kadar orada bulunan 2 milyonu bulan bir insan seli vardı. Katılım salt İstanbul’la da sınırlı değildi. Onlarca kentimizde Berkin’i katledenlere karşı, karşı konulamaz bir tepki vardı. Bu tepkiye karşı konulamazdı çünkü öfkenin ana kaynağı hiç kuşku yok ki, “emri ben verdim” diyen Recep Tayyip Erdoğan’a duyulan öfkeydi. Düşünün ki, Gezi Parkı gösterileri sonrası yitirdiğimiz can sayısı 8 olmuştu. Berkin bu canların sonuncusuydu. O Berkin ki daha çocuktu. Çocuğun katlinden sorumluların yüreklerinde Berkin’i katlettikleri için acının kırıntısının bile olmadığını biliyoruz.
Daha düne kadar AKP’nin her türlü oyununa gelmiş olanlarda bile şafak atmış bulunmaktadır. Dün AKP’ye gösterdikleri yandaşlıkları unutmuş gibi davranarak bunların içinde destan düzenler bile var. Biliyoruz, insanlar yanılabilirler ya da ne bileyim anlık çıkarlara ve kimi kızgınlıklara da yenik düşebilirler. Ancak bu gibiler hiçbir şey yokmuş gibi, “dur bakalım nerede kalmıştık” diyerek yeniden bizim tarafımızda yer alamazlar. Yer almak isterlerse kamuoyuna olan bir özeleştiri borçlarını yerine getirerek geçebilirler ancak bizim tarafa. Hiç kuşku yok ki, kimse bizim haklı davamızın yanında yer alamaz demiyoruz, bugün bizim gibi düşünmeyen pek çok kişi de gerçekleri öğrenerek yanılgılarını terkedip doğruların yanında yer alacaktır. Bu bizi ancak ve ancak sevindirir. Sezen Aksu gibiler ise Berkin çocuğumuzun katledilmesine yürek sızlamasını belirten bir açıklama ile bizim tarafa geçemez geçmemelidir de. Sezen önce kamuoyuna borcu olan bir özeleştiri yapmalı ve ancak ondan sonra diğer söyleyecekleri arkasından gelmeliydi.
AKP iktidarının zihniyeti dün neyse bugün de aynıdır. Gezi Parkı gösterileri sonrasında tüm yurtta uygulanan şiddet bütün çıplaklığı ile ortadadır. Uygulanan şiddet sonucu gençlerimizi yitirdik. Yaralananların sayısı 8 binin üstünde gözlerini yitirenler derseniz Recep Tayyip Erdoğan’ın kendilerine reva gördüğü şiddetin izini yaşam boyu üstlerinde taşıyacaktır. Dedik ya Recep Tayyip Erdoğan ve partisi hakkında kimse yanılgıya düşüp de demokrasicilik oynamaya kalkmamalıdır. Bunlar artık gerçekten de çok belirgin olan zulüm makinesine dönüşmüşlerdir. Daha dün Adana’da bir bayanın atılan gaz fişeği kapsülü nedeniyle bir gözünü yitirmiştir. Berkin’i uğurlayan milyonlara kin ve nefret kusan polis, yine zatı muhteremin emriyle ortalığı cehenneme çevirmiştir.
Recep Tayyip Erdoğan ve partisinin artık yarından küçücük bir umudu kalmamıştır. Bu yüzden de; onlar için tek kurtuluş seçeneği toplumu provoke etmektir. Eğer polis, bugün 5 kişiyi bir arada gördüğünde basınçlı su ve gaz sıkıyorsa bunun nedeni AKP iktidarının içine düştüğü çıkışsızlıktır. Çünkü onlarda biliyorlar ki, insanlara bu kadar büyük bir şiddet uyguladığınızda o şiddete tepki daha da büyüyecek ve istenilen olayların yaşanmasına da böylelikle zemin hazırlanmış olacaktır. Dün gece İstanbul’da bir genç silahla vurularak öldürülmüştür. Bu ölüm olayını AKP yetkilileri baştan sona her nedense iyi biliyor. Daha kimsenin bu silahlı saldırı ile ilgili bilgisi yokken AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu nasılsa iyi biliyordu. Bütün unlar gösteriyor ki, AKP bir şekilde seçimleri lehine çevirmek olmazsa ertelenmesini sağlamak için her yola başvurmaktan çekinmeyecektir. Polisin bu denli şiddet kullanmasının da altında yatan gerçek budur.
Ancak artık AKP için harç bitmiş yapı paydos hale gelmiştir.
AKP’nin tezgahladığı hiçbir oyundan kitlelerin yılgınlığa düşmediği açıkça görülmüştür. İnsanlar ölmekte, yaralanmakta, gözlerini yitirmekte olmadık şiddete maruz kalmaktadır ama yine de yılmadan alanlara inmekten çekinmemektedir.
Dün Berkin Elvan’ı uğurlamak için ayağa kalkan milyonlar bu gerçeği bütün çıplaklığı ile göstermektedir. Ne demiş büyük ozanlarımız, “ÖLÜM ÖLÜR, BİZ ÖLMEYİZ”.
AKP’nin, halkın bu gerçeğini anlaması ise öyle görünüyor ki, olası değildir.
Sonuç belli olmuştur. Recep Tayyip Erdoğan’sız ve AKP’siz bir Türkiye hiç de uzak değildir.