ÖLÜ TOPRAĞI KALKMALI, UMUDUMUZU ÇOĞALTMALIYIZ

Yazan: Turgut Koçak 14 Aralık 2020

Ülkenin her yanından açlık ve yoksulluk sesleri yükselirken, yurttaşlar faturalarını ödeyemediklerinden dem vurur ve iş aradıkları halde iş bulamadıkları için ağlaşırken iktidarın Aile ve Sosyal İşlerden Sorumlu Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, kalkmış refah düzeyinin arttırıldığından dem vuruyor. Recep Tayyip Erdoğan ise açlıktan ve eve ekmek götürememekten söz eden yurttaşlara yanıt verirken, “Sahi siz inanıyor musunuz ülkemizde evine ekmek götüremeyenler olduğuna” diye soruyor. Ülkede refahtan dem vuruluyor ama her ne hikmetse TUİK sallama rakamlar vererek iktidara arka çıkıyor.

Bazıları da iktidarın sallamalarına inanmış olmalılar ki AKP’li Avcılar Belediye Meclis Üyesi Süleyman Çelik, “ “Lan biz şu anda 120 devlete şu hastalık dolayısıyla yardım yaptık ya… Kim aç? Arkadaşlar bana aç insanı gönderin. Ben onun bütün ihtiyacını göreceğim.” İşte böyle söylemiş.

Ancak bu sözler söylenirken Samsun’un Canik ilçesinden 45 yaşlarında bir yurttaş avucunun içine “İŞ-Aş” yazmış ve intihar etmiş. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, bütçe görüşmelerinde Samsun’da intihar eden yurttaşa ilişkin sorulara cevap vermek yerine, “Türkiye’de yoksulluk, özellikle aşırı yoksulluk sorun olmaktan kalktı” diyerek ülkeye ne denli yabancılaştığının resmini göstermiş.

Bu arada ülkemizde bunlar yaşanıyor ama Türkiye Tunus’ta İslamcılara 5 milyon dolar hibe edebiliyor. Daha önce de biliyorsunuz Somali’nin IMF’ye borcu ödenmişti iyi mi? Yandaş şirketlerin borçları bir kalemde silinir ve onlara teşvik üstüne teşvik verilirken, bizler de geçmediğimiz köprülerin, uçak kalkmayan havaalanlarının paralarını ödemeye devam ediyoruz ne yazık ki.

Ülke bir baştan bir başa bir umutsuzluk yaşıyor. Yurttaş varını yoğunu yitirmiş ne yapacağını ne edeceğini bilemiyor. Kime dokunsanız bin ahh işitiyorsunuz. İnsanların sadece morali bozuk değil aynı zamanda da çıldırmış vaziyetteler. Sözün özü ekonomik bunalım, hak ve özgürlüklerin yok edilmesi, yarına nasıl çıkacağını kestirememe hali, bir de üstüne üstlük kırana dönüşmüş korana virüs salgını yığınların hepten soluğunu kestiği için giderek her şey daha da kötüleşmiş. Bir yandan da umutsuzluk yok, nasıl olsa bu zorlukların üstesinden gelinecek deniliyor ama toplum çıkmaz ayın son çarşambasının kurtuluş olarak gösterildiğine inandığından içi daha da bir kararıyor toplumun.

Sanki tüm toplumun üstüne ölü toprağı serilmiş. Dışarısı umutsuzluk kokuyor. İşin daha da kötüsü nedir biliyor musunuz içine düşülen bu çaresizlik ortamı da tıpkı korona virüs salgını gibi bulaşıcı hale gelmiş. Hızla da yayılıyor gördüğünüz gibi.

İyimserlik artık kalpleri patlatmış. Bu yüzden de umutsuzluk insanoğlunu çökerttikçe insanoğlu da dine yöneliyor niyeyse. Üstelik din bugüne kadar da insanlığın tek bir sorununu çözmüş değilken. Şükür toplumuna dönüşmek salt insanı uyuşturmuyor aynı zamanda da ölümle kucaklaştırıyor. Bu yüzden de artık iktidarın yalanlarının da kimse de bir coşku yaratmıyor olması boşuna değil. Karşılaştığımız ne varsa egemen sınıfların yönetilenlere çektirdiği azaba dönüşmüş, azabı ise çeken bilir düşüncesi taşıyanların bağırtılarını çığırtılarını duysak bile taşlaşan yürekler olmayan vicdanlar yine de işlerini tıpkı Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk gibi kandırıkçılık üzerinden sonuç almak peşinde.

“Lan kim aç?”, “Türkiye’de yoksulluk sorun olmaktan kalktı” palavralarının atanlarda da bir etkisi yok yok olmasına da onlar milyonların hüznünü sanırız yine de iyiye yorarak kalp atışlarına ayar yapıyorlar.

Biz komünistlerin ise her koşulda ne hüzne kapıldığı görülmüştür ne de umutsuzluk bizim kitabımızda yazar. İşte bu yüzden düşünüyoruz. Yığınların hüznünü nasıl yeneriz, umutsuza nasıl umut aşılar da milyonları ayağa kaldırıp aç ve yoksul bırakılmamızın hesabını sorar düzenlerini de başlarına yıkarız diye.

Yaparız da… yapacağız da…